Cevikce / Haber ayrıntısı

Kendimizle hesaplasmadan olmaz

Kendimizle hesaplasmadan olmaz CHP'nin seçim kaybinin nedenleri her çevrede tartisiliyor
 

Kimileri de tartismanin anlamsiz oldugunu, her seyden önce Genel Baskan ve çevresinin tasfiye edilmesi gerektigini söylüyor. Özellikle, milletvekili olamayan bazi eskiler ve ne oldum delisi olan gençler, her seçim sonrasi oldugu gibi bu kez de yine partiyi ele geçirmek telasinda. Isi sokak gösterilerine döken ve çogu parti üyesi bile olmayan bu politikacilarin, parti kamuoyunun umutlarini tüketmekten baska bir sonuç alamayacaklari yakin geçmiste yasananlarla belgelendi.1995'ten bu yana her seçim sonrasi böyle olmus, üstelik bu yaklasim yüzünden sorunun özüne girmek isteyenler ise bir türlü öne çikamamistir. Bu nedenle de, CHP'nin asil sorunlarini tartismak, bir anlamda gereksizmis gibi algilanir oldu.
Deniz Baykal ve yakin çevresi kenara çekilmeden, sorunun özüne girmenin, verimli bir tartisma yapmanin ve partide gerekli yapisal degisimi basarmanin zorlugunu, elbette kimse yadsiyamaz. Üstelik Baykal'a karsi sürdürülecek bu savasimin, 98 milletvekilinden olusan ve sonuçta gelecek seçime kadar ana muhalefet görevi yapacak olan meclisteki CHP Grubuna karsi da bir kavgaya dönüsmesi kaçinilmazdir. Ancak simdi artik partinin önünde uzun bir seçim dönemi olduguna göre telasi asip, bu zorlugu yenme sabrini göstermek gerekir. Bu nedenle herkesin daha sorumlu düsünmesi ve 12 Eylül 1980 sonrasi baslayan ve genelde Türkiye solunu, özelde ise CHP'yi bu duruma getiren temel nedenlerin irdelenmesi ve dogru sonuçlara ulasilmasi çok daha önemlidir.

Bilindigi gibi Nesrin Baytok son 15 yildir Genel Baskan'la her konuda çok yakin çalismaktadir. Yaygin izlenim de, onun yazdiklarinin ve söylediklerinin Baykal'in bilgisi ve izni içinde oldugudur. Bu yüzden bu dönem Ankara Milletvekili olan Baytok'un seçimden iki gün sonra yazdigi yazi Genel Baskan'in degerlendirmesini yansitmaktadir denebilir.
"Türkiye yeni bir yola girdi. Seçimler yeni bir istikamet verdi. Bu yolun nereye götürecegine dair isaretler seçimden önce belli oldu. Seçimlere gerilimli bir ortamda gitmistik.. Seçim kampanyalari sürerken sehit haberleri artmisti. Terör can almaya devam ediyor, PKK ile isbirligi halindeki DTP sözcüleri ortaligi geriyordu. Irak'a bir operasyon olur mu diye konusuluyor, Leyla Zana federasyondan ve Kürdistan'dan söz ediyordu. Türkiye nereye gidiyor? Örnegin 'Basbakani kullanin' diyen Cüneyt Zapsu Amerikalilara daha rahat bu sözleri söyleyebilecek. 'Barzani'yle, Talabani'yle görüsürüm' havasindaki Basbakanin eli rahatlamis olacak.. Türkiye hakkinda ortaya atilmis bulunan haritalar ne olacak acaba? Bölünmeye dogru giden bir süreç mi çalisacak? Ülkemizin seçimlerden sonra girdigi bu yeni yol çok seyi etkileyecek..

Türkiye içine girdigi bu rotadan dogru rotaya nasil çekilebilecek meçhul".

