Cevikce / Haber ayrıntısı
BIR BELGESELI YASADIM |
“Belgeselin sonunda seyircilerden bir kiz, yanindakilere soruyor: ‘Bu filmin odagindaki asil konu ne sizce?’
2 Agustos 2004— Tezcanli olan genç erkek, ‘Saglik’ diyor, ikincisi ‘Insan’ yanitini veriyor, daha olgun yastaki ise, ‘Ask’ deyince, kiz sevgilisinin onu ne denli mutlu ettigini görmenizi isterdim.” |
|
Film baslarken arka fonda, ünlü aktris Greto Garbo’nun sol elinde sigarasi ile o suh bakisli fotografi ve ‘Kazablanka’ filmindeki Humphry Bogart’in sigarayi yudumlarcasina içine çektigi hiç unutulmayan ‘bar sahnesi’ var. Belgeselin ilk sahnesi Paris’te basliyor. Genç kadini sevgilisi, Louvre Müzesine götürüyor. Sanki bir yere yetisircesine bütün koridorlari geçmeye çalisan genç kiz “Mona Lisa”nin önünde duruyor. Müze, özellikle Leonardo de Vinci’nin o bütün zamanlarinin en güzel resminin oldugu koridor, her zamanki gibi çok kalabalik. Genç kiz bir daha göremeyecek korkusu ile yasaminda ilk kez kabalasip izleyenleri iteleyerek, ‘kendisi gibi hep gülen ve hep hüzünlü’ o yüzün önünde duruyor. Sahne hizla degisiyor. Birkaç dakika içinde sevgilisinin kollarinda kendini adeta kosarak müzenin orta avlusuna atiyor genç kiz. Bir telas, sigarasini yakiyor ve ‘oh’ dercesine bir soluk aliyor. Rahatlamasinin nedeni çocuklugundan beri gözünde tüten Mona Lisa’yi görmesi mi, yoksa sigarasi mi? Yönetmen bu sahneyi seyircinin yorumuna birakmis. Belgeselde yeni bir sahne basliyor. Genç kizin evinde yasam olagan basliyor. Her zamanki gibi geç ve zor kalkiyor yataktan. Ilk isi, basucundaki tablayi alip ilk sigarayi yakmak oluyor. Lavaboya giriyor, çikar çikmaz yeni bir sigara yakiyor. Sevgilisinin ezilerek, sanki onu kirmaktan korkan bir sesle, “Güzel” (Filmde sevgilisinin ona taktigi ad bu) “Kahvaltiyi bari bekle” demesi üzerine, seyirciyi bile rahatsiz eden, “genç kizin o ihtiras dolu tepkili bakisi” belkide belgeselin asil vermek istedigi mesaji(!) içeriyordu. Sevisiyorlar, genç kiz kayarcasina beyaz çarsaflarin içinde yumusak ve narin hareketlerle doyumu yasiyor. Birden bir gürültü ile karyola, dolaplar hareketleniyor, oda sanki duvarlari yarip sokaga çikmak ister gibi deviniyor. “Güzel korkma deprem bu” diyor sevgilisi. “Birlikte ölmek ne güzel” diyor genç kiz. San Francisco’da lüks bir otel odasindalar iki sevgili. Bu sahnede genç kiz o korkunun ardindan hemen kolunu masanin üzerindeki sigaraya uzatiyor. Içine öyle bir çekiyor ki, soluk verirken genç kizin rahatlamasinin nedeni, ölümün uzaklasmasinin üstüne, “Hadi oradan sen de” dercesine, yüreklice tüttürmesi mi, yoksa korkudan ‘Aliskanliginin güçlü soluguna’ sarilmasi mi? Yönetmen yine yorumu seyirciye birakmis. Yeni bir sahne, iki sevgili Stockholm’dalar. Araba kiralayip olabildigince özgür dolasiyorlar. Ünlü Milos’un heykel müzesi, Disisleri Bakani Anna-Lindh’in öldürüldügü büyük magazadaki cinayet kösesi, Isveç’in daha 1600’larda insa ettigi dünyanin en büyük yelkenli savas gemisinin, denize indirilirken battiktan 3 yüz yil sonra çikarilan ‘tek top atmamis’ hali ile bugünkü müzesi, sosyal demokrasinin en büyük ismi Olaf- Palme’nin cinayet sokagi, gezdikleri yerler arasinda. Görsel açidan bu hizli ama keyifli geçen sahnenin sonunda kiralik arabayi birakmaya gidiyorlar. Teslim alan kisi, ‘Siz bu otomobilde sigara içtiniz mi?’ diye soruyor. ‘Evet’ deyince olgun erkek, ’500 dolar ceza’ ödemelerini istiyor ilgili. Genç kizin utanarak verdigi yanit, ‘Bilmiyordum, bilsem de yine içerdim, yoksa tadimi olurdu bu gördügüm yerlerin’ diyor. Ve hemen isyerinden çikip sigara yakiyor. Sahneler hizla ilerliyor filmde. Bir lokanta hangi kent belli degil, ancak belli ki Türkiyede Istanbul ya da Ankara. Çünkü bütün masalarda sigara içiliyor. Yine iki sevgili, garsona kirmizi sarap ismarliyorlar. Genç kadin sevgilisinin sarap kültüründen sanki simarik bir gurur duyuyor. Bu sahnede özellikle, ‘Güzel’in yemek, içmek konusunda seçiciligi seyircinin dikkatini çekiyor. Çevre gürültülü, hafif los ve dumanli. Aniden genç kiz öksürüyor. Sevgilisinin ilk tepkisi elindeki sigaraya oluyor. “Ondan vazgeçmem istersen kalkalim” diye sevgilisini azarliyor genç kiz. Bu güzel, sicak, sevecen sahneler bitiyor ve belgesel, yillar sonrasi ile sürüyor. Bir hastanenin yogun bakim odasi, ‘Güzel’ baygin yatiyor. Doktorlar, hastabakicilar telasla kosturuyorlar, biri gidiyor digeri geliyor, bir aleti takiyorlar, bir baskasini çikariyorlar. Genç kadin agir bir kalp krizi geçiriyor. Yeni bir sahne sevgilisini gösteriyor, doktorlarla tartisiyor. ‘Nasil olur daha ellisinde, simdiye dek hiçbir isaret almadim’ diyor. ‘Kanser korkum hep oldu ama kalp!’ diyor. Deneyimli, dost bakisli doktorun agzindan bir kelime çikiyor: ‘sigara’ Film biterken arka planda bu kez küçük çocuklarini jeepten indirmek için el ele vermis ünlü tenisçiler, Steffi Graf-Andrei Agasi’nin yasam dolu bir fotografi duruyor. ‘SON’ Not: Belgesel’in konusu olan genç kadin, gerçek yasaminda bu yazi yayina gönderildigi 31 Agustos 2004 günü öldü. |
Tarih: 27.08.2004 |
Okunma : 1027 |
Kategori : NTVMSNBC |