Cevikce / Haber ayrıntısı
Sonuç, MUHALEFETE Bagli |
16 Nisan 2017 Anayasa Halk Oylamasi'ni izleyen haftadan bu yana, |
|
en az ayda bir, 2018’in ilkbaharinda erken seçim olacagini yazdim. Ancak, kirk yildir çok kez erken seçim gördügüm halde, AK Saray'in, 66 gün önceden karar verip, “baskin seçim” yapacagini tahmin edemedim. Bu kararin, söylendigi gibi degil, üç hafta önce Partili Cumhurbaskani'nin Devlet Bahçeli'yle bas basa görüsmesinde, hem de 24 Haziran diye alindigi besbelli. Ikinci Dünya Savasi'ndaki tek aile (adam) tarafindan idare edilenlerden sonra, Arap ülkelerinde hala süren “asiret” devletleri hariç; partili, partisiz ya da tek partili hemen bütün ülkeleri, öyle veya böyle “sandiktan çikanlar” yani seçilenler yönetiyor. Ancak, kimi ülkelerde yönetimler (yöneticiler), sandigiin (demokrasinin), “inanç, düsünce ve ifade özgürlügünü içeren insan haklarina ve hukukun üstünlügüne ve gizli oy-açik sayima dayali” bir rejim (sistem) oldugunun kabulü ve sorumlulugundalar. Kiminde ise, Saddam, Esad gibi sandigin (demokrasinin), “amaç degil, hedefe giden yolda araç” oldugu anlayis ve inanci içinde olan parti baskanlari, tek adamlar görüyoruz. Böylelerinin, oylarini artirdikça, devlet vesayetini eline aldigi ve parti ya da kisi diktasi heves ve inadiyla demokrasiyi popülizme dönüstürdügü de bir gerçek. Bu egilimlerin baskin ve kalici hale geldigi ülkelerde, özellikle üst düzey yönetim kadrolarinin, kurul ve kurumlarin, yetki kullanmakta ve sorumluluk almakta zaafa düsmesi kaçinilmazdir. Tepkisi sandiga hemen yansimasa da, elbette bu durumun olumsuz etkilerini ilk duyan kesim orta ve alt gelir hane halklari (seçmen kitlesi) oluyor. Büyük oranda bu kesimin oylari sayesinde yönetimi elinde tuttugu için, bu seçmen kitlesinin gizli-sinsi rahatsizligini da, korkusunu da, muhaliflerinden önce “Onlar” görür, görüyorlar da. Bu gerçekler isiginda baktigimizda, AKP’nin (R.T. Erdogan’in) 16 Nisan 2017 Anayasa degisikliginden beri her kararinin arkasinda su iki konunun oldugu ortaya çikti: Önce MHP ile ve olabilirse SAADET ile de seçim ittifaki kurmak. Ikincisi de, ekonomi 2000’deki gibi dibe vurmadan, olabilecek en kisa sürede seçime gitmek. “2019’dan önce seçim yok” çikislarina karsin, enflasyonun iki haneye çiktigi, faizin ve dövizin yükselmeye basladigi ve Esed’in yeniden Esad oldugu günlerde AK Saray’in, “erken seçimi” gündeme aldigi anlasiliyor. Simdi artik AK Saray’i durduracak son dönemeç olan seçim için, kendi içindeki adaylik furyasini durdurabilirse, basta CHP ve muhalif parti ve sivil toplum örgütlerinin, anayasa referandumunda yüzde 49,5 la gösterdigi tirmanisi, yüzde 50+1’e çikarmanin çabasina ve özverisine girmesi gerekir. Görüsmeleri sürdüren muhalif partiler, bu “birlesik gücü”, tek adayla ikinci tura kalmadan 24 Haziran'da sandiga yansitmak için, parti ve kisisel kariyer hesaplarini asan bir sorumluluk altindadir. Umut her zamandan daha yakindir, yeter ki “muhalefet ittifakinin sorumlulari”, artik dayanilmaz hale düstügü as ve is derdine çare olabilecegini, halka (seçmene) anlatabilsin. |
Tarih: 23.04.2018 09:16:53 |
Okunma : 338 |
Kategori : BiGazete |