Cevikce / Haber ayrıntısı

24. yilinda 12 Eylül’ü tartismak!

12 Eylül 1980’de CHP VE ADALET Partisi’nin de içinde oldugu tüm partiler kapatildigi için, halk toplumsal kimligini yitirmis ve din, mezhep, etnik köken, gibi alt kimlikler öne çikmis, o nedenle ayrisma ve bölünme baskilari etkili olmustur. 13 Eylül 2004— “12 Eylül Darbesi” kaçinilmaz miydi? Elbette bugün bunun yaniti “Hayir”dir. Ancak sosyal bilimciler, olaylari degerlendirirken, elestirirken ya da tartisirken, “Yer ve Zaman” boyutunu kesinlikle ve sürekli akilda tutmanin, en önemli kural oldugunun, altini çizerler. Kirk yillik, ekonomi okumus bir siyaset adami olarak ben, bu “dogruya” hem önem veririm, hem de gerçek oldugunu görmüsümdür.
 

11 Eylül 1980, saat 18’de Amasya Tur otobüsüne bindim, milletvekili oldugum memleketim Amasya’ya gidiyorum. Gece yarisini geçiyor, tam kente giriyoruz, karsidan tanklar geliyor. Çocukluk arkadasim otobüs soförü Dursun, “Erol ne bunlar?” diye sordugunda, verdigim yaniti hiç unutmadim: ” Herhalde yarin yapacaklari atisli talim için Acikira gidiyorlar”. Sabahin saat 5’i, ablam “Kalk Erol ihtilal oldu” dediginde, uyandim! Tanklar yürümüs, Evren Pasa Ankara’da, kendi sözü ile, “idareye el koymustu”.
Oysa, daha iki gün önce, gerçek bir yurtsever, demokrat ve dürüst politikaci partimin Genel Sekreteri Orhan Eyüboglu, Meclis’te benim gibi genç birkaç milletvekilini toplayarak, “Darbenin gelmekte oldugunu ve çok kalici sonuçlari olacagini ve CHP ile ADALET Partisi arasinda bir uzlasma saglanamazsa, bir kez daha 27 Mayis 1960 ihtilalindeki “Yassiada” benzeri bir durumla karsi karsiya oldugumuzu” söylemisti! O günlerde, büyük kentlerde her gün bes-on kisi silahli eylemlerde ölüyor, kurtarilmis mahallelere polis bile giremiyordu. Ülkenin Lübnan benzeri bir iç savasa dogru hizla gitmekte oldugu, herkesin ortak kaygisi idi. Zaten, Genelkurmay Baskani Kenan Evren bir yurt disi gezisi dönüsü Istanbul’da havaalaninda, “Darbenin kaçinilmaz oldugunu ancak, zamaninin belli olmadigini” üstü kapali ilan etmisti.
Dün, bilgisayarimdan, “12 Eylül Pazar günü gerçeklestirecegimiz, ’12 EYLÜL DARBECILERI YARGILANSIN’ talebiyle ilgili ‘DEMOKRASI MITINGI’ çalismalari hizla devam ediyor. Bugün, mitingi destekleyen kurumlarin yöneticileriyle birlikte kitlesel bir basin toplantisi yapilmis ve devaminda Kizilay’da mitinge çagri bildirisi dagitilmistir.” iletisini aldim. Su günlerde, uzun engellemeler ve tartismalardan sonra Sili’de General Pinoshet’nin yargilamasina baslanmak üzeredir. Rastlanti degil elbette, çünkü Türkiye demokratiklesme konusunda Sili’nin en az yirmi yil gerisinde henüz. Oralarda olanlar bizde de yanki buluyor ve benzer sonuçlar gecikerek de olsa ortaya çikiyor denebilir.
Bence 12 Eylül, ülke tarihinde çok önemli kilometre taslarindan biridir. Elbette, insan haklari konusunda her hesap sorulmalidir, ancak daha önemli olani, bu olayin sonuçlarinin toplumsal ve siyasal açidan tartisilmasidir. 12 Eylül’ün, bugün olumsuz sonuçlarini hala yasadigimiz üç ciddi yanlisinin altini çizmek istiyorum; Birincisi, “12 Eylül’e karar verenler temel neden olarak Türkiye’nin demokrasiye erken ve çok ileri düzeyde geçtigini varsaymislardir. 1961 Anayasasi’ni topluma ve insanimiza çok görmüslerdir. Ikincisi, Ismet Inönü’nün daha 1960’larda belirledigi ve Türkiye’de demokratik parlamenter yasamin temel ögelerinden olan “sol siyaseti” 12 Eylülcüler, darbenin hedefi saymis ve “sagci, tutucu siyasetleri” palazlandirmis ve kollamislardir. Bugün siyasal yasamimizda Laik Demokratik Cumhuriyeti içine sindiremeyen kesimlerin bu denli güç elde etmelerinin kaynagi o yanlisliga dayanir. Üçüncü ve en önemli yanlislari da, Cumhuriyet ile özdes, halkin inanarak benimsedigi ve kurumlasmis ana iki parti olan, Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet Partisi basta, tüm partileri kapatmis olmalaridir. Bunun sonucunda, yurttasin yillarca partiler araciligi ile devletle olan bagi kopmustur. Insanimiz adeta toplumsal kimligini yitirmis ve alt kimliklerine sarilmaya zorlanmistir. Mezhep, etnik köken, yöre hatta kent, kasaba dayanismasi, ülke genelinde ayrismaya ve bölünmelere neden olmustur. Bunu kullanan bir ayrilikçi hareketin yarattigi ve nerede ise iç savasa varan sorun, hala asilamamistir.
12 Eylül generallerinin, Pinoshet gibi varsa ve kanitlanirsa vermeleri gereken “insan haklari, siyasal cinayetler ve iskence” ile ilgili suçlarinin hesabi sorulsa bile, bana göre asil tartisilmasi ve ders çikarilmasi gerekli boyutu bunlar olmalidir.

Tarih: 15.09.2004

Okunma : 930

Kategori : NTVMSNBC

yorum oku/yaz - Yazdır