Cevikce / Haber ayrıntısı
BINGÖL’DE ISSIZ GENÇ |
Mutluluk göreceli bir duygudur. Kisiye ve durumuna göre degisir. Insan denen yaratiga özgü ve beyinle varolan bir zenginlik.... Beynin genlerinden ötürü niteligine, yapisina bagli olsaydi mutlulugu tarif etmek daha kolaylasirdi. Belki de beyni olan diger canlilarda tadini alirdi mutlulugun, o zaman. Ne var ki, ne agirligi, ne rengi, ne de kokusu olan bir sey bu mutluluk. Dedim ya, kisiye ve konumuna göre bir anda degisen bir duygu. Insanin mutlu oldugundan, mutsuz hali çok daha fazladir. |
|
Bu duygunun istatistik verileri yok denecek kadar çok az. Yalniz Türkiye’de degil, internette saatlerce ugrastim, gelismis sanayi ülkelerinde bile dogru dürüst bilgi yok. Ruh sagligi, sinirsel rahatsizliklar ve benzeri saglik sorunlari ile belki ilgisi var. Ancak, baska bir çok nedenle daha çok ilgisi oldugu bilimsel olarak ileri sürülüyor. Alkol, maruana, esrar ve benzeri beyni ve sinir sistemini dogrudan etkileyen maddelerle ulasildigi sanilan, ancak tersi kanitlanmis bir duygu. Kimine göre para, kimine saglik, kimine göre de ask, söhret mutlulugun kaynagi. Mutlulugu arayan milyonlarca kitap yayimlandi. Bilindigi gibi mutlulugu isleyen, irdeleyen binlerce sinema ve tiyatro eseri sayilabilir. Her gün gazeteleri açin hemen haberlerin ve yazilarin çogu özünde insan mutlulugu ile ilgilidir. Garip Bingöl’lü genç, Müslüm Babayi izlerken, onun mutlulugundan kendisine pay çikarmaya ugrasir. Bilmez ki o biçare, aglarken duydugu birazcik mutlulugun yarisi, o anda Müslüm Babada yok. Oysa belki Baskan Bush, Bagdat’a bomba yagarken Beyaz Saray’da elinde birasi, televizyonun karsisinda mutluluktan kendinden geçiyordu. Belki de Disisleri Bakani Powell ayni saatlerde yasaminin en mutsuz anilarini içine atiyordu. Inaniyorum ki, Atatürk’ün en mutlu olayi, Izmir’de vilayete girerken, ayaklari altina serilen Yunan Bayragini kaldirttigi birkaç dakikadir. Gözlemlerin belirledigi; Amacina Ulastigi An Kisi, bir süre büyük bir mutluluk duyar. O amaç, bir hedef olarak yakinken mutluluk umudu tasiyan kisi, hedef birden yok oldugunda mutsuzlugu sonsuz derinliklere dönüsür. Kimisi gücünü toplar yeni amaçlar, hedefler koyar önüne. Çogu, bir türlü yeni bir hedef bulamaz, debelenir durur. Eski sairlerden, Ümit Yasar Oguzcan’in bir siirini animsarim. Siir söyle biter, “Bildi de dünyanin kötü oldugunu, Sansli çocuk, Dogmadan öldü. ” Bu denli kötümserdi, sair Oguzcan. Mutlu oldugu saatleri, günleri olmadi mi? Bir siir kitabi çok sattiginda kendisini çok mutlu hissettigine, inaniyorum. 1960’larda Almanya’ya kendini atan Anadolulu yurttasimiz, Münih’te trenden indiginde, kim bilir ne çok mutluydu. Sonralari yakasini kurtarip geri gelenler bu kez muzluluktan, Sirkeci’de topragi öptüler. Bu böyle gider... Bingöl’de kizgin mutsuz gençleri ekranda izlerken, bütün bunlar geçti aklimdan. Olaylar Basbakan’a göre provokasyon. Daha deneylilere, sorumlulara ve bilgililere göre; gençlerin içindeki deprem acisi, yardimlarin gecikmesi, gida, çadir vs.nin haksiz dagitimi. Kimine göre polisin sert tutumu, polis otosundakilerin acimasiz, hasin ve haksiz pervasizligi. Kisacasi depremde ölenler, yaralananlar, yikimlar ve bunlarin sonrasi karsilasilan her türlü Kötülük ve Yanlislik ortaminin sonuçlari bunlar. Öyleyse neden ben seyrettigim bu olaylar karsisinda yukarida yazdiklarimi düsünüp durdum. Düsünürken, aklimdaki suydu: Bu gençler tam anlami ile derin bir mutsuzluk içindeler, serseri bir kursunla ölümü bile göze almis, bilinçsizce gösterilen bu tepki, birikmis mutsuzlugun somut sonuçlari oldugu çok açik. Neden ben kendimi hiçbir zaman böyle hissetmedim, diye daha gerilere gittim. Uzun ve sansli yasamimdaki en mutlu oldugum günü hemen animsadim. Gözümün önüne, 1963 yili bir sonbahar günü, bu günkü meclisteki Baskan Arinç’in çalisma bölümü olan, o zaman ki Devlet Planlama Teskilatinda sinavi kazanip Ise Alindigimi belirten, kapidaki listenin önünde duydugum Mutluluk geldi. Bingöl’de, Vilayetin önündeki o yüzlerce genç, ISSIZ. Onlar birer MUTSUZ genç. Ve onlar IS için ümitsiz GENÇ. |
Tarih: 11.12.2003 |
Okunma : 952 |
Kategori : NTVMSNBC |