Cevikce / Haber ayrıntısı
RIZELI SAMI BASARMIS |
Çayeli’li Sami, firinci babasindan ögrendigi kapali Samsun Pidesini Newyork’ta yapmaya devam ediyor.
Yanindaki yardimcisi Elbistan’li Ali de ögrenmis pizza yapmayi. Sami’nin pizza firininin ne tabelasinda Türkiye’yi akla getirecek bir kelime var, ne de duvarlarinda reklam; sanirsiniz Italyan dükkani, içeridekilerin bizden oldugunu anlayamazsiniz. Sormadim, saniyorum 11 Eylül sonrasi korkudan degistirmisler. |
|
Ikisi de siyasi sebeplerle çikmislar gurbete, memnun olduklarini açikça söylediler. Sami’nin mavi gözlü karisi, kizi biz konusurken karadenizli aile görgüsü geregi agizlarini açmadilar. Ne zaman ki, ben sordum; Iki kiz kardes de okuyormus, hem de pizza paketini babasinin “Götur ha o atrese, gecüktugun için de onaki kizmasun” emriyle giden büyük kiz mimar olacakmis. Buram buram Karadeniz, Anadolu kokuyor hepsi de, kimlik 20 yil sonra aynen devam ediyor. Ali daha sessiz derken, sormamla açilmasi bir oldu; “Ben önce Avrupa’da çalistim, sonra buraya geldim. Insan oldugumu buralarda ögrendim. Yanlis anlama beyim, bizim orada siyaset herseyimizi alip götürdügü gibi insaligimizi da silmis, bitirmis” diye konusmayi sürdürdü. Oysa müsteri saati, giren çikan çok fazla oldugu için ben ayakbagi olmamdan dolayi sikilmaya basladim. “Sonra gelirim daha çok konusuruz” diye çikmaya yeltendim. Gelin görün ki, Sami usta çok daha dolu imis, kolumdan tutup basladi konusmaya, “Sen bizim Murat Kumbasar’i, Yilmaz Karaosmanoglu’nu tanir misin? Ben onlarla kavga ederdim, o zaman ben onlarin solculugunu az bulurdum, bana Kominist Sami derdi arkadaslar” diyerek 1980 öncesi yasanan sag-sol kavgalarindan canini kurtarmak için kaçmak zorunda kaldigini anlatmaya basladi… Aslinda iki gündür yagan yagmurdan sonra açan günese çikip söyle bir dolasmak istemistim. Küçük bir parka dogru yönelmisdim, her taraf orta yas üstü mutlu görünen insanlarla doluydu. Bir bayrak direginin üzerinde yazili bir anit plaket gördüm. Merak ettim, “Vatansever yurttas James Cagney’in anisina” yaziyor üzerinde. Bizim kusagin çok sevdigi ünlü sinema aktörü, o hirçin kizgin rolleri ile gözümün önüne geldi. Arkami dödügümde iki tane Dalmaçyali köpek ayaklarimin önüne yatmisti. Ilgimi çekti, birisi hasta idi herhalde. Beni anlamis olacak ki sahibesi hanim, “çok hasta, veteriner çare bulamadi” deyince konusmaya basladik. Eskiden hostesmis, Türkiye’ye hayranmis. Istanbul’u çok özledigini ama artik gidemeyecegini, çünkü korktugunu, çekindigini söyledi. Daha çok sey konustuk, benim yillar önce ölen Kangal köpegime kadar. Beni öve, öve Sami Usta’ya o göndermisti, “illa git orasini gör, hem de çok güzel pizza yapiyorlar, bir gün yemeyi ihmal etme” demisti. Çayelili Sami’yi , Elbistanli Ali’ yi bana görme firsati verdigi için, kendisine tesekkür etmem gerektigini bile sonra düsündüm. Ayrilirken hasta Dalmaçyaliya bakarak, “Irak size bitisik, çok yakin degil mi?” dedigini sonra farkettim. Tekrar görebilirsem, Istanbul’un Newyork’tan daha güvenli ve güzel oldugunu ona anlatacagim. Gördüm ki, gerçek Müslüman Türkiye’yi Amerikaliya tanitmak için ya daha on yillarca teke tek ugrasarak kendimizi kandiracagiz, ya da böyle olmayacagini, kisa yolunun ne oldugunu dostumuz Italyanlardan, komsumuz Yunanlilardan ögrenecegiz. |
Tarih: 11.12.2003 |
Okunma : 995 |
Kategori : NTVMSNBC |