Cevikce / Haber ayrıntısı

Arkadasim Ugur Büget

Bizim kusakta sansli olan azdir.
 

Ölene kadar Amasyali olmakla övünecegim. Çünkü bu benim en büyük sansimdir. Ikinci sansim, Liseyi Kabatas Erkek Lisesi'nde yatili okuma olanagini bulmamdir. Behçet Necatigil, Faik Dranas, Kemal Gürsan, Aziz Taner, Lütfi Oran, Cemile Kim, Ismet Aksu, Ahmet Uzelli gibi, bir belgedeki tanimi ile "Altin Dönem Hocalari"ndan ders alabilmis olmamdir. Bir baska sansim da, gerçek arkadasliga dayanan çok sayida dost edinebilmemdir. Iste, Ugur Büget onlardandir. Fizik dalinda doktorasi olan bir bilim adami oldu. Kurucu Rektör olarak Gaziantep Üniversitesi'ni tarladan aldi ve bu günlere getirdi. Bilim ve arastirma alaninda çok sey üretti ancak asil ününü çocuk masallari yazmakla kazandi. Geçen hafta kaleme aldigi bir yazisini elinden aldim ve size ben okutmak istedim:



* * *


"Havamizi, suyumuzu, ormanlarimizi, kuslarimizi, hayvanlarimizi; sevgimizi, saygimizi, kutsal degerlerimizi, birlik ve beraberligimizi, milli suurumuzu, tarihimizi, dürüstlügümüzü... (eksikleri de siz tamamlayin lütfen!) göre göre, bile bile, savururcasina tüketiyoruz. Böylesine ciddi ve insani çileden çikaran, üzüntüye bogan tüketimlerden söz etmeyecegim. Beni sabirla okuyan siz sevgili okurlarimin, durup dururken niçin canini sikayim ki? Her gün gazetelerde, dergilerde okuyor, televizyonlarda izliyorsunuz zaten! Birkaç dakikaligina bile olsa sizleri gülümsetebiliyor, Ülkenin üstüne kara bulut gibi çöken maddi ve manevi sikintilardan uzaklastirabiliyorsam, ne mutlu bana! Onun için basit bir tüketimden söz edecegim size.
Efendim, uzun zamandan beri simit yememistim. Seyyar saticida görünce özendim. Üç tane alirsan bir yeni lira, dedi satici. Peki ya bir tane alirsam? O zaman dört yüz kurusmus. Simit tüketimine bir nevi tesvik bu. Hani 'iki pizza al bir öde', 'üç gömlek al iki öde' gibi bir sey. Halkin refah düzeyi yeterli ise; iyisini üretmek, daha çok üretmek, kazanmak, kazandirmak, en önemlisi issizlige çözüm getirmek varsa sonunda tüketim kötü bir sey degil! Ama hiçbir sey alamayan, ev kirasi ile karin tokluguna yetecek kadar geliri olan milyonlarca insanin yasadigi bir ülkede; ayrica, önemli tüketim mallari da disa bagimliysa ve iç-dis borçlar girtlaga dayanmissa, savurganliga dönüsmüs olan tüketime iyi denebilir mi? Niçin bir pizza yari fiyatina, gömlek üçte iki fiyatina satilmiyor? Böylece dar gelirli yavrucaklar da pizzayi yalnizca fast food'larin camekânlarinda görmekten kurtulur, ara sira da tadarlar. Milano pizzasi ile Napoli pizzasinin farkini anlatabilirler arkadaslarina. Neyse... Üç simit almaktan vazgeçtim. Az sonra baska bir saticiya rastladim. Dört simit bir lira, dedi. Henüz elli adim atmamistim ki, üçüncü simitçi, buyur agabey, bes simit bir lira, demez mi? Bes simidi bir liraya aldim, birini yedim; dördünü gittigim yere götürdüm. Çayla beraber pek makbule geçti. Megerse simit geçen sene iki yüz elli kurusmus. Bu sene dört yüz kurus olmus. Yani simitte enflasyon nereyse yüzde 60. Hani enflasyon tek haneliydi? Sizi bilmem ama benim enflasyonum yüzde 20'nin altina hiç düsmedi. Havyar yiyip sampanya içiyorum sanmayin sakin! Ekmek, peynir, domates, sebze, meyve, biraz et, biraz tavuk, ara sira ucuz balik filan... Ilan edilen enflasyon degerlerine itibar etmek yerine, kendi enflasyonunuzu kendiniz belirleyin! Bu hafta domatesi kaça aldim? Geçen hafta kaçaydi? gibi. Hele otomobiliniz varsa, özel okulda çocuk okutuyorsaniz, yandiniz! Memursaniz, maasinizi bir simit parasina bölün! Bakalim kaç simitlik hükmünüz var!
Bir zamanlar sabahin seher vaktinde kosuya çikardim. Simdi ancak yürüyorum. Eee... Saçlarima karlar yagali epey oldu! Iste o zamanlar, giyiminden memur oldugu su götürmez birine rastladim. Her defasinda yeniden baglanmayip, boyundan geçirilen ince bir kravat, dar yakali, boyu ve kollari kisa bir ceket, üzülmüs ama ütülü, paçalari ayak bilegine kadar uzanan, ceketten farkli renkte bir pantolon, yakasi pamuklanmis temiz ve ütülü bir gömlek, memuru tanimlamaya yetmez mi? Dürüst ve namuslu bir memuru tabii... Nasilsa yan yana geldik. Selamlastik. Birlikte yürüdük bir süre. Yürüyüsü hiç de fena degildi. Olimpiyatlarda yürüme yarisi yapar gibi kivrila kivrila süzülüyordu. Kosuyu aratmadi bana. Sordum: Bu saatte nereye böyle? Ise gidiyorum. Isin nerede? Bakanliklarda. Memurum. Ama Bakanliklar çok uzak. Oraya kadar yürüyemezsin! Onun için erken çikiyorum yola. Iki tirista ulasiyorum daireye. Nasil yani? Birinci tirista Operaya, ikinci tirista Bakanliklara. Çok sükür bugüne kadar isime hiç geç kalmadim! Servis filan yok mu sizde? Benim gibilere yok! Haa... Söylemeyi unuttum! Birinci tirisin sonunda bir simit alirim. Ikinci tiris süresince onu yavas yavas yerim. Kahvaltiyi sadece çocuklar yapabilir bizim evde. Daireye varinca bedava bir çay verir Rüstem efendi; yorgunlugumu gideririm böylece... Sonra sustu! Gülerek yüzüme bakti. Mutlu ve umutluydu. Haydi sana hayirli tirislar, dedim. Ayrildik. O zaman memurun maasi kaç simit ederdi, animsamiyorum. Ama biliyorum ki, tirista simitle kahvalti yapan hâlâ çok memur var. Aldiklari yüzde 5'lik (veya 30-40 liralik) zamla, dört yüz kurusluk tiris simidinden acaba iki tane yiyecek hale gelebildiler mi dersiniz?
Nasil? Begendiniz mi öykümü? Sizi biraz güldürebildim mi, aglanacak halimize?"

Tarih: 10.05.2007 18:27:17

Okunma : 826

Kategori : Vatan Gazetesi

yorum oku/yaz - Yazdır