Bunlari dogru okursak, parti yönetiminin seçim kaybinin temel nedenlerini, nasil gördügünü anlamis oluruz. Ilk özet sudur: "bu sonuçta partinin, ne programinda ne seçim bildirgesinde ne seçim örgütlenmesinde ne de genel merkez ve örgütler düzeyindeki seçim çalismalarinda (halkla iliskiler ve propaganda) yanlisliklar var. Halk dogrulari görememis!, halk medya ve etkili dis çevrelerce CHP ye karsi yönlendirilmistir!".

Aslinda, 1999'da baraji geçemeyip CHP meclis disinda kaldigi tarihten beri bu anlayis, basta Genel Baskan olmak üzere tüm parti üst yönetimine hâkim olmustur. Ben digerlerini önemsemiyorum ama bu yanlisa Baykal'in gerçekten inandigina dair de süphe tasiyorum.
Simdi, sabirli okurlarimi çok öncelere götürmek istiyorum. Ecevit 1966'da Genel Sekreter oldugunda Ismet Inönü'nün hemen yaninda Turan Feyzioglu, Kemal Satir ve Nihat Erim gibi gelenekçi ve elit isimler vardi. Bu kadro için ülkenin temel sorunu Demokrat Partinin (DP) devami olan Adalet Partisi'nin (AP) yanlisligi yüzünden, laik cumhuriyetin tehdit altinda olmasi idi. Onlara göre Alti Okun içinde olan bu iki temel umdeden asla ödün verilemezdi. Atatürkçülüge karsitlik, bu iki okun kirilmasindan kaynaklaniyordu. Iste bu konuda, Bülent Ecevit, DP'den gelen Turan Günes ve arkadaslari o kadro ile karsi karsiya geldi. Onlara göre ise, halkin temel sorunu ekonomik ve sosyal içeriklidir. Demokrasi içinde yani sandiktan oy alarak iktidar olmanin yolu halki kazanmakla olur. O nedenle de CHP yoksulun ve emegi ile geçinen orta sinifin partisi oldugunu halka anlatabilmelidir. Laikligin ve cumhuriyetçiligin yaninda çok daha önemle öne çikarilmasi geren halkçilik, devrimcilik ve devletçilik ilkeleridir, Hatta bir kurultay öncesi Ecevit bu gelenekçi kadroyu "Gardirop Atatürkçülügü" yapmakla elestirmistir.
1971'de Genel Baskan olduktan sonra Ecevit ve arkadaslarinin ilk isi partinin programinda ve seçim bildirgesinde önemli degisiklikler yapmak oldu. Animsanacagi gibi 1973 ve 1977 seçimlerinde elde edilen basarilarin arkasinda su izler belirleyici olmustu. 1973 seçim bildirgesinin kapaginda "Ak Günlere" yaziliydi, (Adalet ve Kalkinma Partisi'ne, Ak Parti denmesi elbette bir rastlantidir!). Bu bildirgenin dayandigi temel amaç ise "Bu Düzen Degismelidir" idi. Degisecek olan düzen de, ekonomik ve sosyal düzen olacakti. O bildirgenin halkin ekonomik ve sosyal sorunlarinin çözümüne öncelik ve agirlik vermesi nedeni ile parti, basta Devlet Planlama Teskilati'ndan (DPT) olmak üzere bilim çevresinden ve sivil toplum örgütlerinden çok sayida uzmani çalismalara katmisti. Yani CHP, temel politikasinda, soyut hedeflerden (laiklik, cumhuriyetçilik, milliyetçilik) daha çok halkin as, is sorunlarina (halkçilik, devrimcilik, devletçilik) öncelik veren bir degisiklige gitmistir.

