Cevikce / Haber ayrıntısı
Basbakan çözüm degil oyun pesinde |
Daha 1960'larda Milli Nizam Partisi'ni kurarken, laik cumhuriyet ile seriat düzeni bagdasmadigi için Hoca'nin asil amaci "Islami cumhuriyet" olmaliydi. Elbette, Iran'daki Ayetullah Humeyni gibi devrim yapma olanagi olmadigi için milli görüscüler Türkiye'de sonucu sandikta arayacaklardi! Basbakanliga kadar geldiler ama asil hedeflerine ulasamadilar. Ancak mirasçilari, elde edilmis halk destegini arkalarina alarak tek baslarina hükümet oldu.
|
|
Kimilerine göre "Hoca'nin gençleri" degismedi, ayni yoldalar. Kimilerine göre de geçmisten ders aldiklari için "olmayacak duaya âmin" demek yerine, simdiki amaçlan, "Türkiye'yi yönetmenin maddi manevi kazanimini" sürdürmektir. Artik demokrasi, onlar için düzeni kökten degistirmek için degil, kendileri basinda oldukça düzeni oldugu gibi sürdürmek için gerekli. Avrupa Birligi (AB) konusunda Basbakan'in çabalarinin arkasindaki asil amacin, "askerlerin laiklik konusundaki hassasiyetine karsi AB'yi yanina almak oldugu" kaygisi bence çok geride kaldi. Genelde sag politika önderlerine göre, "türban ve imam hatipler" tartismasi soyut ama halkin sade gerçegi oldugu için siyaset meydaninin degismez konusu oldu ve olmayi sürdürüyor. Demokrasinin askiya alindigi dönemler disinda, 1950'den beri CHP'ye yönelttikleri "laiklik diyerek, toplumu dininden uzaklastirmak istiyorlar" suçlamasi ile oy almayi hep basardilar. 2002 seçimi sonrasi aldigi oyun çok üstünde bir güçle iktidara gelen AKP, tartismayi ayni amaçla sürekli olarak gündemde tutuyor. NATO'nun basindan beri üyesi ve Avrupali bir ülke olmak için ilk anlasmayi yillar önce imzalamis olan, kirk yildir çagdas uygarlik düzeyine erisebilmenin savasimini veren Türkiye, nüfusu 70 milyonu asmis, 20 milyon gencinin ileri düzeyde egitim aldigi, kadinin her alanda erkeklere tas çikardigi bir ülkedir. Son Fransa, Almanya olaylarinda açikça görüldügü gibi Türkiye artik AB'nin en gelismis ülkelerinin, sanayide ve tanmda rekabetten korktugu bir ülkedir. Türkiye'nin Avrupa'da ciddi bir imaj sorunu oldugu da bir gerçek. Biz her gün, türban ve imam hatip tartismasini tirmandirdikça da kimseyi suçlamaya hakkimiz yok. Tarihte kalan Ermeni sorununu, kendi içimizde sürekli birbirimizi suçlama konusu yapmamizin ya da içe dönük yayin ve tanitim telasi ile Hiristiyan dünyasini suçlamamizin yarardan çok zarar getirdigini bir türlü görmek istemiyoruz. Türban sorunu, son on yilda gündeme siyasal amaçla getirilmis ve özellikle "dinsel siyasetin simgesi" olarak gençleri öne sürmek amaci ile kasitli yaratilmistir. Bu politikayi ortaya atanlar, hep "basörtüsü" sözcügünü kullandilar, basindan beri "türban" demekten bilinçli olarak kaçindilar. Oysa, basörtüsü bugün hâlâ köylüsü kentlisi ile analarin, bacilarin günlük yasaminin vazgeçilmez bir gelenegidir. Öte yandan, türbana karsi olan ve laik cumhuriyeti savunanlarin basörtüsü ile hiçbir sorunlari olmadigini anlatamadiktan da bir gerçektir. Ayni tartisma meslek liseleri için de sürüyor: Basbakan hâlâ YÖK Baskani'ni "meslek liselerine olan düsmanligini anlayamadigini" söyleyerek suçluyor. Oysa, YÖK'ün derdi meslek liseleri degildir. Eger, 28 Subat postmodern darbesi olmasa idi sayilari iki milyonu bulan imam hatipliler üniversitelerin bugün belki de çogunluguna erismis olacaklardi. Bu iki sorun çözümlenmedikçe, siyasal ve toplumsal yasamin olumlu bir ortama kavusmayacagi artik açikça görülüyor. Yapilmasi gereken, "türbanla basörtüsünü tanim olarak ayirarak, basörtüsüne tam bir özgürlük kazandirmak"tir. Ayni sekilde "imam hatiplilerden ayri tutularak meslek liselilerine dikey geçis hakki kullandirilabilir." Basbakan iyi bildigi bu gerçegi uygulayabilse, dedigi gibi "Bati, Islam'i Türkiye'den çok çabuk ögrenir". Müftülerden "himmet" isteyen Sayin Tayip Erdogan belki bilmiyordur, Ingiliz Devlet Adami Winston Churchill diyor ki: "Sorunlari çözebilmeniz, onlari basite indirgeme yeteneginize ve cesaretinize baglidir." |
Tarih: 20.07.2005 09:08:37 |
Okunma : 657 |
Kategori : Vatan Gazetesi |