Cevikce / Haber ayrıntısı
Basbakanlik "nasihat" yeri degildir |
Dünya piyasalarinda aylardir süren dalgalanmanin tirmanmasi en çok Türkiye'yi etkiledi. Çünkü özellikle mali yapimiz ve finans pazarimiz henüz kalici dengelerine kavusamadi |
|
Ayrica, ekonomimiz, verimlilik ve etkinlik açisindan saglam bir yapi kazanamadi. Yani üretim kapasitesini sürekli artirabilmenin geregi olan yatirimlar için yeteri kaynak bulmaktaki zorluklar sürüyor. Bu yapinin son haftalarda görüldügü gibi dis etkilerden çok çabuk ve yüksek oranda etkilenmesinin iki temel nedeni var. Birincisi giderek her ay bilinçli olarak tirmandirilan politik gerginlik. Ikincisi de, Merkez Bankasi'nin 2000 yilindaki yasal özerklik sonucu kazandigi güvenirligini, son yapilan baskan degisikligi yüzünden iç ve dis çevrelerde bir ölçüde de olsa yitirmis olmasidir. Piyasalarda yasanan düsüsler, Türk parasinin deger kaybi ve mayis ayi fiyat endekslerindeki yükselis, Basbakan'in daha da hirçinlasmasina neden oldu. Öte yandan bu gelismeler ana muhalefet liderinin gerginligi tirmandirma hevesini de kamçiladi. O nedenle son gelismelerle ilgili degerlendirme yapan bir IMF üst düzey yetkilisi, mali çevreleri rahatlatmak için, "ekonominin bu tür etkileri artik rahatlikla asabilecek yapiya kavustugunu" söylerken, "her ekonominin asil dayanacagi gerçek güç, politik istikrardir" diyerek de, asil düsüncesini de öne çikarmis oldu Meclis'in balkonundan bakilirsa, ülkenin politik görünümü söyle özetlenebilir: Basbakan, gelecek seçimde de AKP'nin karsisinda yipranmis bir Baykal disinda rakip bir baska parti olmasin istiyor. Baykal da taktiginin, "halki seçimlerde AKP-CHP arasinda seçim yapmaya zorlamak" oldugunu, açikça söylemektedir. Tayyip Erdogan'in Cumhurbaskani olmasina dönük Baykal'in sertlestirdigi tartisma da ayni taktigin sonucudur. Yillarin deneyimli politikacisi Baykal, Sezer'in süresi dolunca Demirel ve Özal gibi AKP'nin de öncelikle liderini Cumhurbaskani seçmeyi istedigini ve bunun da demokratik olarak engellenemeyecegini çok iyi bilir. Ancak ayni zamanda bu olasiligin, toplumun laik demokratik cumhuriyeti özümsemis çogunlugunu rahatsiz ettigini de Baykal herkesten iyi görmektedir. Bu nedenle o, Çankaya tartismasini simdiden tirmandirarak, Tayyip Erdogan köske çiktiginda halkin yükselecek tepkisini Kasim 2007'deki genel seçimde, oya dönüstürmenin hesabini yapmaktadir. Çünkü iki lider de gerçeklerle yüzlesmek ve sorunlari çözmek konusunda özgüvenlerini yitirmis durumda. Bütün çabalari, kendi yörüngelerindeki cephelesmeyi sertlestirmek ve halki sorunlarindan soyutlayarak ülkeyi seçime, AKP - CHP ikileminde götürmektir. Oysa halkin gerçek tasasi ve beklentisi bunlar degil. Hiç kimse onlarin "post kavgasini" ve "kisisel hesaplarini" ciddiye almiyor. Bu gerçek, can güvenligi ve as - is konusunda halkin umudunu yeni bir olusumda aradigini açikça gösteriyor. Çünkü kitleler AKP'den de, meclisteki ana muhalefetten de sogumus durumdadir. Danistay cinayeti ile baslayan ve Ankara Eryaman'daki ilkel oyunla sürgit hale gelen "siyasi komploculuk ortami", ülkenin en önemli politik, idari ve askeri sorumlulari arasinda, tam anlami ile bir güven bunalimina dönüstü. Bu durumun birinci sorumlusu olan Basbakan ise, son grup toplantisinda ekonomide yasanan olumsuzluklarin faturasini kendileri disindaki çevrelerin sorumsuz söylemlerine bagladi. Üstelik ona göre her sey, bazi yetkili kisilerin dudagindan çikan iki küçük kelimeden kaynaklaniyormus! Bu savini açiklarken kendine özgü bir tavirla herkese nasihat etmeyi de unutmadi; "Agizdan çikan söz yaydan çikan oka benzer, geri dönmez". Sanirsiniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Basbakani degil de, emekli olmus, eylemli politikayi birakmis bir eski Cumhurbaskani konusuyor! Animsanacagi gibi, ana muhalefet lideri de iki ay önce "askere darbe yapma plani var" demisti. Bu kez son parti grubundaki konusmasinda, eylem plani dedigi 7 maddelik muhtira ile gerginligi gittikçe artirmak istedigi anlasiliyor. Bütün bunlardan sonra bana, deneyimlerimin ögrettigi bir degerlendirmeyi açmak istiyorum: Son yirmi yila ve özellikle dört yil önce yasanan krizin sonrasina bakildiginda su görülür: Dünya ekonomisine egemen olan küresellesmenin belirledigi dis ekonomik iliskilerin sonucu Türkiye ekonomisinin karsi karsiya kaldigi parasal ve mali gelismelerde, iç politikanin etkisi eskilere oranla azaldi. Çünkü basta ABD ve Avrupa Birligi liderleri olmak üzere ekonomik hesaplari olan zengin ülkeler, Türkiye'nin yeni bir ekonomik daralmaya girmesinden bizden daha çok kaygi duymakta. Bu nedenle ekonominin gidisini belirleyen sermaye çevrelerindeki karar alicilar, Ankara'daki hükümet ve politik çevreden daha çok dis çevrelere bakiyor. Denebilir ki ekonomimiz, içteki sert politik savasima ve gerginlige karsi bir anlamda bagisiklik kazanmistir. Ancak genel ekonomi böyle olsa da sonuçta zararli çikan yine yoksul halk yani çalisan emekçi kesimler ve sabit gelirliler olmaktadir. |
Tarih: 22.02.2007 17:08:22 |
Okunma : 690 |
Kategori : Vatan Gazetesi |