Cevikce / Haber ayrıntısı
Sen misin, BIZDEN BIRI? |
Birlesmis Milletler'in üye ülke sayisi 192’dir. |
|
Bu ülkeler, çok degisik açidan derecelendirilir ya da siralanir. En sik yapilan siniflandirmanin basinda ekonomik düzey bakimindan; 'Az gelismisler', 'Gelismekte olanlar' ve 'Gelismisler' gibi; 'Yoksul' ve 'Zengin' ülkeler gibi... Gelir dagilimi, egitim, saglik hizmetleri açisindan yapilan derecelendirmeler ülkelerin sosyal yapisini gösterir. Siyasal siniflandirma da, ülkenin politik yapisini yansitir. Örnegin, 'Sömürülen' ve 'Sömüren' (emperyalist) ülkeler ayirimi, uygar geçinenlerin çirkin suratini gösterir. 'Bagimli', 'Bagimsiz' ve 'Baglantisiz' ülkeler hala tartisiliyor. Demokrasinin sadece sandik olmadigi, hukukun üstünlügüne dayali insan haklarinin ve özgürlüklerin güvende oldugu; seçmenin, gizli oy ve açik sayimla yönetimini belirledigi demokratik, fasist, komünist ülkeler gibi; Cumhuriyet, krallik, diktatörlük, emirlik vb. gibi. Ancak ben, bütün bu siniflandirmalarin, aslinda ve öncelikle o ülkenin ekonomik kaynaklarinin kimler tarafindan, kimler için ve nasil kullanildigina dayandigina bakmak gerektigine inananlardanim. Bugün çagdas demokrasiyi özümsemis ülkelere bakildiginda, her ülkenin tarihi gelismesi ve evrimi içinde bu asamaya iç ve dis kanli çatismalar sonucu geldigi görülür. Üstelik yine ülkesine göre bu degisim, 10 ya da 100 yillar almistir. Bize gelince, daha eskiye gitmeden baktigimizda, 1963’de o zamanki Avrupa Ekonomik Topluluguna (AET) girmek için imzaladigimiz 'Ankara Anlasmasi' ile halkimizin yasam düzeyini sonralari 'Kopenhag Kriterleri' diye adlandirilan düzeye çikarmayi hedefleyen bir ülke idik. Yillarca degisen kosullara ve aksamalara ragmen, 2010 Anayasa degisikligine kadar bu amaç, merkez sag ya da merkez solda olsa da, bütün siyasal partilerce esas alinmaya ve yeni adiyla Avrupa Birligi (AB) yolunda gerekli yapisal degisiklikler yapilmaya devam edildi. Hatta 12 Eylül Darbesi sonucu duraklayan iliskileri yeniden canlandirmak ve uyum yasalarini hizla tamamlamak için, 2005’teki anlasmayi imzalayan zamanin AKP Hükümeti Basbakani R.T. Erdogan, Ankara’da törenlerle karsilanmisti. Böyle idi de, nasil ve ne oldu da toplumsal yasamda çok kisa sayilacak bir 10 yilda, laik demokratik sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyet, hem de anayasasini degistirerek, Partili bir Cumhurbaskaninin Tek Adam cumhuriyetine dönüstü? Bence bunun yanitini yine sayin R. T. Erdogan vermisti: Ilki, daha 2003’te Basbakan oldugu ilk günlerde Rize’de yaptigi konusmadaki, “demokrasi bizim için amaç degil, hedefe giden yolda araçtir” sözü. Ikincisi de, Gezi olaylarinin ilk aksami, zamanin Cumhurbaskani Abdullah Gül’ün, polisin orantisiz güç kullanmasini elestirerek, “demokrasi sadece sandik degildir” sözlerine karsi Tunus’tan, “evet, demokrasi sadece sandiktir” tepkisidir. Gerçek su ki, 2007, 2015 ve 2017 sandiklarindan aldigi sonuçlari (hem de kisisel basarisi sayip) kullanarak, bu iki iddiasini da gerçeklestirme hirs ve inadini sürdürmektedir. Çünkü daha Kasimpasa’da Milli Selamet Partisi'nin gençlik kollarindan baslayan mahalle politikaciligindan beri 'naturasina' da tam uydugu için R.T. Erdogan sandigin 'püf noktasini' erken yakalamisti: 'Zengin-fakir', 'gelismis-gelismekte-azgelismis', 'orta alti-orta üstü' hangi kategoride olursa olsun, dünyanin her ülkesinde oldugu gibi ülkemizde de sandiga giderken çogunluk seçmen, sadece ve sadece(!) kendi 'As ve Is' derdine bakar. Hele ki, gelmis geçmis en dürüst ve temiz politikaci Bülent Ecevit’in basbakan oldugu 2000 yilinda, hiç dahli yokken yillarin olumsuzluklari yüzünden yasanan krizden sonra yapilan 2002 seçiminde ve o kriz nedeniyle iktidari eline geçiren bir Politikaci için, 'sandigin tilsimi' parlarsa! Bu gün çogunluk hala, sabah kalkiyor yatana dek, tek derdi yine 'As ve Is'. Bunu da, en iyi bilen ve gören politikaci da, hiç kuskusuz AK Saray'daki Partili Cumhurbaskani. Bakmayin siz televizyon ekranlarindaki uzmanlarin rakamlarina, yorumlarina ve elestirilerine ve önerilerine! Sözde, liberal piyasa ekonomisinin kurallari isliyor ve sonuçlar, arz-talep ve rekabet kosullarina göre olusuyor! Hayir, artik özellikle son seçimden beri, ekonomiye dair hangi karar aliniyor ve degistiriliyorsa, hepsi AK Saraydan çikiyor ya da yönlendiriliyor. Basta sosyal yardim ve kamu harcamalari, ihale, kredi, tesvik, destekleme ve vergi uygulamalari hep, AK Sarayin parametrelerine göre düzenleniyor. Hatta sonuç versin vermesin, tüm kamu sektörünün ve özel sektörün ölçekli kuruluslarinin istihdamini bile, Partili Cumhurbaskaninin 'talimat ve tavsiyeleri' belirliyor! Asil önemli olan da, bunun böyle olduguna artik ve kesinlikle, 'SEÇMEN INANIYOR'. Bütün bu bilinenleri niye yineledim; 'Adalet Yürüyüsü', CHP Genel Baskaninin kamuoyundaki destegini, elbette artirdi. Ayrica bu eylem, yurttas Kemal Kiliçdaroglu’nu, geldiginden beri partisinde ve medyada olaylara bagli olarak tartisilan, elestirilen bir Genel Baskan olmaktan çikardi ve daha genis bir halk kesimini takdirini kazanan bir 'Lider' konumuna da getirdi. Simdi yapilmasi gereken, öyle Gelibolu’da ve araliklarla benzer yerlerde yapilacak kitle toplantilarinda ayni seyleri yinelemek degil, Maltepe’den daha ileriye, daha gerçege dogru yurt sathina, kasaba-kasaba hatta köy-köy halkin 'As-Is' sofrasina yürümektir. Daha sandiga iki yil var; Borçka’dan Datça’ya, Semdinli’den Enez’e, Ayancik’tan Yumurtalik’a halk (seçmen), 1973 seçimi öncesi Karaoglan Ecevit gibi Siz’i ve yalniz Siz’i bekliyor; Ocaginda gözlerinizin içine bakarak sormak istiyor, “Erdogan degil, asil Sen misin BIZDEN BIRI?” |
Tarih: 6.08.2017 11:39:35 |
Okunma : 414 |
Kategori : BiGazete |