Cevikce / Haber ayrıntısı

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

“Bunda yoksul isen, anda yücesin”,
 


bu deyis bir ilahi misraidir. Hani mevlithanlar camilerde hep bir agizdan okurlar ya, iste onlardan birinin bir satiri. Anlami açildiginda, "Bu dünyada yoksul isen, öbür dünyada her varligin olacak" demektir. Ramazan ayi Müslümanlarin oruç tutma ayidir. Bu ay ibadetin en yogun yapildigi bir ay olarak da algilanir. Ramazanda, günde kilinan namazlarin ve namazlardaki rekâtin (secdeye gitmek dâhil, ayakta dua okunan durus) sayisi olagan namazlara göre çok fazladir. Örnegin, teravih namazi 33 rekâttir. Islam'in diger dört sartina oranla, 7 yasinda baslanan orucun çocukluk ve gençlik çaginda çok daha yaygin ve inançla uygulandigi bir gerçektir. Bir anlamda digerlerinin bireyselligine karsin ramazan ve oruç dinimizin toplumsal denebilecek bir ibadet kosuludur.
Eskilerde, Ramazan gecelerini hiç uyumaksizin sabaha kadar ibadetle geçirenler çogunlukta idi. Elbette ertesi gün is-güç yoktu. Hatta daha eskilerde, Istanbul'da esnafin bir kismi dükkânini hiç açmaz ya da birkaç saat açarmis. Hâlâ Anadolu kentlerinde is saatlerini oruç düzenine göre ayarlayan yerler vardir. Son yillarda ise, AKP iktidari ile birlikte Arap ülkelerini andiran baskilarin yayginlastigi görülüyor. Oruç tutsun tutmasin,“bazilarina(!) göre aykiri” davranmak, cesaret ister hale geldi. (Ankara Büyüksehir Belediyesi içki satisini engellemek için gece ekipleri kurdu –Gazete Haberinden), ( Dr. Cevat Aksit “Ramazan ayinda oruç tutmayan kadinlarin dayak yiyecegini” söyledi- TV canli yayindan)
Benim çocuklugumda, Ramazanda iftardan sonra her aksam ayri bir camide teravih namazi kilmak çok güzel bir heyecandi. Amasya, Istanbul'dan sonra Bursa ile birlikte Osmanli'nin dini kültür ve egitim merkezlerinden biridir. O kadar çok ibadet yeri vardir ki, istenirse 30 gün Ramazan baska bir camide namaz kilinabilir. Eskiden, bir baska özelligi de sehrin en güzel mevlithanlarinin, olusturduklari ilahi gruplari ile her aksam degisik bir camide olmalariydi. Ben de, arkadaslarimla gittikleri camileri izler, teravih namazini orada kilardik. Çakirin Abdullah ve arkadaslari, degisik makamlarda okuduklari ilahilerle bizi bu dünyadan sanki alip götürürlerdi. Kisik sesle de olsa temposuna uygun vücut hareketleri ile onlara eslik etmek en büyük coskumuzdu: "Bunda yoksul isen anda yücesin", bu küçük deyis, inançli ruhlara "dünyada katlanacagi ezikligin ve yoksullugun karsiligi olarak, cennette mutlaka zenginlige kavusacagi umudunu" vaat ediyordu!
Bunlari yazarken, yakin geçmiste Konya'daki bir Kuran kursu patlamasinda canini yitiren bir kiz çocugumuzun, "kizim sehit oldu" diyerek inancina siginan babasinin yüzü, gözümün önüne geldi. O ve diger babalarin, annelerin duygularini anlamaya çalisiyorum. Bir adim daha atiyor, yukarilara bakiyorum hemen aklima, laikligi "ibadet serbestligi" diye saptiran politikacilar geliyor. "Benim ülkemde Müslüman çogunluk da, dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yasiyor" diyen Bakanlar geliyor…Gerçegi bildikleri halde, politik kariyerlerinin gücü haline getirdikleri kendi aile ve yakin çevre baskilarinin aci sonuçlari karsisinda, sorumluluklarinin ezikligini bile duymaz durumdalar.
Egitildikleri çocukluk ve gençlik ortamini onlardan daha yogun yasayan biri olarak, aktardigim bu gerçeklerin, basta AK Saray olmak üzere, inançlara saygili geçinen birçok kurumumuzu ve okumus-üflemis takimini yeniden düsündürecegimi umuyorum. Gelecek kusaklara karsi sorumlulugu olanlarin, ilkel hesaplara karsi çok daha yürekli ve dürüst olmalari ve politik hirslarini yenebilmeleri gerekir. Yoksuldan aldiginiz oylarin hesabini "anda" degil "bunda", kendi ülkenizde ve o yoksul ölmeden vermek zorundasiniz. Hem de, sosyal yardim diye kuru fasulye-bulgur ya da imaret için iftar çadirinda yemek dagitarak degil, alin terinin karsiligi olarak hak ettigini vererek…

Tarih: 25.06.2017 16:26:33

Okunma : 420

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır