Cevikce / Haber ayrıntısı
OLACAK BASBAKANA SUNULUR |
Ben bu yaziyi iki gün önce yazdim. |
|
Bu gün siz okurken seçim sonuçlanmis ve bir dönem daha ülke yönetiminin kimin ya da kimlerin sorumlulugunda olacagi bellidir artik. Ilgilerini çekecegini umdugum için Basbakanken Özal’in özellikle maliye konularinda çok yakin çalistigi ve bir süre Hazinenin basinda da bulunan, altmis yillik arkadasim Cengiz Alper’in bazi yazdiklarini daha önce de okurlarimla paylasmistim. Bu son gönderdigi not, gelecege yönelik olarak önemli gerçeklere isaret ediyor. Seçim meydanlarinda uluorta birbirlerini suçlayan Parti Baskanlarinin yarindan sonra bu gerçeklere nasil yaklasacaklarini, hep birlikte görecegiz. Cengiz Alper’in verdigi bilgiler ve yaptigi yorumlar açisindan, özellikle ulusalcilik konusunda mangalda kül birakmayanlari daha bir özenle izlemek gerekir diye düsünüyorum. Iste altmis yillik sevgili arkadasimin yazdiklari; “Irak Sorunu; Kasim 2006 seçimlerini Demokrat’lar kazanip Senato ve Mecliste çogunlugu ele geçirdikten sonra, Kongre Irak konusuna büyük önem vermeye basladi. Baskan Bush’la ayni paralelde düsünmeyen Demokratlar Irak’ta bir iç savas hali oldugu ve ABD askerlerinin Irak’tan çikmasini öneriyorlar. Buna karsilik Baskan ve Partisi Irak’ta güçlü bir hükümet kurulmadan ayrilanmasi halinde radikal Islamlarin ve teröristlerin derhal ülkeyi isgal edecegini iddia ediyorlar. Böylece, kontrollerine geçecek muazzam petrol gelirlerini ABD’ye saldirmak üzere kullanacaklarini, dolayisiyla gerekli siyasi düzenlemelerin yapilmasi ve Irak’ta iç barisin saglanip hükümetin kendi basina ayakta durabilecek hale gelmesini takiben çekilmekten yana bir tutum içindeler. Simdilik asker çekmenin maglubiyet anlamina gelecegini de söylemekteler. Irak konusu nasil bir seyir takip eder ve sonuç nereye varir sorusuna net bir cevap yok. Açikta söylenmese de yönetim, Irak’i üçe bölmek sureti ile Sii ve Sünni ayriminin bölgede meydana getirecegi siyasi sikintilari ortadan kaldirmayi düsünüyor. Böylece, Iran, Ürdün ve Suudi Arabistan’in da endiselerini ve risklerini asgariye indireceklerine inaniyorlar. Bu konuda formüller gelistirmek üzere bölge ülkelerinin dâhil oldugu uluslararasi toplantilarda çözüm arayislari devam ediyor. Bu konularda maalesef ülkemizin adi pek geçmiyor. Sadece Türkiye’nin Kuzey Irak’taki gelismeleri sinir ötesi izleyen ve PKK‘nin oldugu bölgelere askeri bir hareket yapilmasinin önlenmesine gayret ediliyor. Zira Bayan Clinton dâhil pek çok senatör makul sayida bir Amerikan askeri varligini, güvenli bölge olarak, kuzey Irak’a yerlestirip hem muhtemel Türkiye saldirisina karsi Kürtleri korumayi hem de gerektiginde acilen Bagdat’a inebilecek bir konumda olunabilinecegini ifade ediyorlar. ABD Ekonomisi; Borsa son yillarin altin cagini yasiyor. Firma kârlari, olmadik kadar yüksek düzeyde. Zayif dolar ihracati kamçiladi ve dolaysi ile Amerika dis ticarette yeniden avantaj sagladi. Konut piyasasinda ve dayanikli tüketim mallari siparislerinde bir durgunluk var. Banka kredisi ile konut satan birkaç firma zora girdi. Ancak, en önemli sorun enerji fiyatlarindaki artista görülüyor. Bu da enflasyonu kamçilamasindan korkuluyor. Federal Rezervin, reeskont faizleri ile oynamasi devamli gündemde. Baskan ve ekibinin 2008 Kasim ayindaki baskanlik seçimlerine kadar kör topal isi götürecegi ve fakat kongre nezdinde etkinliklerinin oldukça sinirli bir hale geldigini hemen herkes teslim ediyor. Ancak, ABD sistemi devamli istisare ile yürütülen demokratik güçler arasindaki dengeyi her zaman kollayan bir yapiya sahip. Genel anlayis, güçlü bir ekonominin ve askeri gücün muhafazasi için yapilmasi gereken her seyi yapmaya muktedirler. Türkiye sokaktaki Amerikalinin gündeminde hiç yok. 1 Mart 2003 Tezkeresinin TBMM’de ret edilmesinin menfi etkileri henüz asilmis degil. Süphesiz, Türkiye ile ilgili mali ve sermaye çevreleri gelismeleri günlük takip etmekteler. Genis bir akademik kitle Türkiye uzmanligi üzerinden para kazaniyor. Her söylediklerini keramet sayip ciddiye almamak gerek. Olaylari etkileyen çok degisik faktörler var. ABD Baskani ve yönetimi Türkiye’nin AB üyeligini samimi olarak destekliyorlar ve hatta yeni seçilen muhafazakâr Fransa Cumhurbaskani ile konuyu ele alip, Türkiye’nin üyeligi konusundaki seçim atmosferindeki menfi görüslerinin degistirilmesine çalisacagini ifade ediyorlar. Süphesiz ülkemizin dis politikasi ve ekonomik iliskileri açisindan ABD ve AB ülkeleri büyük önem arz etmektedir. Ancak bu iliskiler genel olarak karsilikli menfaat esasina dayanir. Gelecegimizin garantisi halkimizin refah ve çocuklarimiz için çagdas bir yasamin saglanmasi her seyden önce bizim kendi iç konularimizdaki sorunlari çözmemize bagli bulunmaktadir. Bunun için de öncelikle ekonomimizi güçlendirip, iç barisi saglayacak demokratik laik bir düzen içerisinde istikrarli bir siyasi yapi ile gelecege güvenli bakacak bir yapiya kavusmamiz lazim. 22 Temmuz seçimlerinin böyle bir ortami hazirlayacagi, iyimserligimizi her zaman korumak ümidiyle konuyu burada noktalayalim. Geçen haftaki Kadiköy baslikli yazindan, seçimlerin sonucundan CHP açisindan umutlu oldugun anlasiliyor. Hayirlisi.” _____ |
Tarih: 27.07.2007 13:19:28 |
Okunma : 702 |
Kategori : Vatan Gazetesi |