Bu degisimi özetleyen; "kalkinma köyden baslayacaktir-toprak isleyenin, su kullananindir-toprak reformu yapilacak ve topraksiz aile kalmayacaktir-yolsuz ve susuz köy kalmayacaktir-daha çok üretim, daha adil paylasim saglanacaktir-emegin hakki emege verilecektir-üretim halk sektörü ve kooperatifçilik ile hizlandirilacaktir-ne ezilen ne de ezen olacaktir-daha çok is, daha çok as-grevli toplu sözlesme hakki verilecektir-ulusal yeralti kaynaklarimiz ulusun yararina kullanilacaktir-uydu kentler ile halk, konut sahibi olacaktir-katilimci, üretken ve paylasimci bir yerel yönetim anlayisi gerçeklestirilecektir" gibi hedefler, halkin aklinda ve gönlünde içten bir yansima bulmustur.

1977 seçiminde alinan yüzde 42 oyun asil nedeni, 1973 seçim sonrasi kurulan birinci Ecevit Hükümetinin bu hedeflerden önemli bir bölümünü gerçeklestirmis ya da alt yapisini hazirlamis olmasidir. Destekleme politikasi sayesinde, kirsal kesimde önemli ölçüde gelir artisi saglanmistir, (köylü ve dar gelirli halk o dönemde aldigi fiyat 124 otomobillerine uzun süre 'ecevit' adi takmisti). O hükümet zamaninda sendikali isçiler önemli kazanimlar elde etmistir. Bu gün hâlâ bazi sendikalar o dönemde kazandiklari güç sayesinde dik durabilmektedirler. Urfa dolayinda sonuç veren toprak reformu uygulamalari yapilmistir. Hâlâ çalismakta olan yeralti kaynaklarimiza dayali termik santrallerin bir kismi o döneme aittir. Devlet bütçesinde yapilan köklü degisikler sayesinde köy yollari ve içme suyu konusunda yapilan yatirimlardaki artis oranlarinin bu gün hala üstüne çikilamamistir. Vergi bagisikliklari konusunda esnafin ve küçük sanayinin yararina yapilan düzenlemeler hem bu kesimlerin sabit gelirinde hem de kamu gelirlerinde artislara neden olmustur. Halk Sektörü ve Kooperatifçilik dallarinda saglanan kaynak ve örgütlenme destegi, bu gün ihracatimizda önemli yer tutan Küçük ve Orta Boy Isletmelerin (KOBI) dogusuna temel olmustur.

Bütün bunlarla sunu belgelemek istiyorum. Bir söz vardir "halkin sagduyusuna her zaman güvenmek gerekir" diye, bence çok dogrudur. Halk ne istedigini iyi biliyor. Bos söze kanmiyor. Verilen sözün sonuçlarini da iyi izliyor ve unutmuyor. Belki sabirla bekliyor, ancak sonunda hesabini da sormasini biliyor. 1950'den beri yapilan seçimleri dogru degerlendiren her arastirma sunu göstermistir; her demokratik ülkede oldugu gibi Türkiye'de de seçim sonuçlarini halkin partilerden, ekonomik ve sosyal konulardaki beklentisi belirlemektedir.
Simdi basa dönelim. CHP olarak önümüzde iki seçenek var, ya 1970 öncesinin CHP'si gibi soyut konularla birbirimizi yipratmaya ve küçülmeye devam edecegiz, (ben bu yaziyi gazeteye gönderirken CHP Genel Baskani bir TV konusmasinda 'meydanlara atilan ip, kuyudan adam çikarma' gibi konularda direnmeyi sürdürüyordu) ya da kendimizle hesaplasip, halkin dogrusuna dönecegiz. Iste o zaman CHP gerçekten 6 okunun geregi olan "halkçilik" ilkesine yürekten sahip çiktigina, halkimizi inandirma ve iktidar için destegini alma olanagini bulacaktir. 1995 seçimine giderken partide bu yönde yapilan tartismalardan sonra ortaya ortak bir slogan çikmisti, "CHP, DEGISIMIN GÜCÜ" deniyordu. Iste bütün mesele böyle olabilmek ve halki buna inandirmaktir.

Tarih: 19.09.2007 12:04:15

Okunma : 666

Kategori : Vatan Gazetesi

yorum oku/yaz - Yazdır