Cevikce / Haber ayrıntısı
Safiyane bir UMUT iste… |
Politikada, kendi disindaki gelismelerin |
|
rastlantisi olarak hedefine ulasanlarin, bir ülkeyi ne hale getirdiginin en açik örnegi, halen Türkiye’de yasaniyor. Öyle bir parti baskaninin, 14 yil boyunca besleyip büyüttügü bir “Cemaatin” devleti ele geçirmeye kalkismasini bile, “tek basina ve tek elden” yönetme hirs ve amacina kaldiraç yapabilmesi ise, esi-benzeri görülmemis bir politik “ustaliktir”! Animsanirsa; daha yolun basindayken, Istanbul Belediye Baskanligi'nin elinden alinisini, “demokrasiyi, amaç degil, gizli hedefi yolunda araca”(*) dönüstürmeyi de becerebilmisti. Oysa 2002 seçimine gelene kadar 40 yil süresince, büyük ugras ve tarifsiz badire sonucu seçimle politikanin en tepesine “Gelenler”, öylesine derin acilar ve haksizliklar gördüler ki, “magduriyet” sifati yerine “manevi iskence” demek bile az gelir. Animsayalim: 1974’de petrol fiyatlarindaki patlamayla dünya, çeyrek yüzyil süren bir ekonomik çöküntünün akintisina kapildi. Bir yandan kapitalizmle komünizmin soguk savasi, diger yandan enerji sorunu, özellikle kalkinma sancisi çeken Türkiye gibi ülkeleri, ekonomik ve sosyal bunalimlarla karsi karsiya getirdi. O ortamda, iki askeri darbe yiyen, yillanmis demokrat politikaci Süleyman Demirel, hapisler dahil, katlandigi cezalara karsi asla pes etmemis ve her seferinde tekrar halkin oyuyla 9 kez basbakan olmus ve 7 yil cumhurbaskanligi yapmistir. Bütün yasamini halkina adamis, dogruluk-dürüstlük örnegi, “bu düzen degismelidir” diyerek basbakan olan Ecevit, emegin hakkini korumak ve milli gelirin hakça dagilimini saglamak amaciyla attigi kararli adimlar yüzünden iç-dis küresel sermayenin isbirligi ile üç kez düsürülmüs, iki kez cezaevinde yatmistir. Ülkenin kalkinmasini üstlenen kamu kuruluslarinda kirk yil en üst düzeyden hizmet vererek engin deneyim kazanmis Turgut Özal, küresel sermayenin dünyayi ele geçirdigi ve Ortadogu’da kanli çatismalarin basladigi bir dönemde, hem ekonomide hem de dis iliskilerde, hala olumlu etkileri süren bir yönetim ortaya koymustur. Milli Görüs siyasetinin düsünsel ve eylemli önderi Necmettin Erbakan, batinin sömürgeci politikasina karsi, ulusal agir sanayiyi gelistirmek için yogun bir savasim vermistir. O baskaldirisi yüzünden, 1969’da Milli Nizam Partisiyle çiktigi politika yolunda, hapis ve sürgün dahil, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Subat darbelerinin asli “magduru” olmustur. Kendine saygisi ve güveni olan her “er kisi”, bu liderlerin katlandiklari zorluklar ve iç-dis engellere karsin, Türkiye’yi, dünyanin 17. Ekonomisi düzeyine çikardiklarini görmek, anlamak ve ders çikarmak durumundadir. Üstelik hepsi de demokrasiye olan inanç ve bagliliklarindan asla ödün vermediler. Üstelik “önce devlet degil, halk için devlet” anlayisini, ordu dahil tüm kamu kuruluslarina hâkim kilmak için yüreklice tavir koydular. Ama hiç biri de, bu ilke ve amaçlari gerçeklestirmek yolunda, hiçbir zaman, “yurttasin birligini, dirligini ve iç barisi” zedeleyecek partizanliga ve kisisel hesaplara asla girmediler. Bunlari niye animsattim: Derler ya, “toplumun hafizasi zayiftir, yalan da olsa israrla tekrarlarsan, inandirirsin”. Iste öyle günlerden geçiyoruz. En yüksek düzeyden yillardir süren politik gerilim, artik sonunda yurttaslar arasinda ne birlik, ne dirlik ne de baris birakti. Halkin akli, fikri, gözü ve kulagi tam anlamiyla karismis, kararmis ve kapanmis durumda. Üstüne üstlük, 15 Temmuz hainligi ve sonu gözükmeyen meclisin ve hukukun devre disi kaldigi olaganüstü hal, partiler arasinda siyasal ilke, amaç ve hedefler üzerinden olmasi gereken politik mücadeleyi, din, mezhep, tarikat, cemaat ve irk üzerinden, gittikçe hem de kanli tirmanan bir politik savas alanina dönüstürmüs durumda. Animsattim, belki akli karisik “bir-kaç etkili-yetkili Kisiyi” olsun, düsündürebilirsem! (*) R.T.E. Rize’de, 2004 |
Tarih: 4.10.2016 12:24:21 |
Okunma : 485 |
Kategori : BiGazete |