Cevikce / Haber ayrıntısı
Rapor degil, dost mektubu! |
Rapor degil, dost mektubu! |
|
Hazine Müstesarligi'ndan emekli olduktan sonra, özellikle mali konularda çok güvendigi Cengiz Alper'den bu görevi, o tarihte Basbakan olan Turgut Özal istemisti. Planlama yillarimdan beri tanidigim maliyecilerin en iyilerinden ve bütün yasamini devlete hizmetine adamis bir yurtseverdir. Çocukluk arkadasim olarak onunla, önceleri mektupla simdilerde bilgisayarda yazisarak sohbet etmekle, hem mutlu oluyorum hem de bilgileniyorum. Geçmiste bir mektubunu okurlarima iletmistim. Sade bir dille yazdigi bu mektubunu da paylasmak istedim. Dilerim, basta simdilerde ülkemizi yöneten ve kendilerini rahmetli Özal'a benzetenler okur da, belki aynaya bakmayi gereksinirler! *** "Iki gündür son mesajini düsünüyorum. Diyorsun ki, -bugünün siyasi sorunlari güzel yurdumuzu, halkimiz için yasanmaz hale getiriyor- anlasilan, bu nedenle kizlarinin yakininda bulunmamalarindan dolayi duydugun özlem, buradaki esenlikleri kasisinda sana teselli oluyor. Bu tespitini genellersek, ülkemizde senin kizlarin gibi lisan bilir, iyi egitim almis, güzel, zeki ve varlikli insanlarin mutlu olmalarinin zorlugu karsisinda, acaba vasat vatandaslarimiz kendilerini nasil hissederler. Iste burada umutsuzluk basliyor ve orta ve alt gelir gruplarindaki insanlarin mutsuz oldugu bir toplumun gelismesi, ileri gitmesi fevkalâde güç oluyor. Çünkü onlarin esenlik bulma olanagi senin kizlarininkine göre hiç yok. Ülkenin geldigi duruma bir bak ki, karisik dedigin siyaset böyle bir tablonun yönetimine talip olmaya çalisiyor. Etkin bir hükümetin bu tabloyu degistirebilecek ne gibi yetkileri var, nasil yapar da mutlu ve müreffeh bir toplum yaratabilir? Bu suallerin cevabi zor. Zira, bugünkü görünümü ile; dis politikamiz Ermeni meselesi, Kibris, PKK, Irak, AB konularina bagli olarak devamli defensive (savunmaci) bir tutumda ve bizim disimizda, genellikle de aleyhimize gelisiyor. Ekonomide bagimsiz kamu kurumlari kendi baslarina ve yaptiklarini koordine dahi etmeden bir kavga sürecinde çalisiyor. Hükümetler, yetkili bagimsiz kurumlarin aldigi faiz, kur ve sair ekonomik tedbirler karsisinda sadece seyirci durumunda. Aylarca hazirlanip tartisilan genel bütçe, bir maas ve faiz ödeme bütçesi haline gelmis, bütçedeki her kalem nerede ise donmus. Devlet kadrolari ehliyetsiz kisilerce doldurulmus. Tarikat, türban, namaz niyaz insanlarin seçilmelerinde önemli kriterler olmus. Belediyeler borç içerisinde. Kurumlar mali iflasin esiginde. Devletin her kademesinde rüsvet diz boyu. Polis moralsiz, mahkemeler asiri yüklü ve adalet adil degil. As-is derdindeki sade yurttasin nazarinda, egemenlik ve laiklik tarifi tartismasi lüzumsuz yere uzatiliyor. Kafalar karisik, gereksiz islere ayrilan zaman heba olup gidiyor. Terör basli basina çok ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Bu konulari uzat uzatabildigin kadar. Bu kadar sorunlu bir ülkede 75 milyon insan yasiyor ve üstelik bunun 20 milyonunun günlük geliri bir dolar civarinda. Diger taraftan birkaç milyon kisi yasaminda asiri lüks içinde, hesapsiz harcama ve israflari yürekler acisi, yani tipik görmemislik göstergesi. Çiftçi, esnaf, emekli, ögrenci, memur ve orta sinif mucizevi bir basari ile yasamini devam ettiriyor. Kredi kartlari, banka kredileri limitleri dolmus vaziyette ve yakinda bu kisilerin de iflaslari gündeme gelecek. Gelir dagilimi altüst olmus ve cari sistemle düzeltme sansi oldukça sinirli. Bu noktaya bence iki nedenle geldik. 1965'ten baslayarak 70-80'li yillari sag sol kavgasi ile israf ettik. Okullarin üç ay açik kaldigi ortamda yetisenler bugünün politikacisi, bakani, valisi, elçisi, kaymakami, belediye baskani, polis müdürü, savcisi, hakimi, müstesari, genel müdürü ve sair makamlarin sahipleri. Yani kamu yönetiminde insan gücü zaafimiz asikâr. Ikinci faktor olarak da büyümeyi borçlanmaya dayandirip milli gelirin yapisini sanayi ve fiziki üretime dayayamadik. Hizmet sektörü agirlikli gelistigi için gelir dagiliminin çarpikligi insanlari kisa yoldan dolar milyoneri yapma tutkusuna sevketti ve bu da beraberinde hukuksuzluk, hirsizlik, vurgun, hortum ve sair olaylari getirdi. Son 20 yilin dis ticaret açiginin toplami, batan banka kredilerinin tutari, ödenmeyen iç ve dis borçlar, (belki 400-500 milyar dolara ulasacak) muayyen ellerde toplanan bu paralar ülkenin zengin sermaye sinifini daha da zengin yapti. Bunlar, bankaci, ithalatçi, komisyoncu, araci, simsar vb. aklina gelebilecek hatir ticareti yapan islerin sahipleri. Yarattigi katma deger ödenen bedele karsin çok sinirli... Çevre sorunlarini bir kenara birakip, rant dagitiminda da ekonomik limitlere gelindigi için seçimi alsa da yeni bir hükümetin, artik kendi yeni zenginini yaratmak sansi da olmayacak. 3-5 sene sadece sorunlari tespit edip günlük çözümle ugrasacak ve haliyle ister istemez statükocu olacak. Siyasi gelismelerin içinde çok önemli bir rolünün oldugunu bildigim için, umarim senin gibi kisilerin basini çektigi, kavgaci degil, uzlasmaci ve yapici bir anlayisla günlük yasami dogrudan etkileyen konularda sorun-çözüm seklinde pratik ve uygulanabilir bir programin icrasina talip bir hükümet seçimlerin galibi olabilir. Yoksa Cumhurbaskani, o olmus bu olmus, pek fazla bir sey degistirmez. Ayrica örümcek kafalardan kurtulup, bunamis kafalara teslim olmanin da fazlaca bir yarari olmaz. Yine insanlarimizin umutsuzlugu devam eder. Cesaret ve kararlilik mutlulugu getirmenin ilk sarti olarak algilanmalidir." *** Bilgisayarimdaki mektup burada bitiyor. Dostum Cengiz Alper'in, "benim siyasi gelismelerdeki rolüm" kanisi disindaki düsüncelerinin ve yorumlarinin dogruluguna sanirim siz de katilirsiniz. |
Tarih: 22.02.2007 17:57:30 |
Okunma : 628 |
Kategori : Vatan Gazetesi |