Cevikce / Haber ayrıntısı

Yeni devletçilik (2)

Ekonomimizin 2008 basinda küresel ekonomiden ve yerel nedenlerden kaynaklanan sorunlar nedeniyle içine düstügü durum, her ülkede oldugu gibi yeniden degerlendirilmelidir.
 

Bugün ülkemizin ana sorunlari üç ana baslikta toplanabilir. Diger hepsi, bunlarla baglantilidir veya bunlarin sonucudur.

Birincisi, Türkiye ekonomik açidan artik dünya ekonomisinin bir parçasi oldugu için asil sorunlarin açikça ortaya çikan küresel ekonomik sistemden kaynaklandigi gerçegini kabul etmek gerekir. En uzak bir dis merkezde gelisen bir ekonomik olay, satilan bir mal, artan bir fiyat, batan bir banka, Istanbul'dan Gaziantep'e kadar yarim gün içinde etkisini gösteriyor. Tarimdan, teknolojisi en yüksek sanayi dalina kadar ayni seyi görmek olasi. Bunun sonucunda her ekonomik, mali, parasal faaliyetin artik sadece Türkiye'de degil, agirlikli olarak Bati diye adlandirdigimiz kisminda dünya ile birlikte yasanmakta oldugu bir gerçek. Böyle olunca dünyada olusan gelirin paylasimi, ülkeler arasi yarisin, savasimin, rekabetin ve hatta süren savaslarin ana nedeni haline gelmistir. Öyleyse, halkin ekonomik yararlarini öncelikle gözetmesi gereken devlet yönetiminin birincil görevi, dünya gelirinden Türkiye'nin kendi hakki olan payinin en yüksege çikarilmasi olmalidir. Bu da salt ihracatin artirilmasiyla olmaz, ekonomik, mali, parasal ve hatta askeri alanlardan ek katma deger saglamaya yönelmek gerekmektedir. Ayrica ürettigimiz mal ve hizmetlerin sagladigi gelirin bir kisminin ülke disinda bir yerlere haksiz transferine kesinlikle firsat vermemek gerekir.

Ikinci temel konu, özellikle sanayilesme çabalarinin sonucu ortaya çikan ve son yillarda tehlikeli düzeye ulasan "çevre" sorunlaridir. Çevre konusu ülkemiz için artik fiziksel çevrenin yani sira yolsuzluk ve kurumsal ahlaksizlik ve hukuksuzlugu da içermektedir. Bu genis tanimi ile çevre sorunu kamu yönetiminin en temel ve en zor konusudur. Bu zorluga karsin ülkemizin genç kusaklari bu konunun bilinçli ve güçlü destekçisidir. Ayrica, alinacak her önlem ve çözümlerin gerektirdigi teknik ve hukuki olanaklar artik yeterince vardir.
Üçüncü konu da Türkiye'nin bütün dünya ülkeleri arasinda en kötü durumunda olan kendi içindeki gelir dagilimi sorunudur. Arastirmalarin ve istatistiklerin ortaya koydugu veriler, gerçegin yarisidir. Anadolu topraginin dogal ve dünyada esi olmayan zenginligi sayesinde büyük sosyal patlamalar olamamasi, son on yilda artarak yasanan gelir dagilimindaki uçurumu sanki saklamaktadir.

Bu sorunlara geçerli ve gerçekçi çözüm için, özünde bunlari içeren politikaya ve bu politikaya içtenlikle ve yüreklice sahip çikacak politikaciya ihtiyaç vardir. Bu konular batida oldugu gibi ülkemizde de devletin ekonomik ve sosyal alanlardaki destegini ve katilimini yeniden tartismayi zorunlu kilmaktadir. Bunu, eskide oldugu gibi hükümetlerin enflasyonu körükleyen popülist politikalari sonucu, kamu kaynaklarinin haksiz ve yanlis kesimlere transferiyle, karistirmamak gerekir. Bu çerçeveyi, batida baslayan tartismanin isiginda yeni devletçiligin boyutunu ve tanimini kendi kosullarimizda bir tartisma olarak tanimlamak en dogrusudur. Bu tartismada özellikle ekonomik iliskimizin en yogun oldugu Avrupa'nin çogu ülkesindeki sosyal demokrat yönetimlerin ortaya çikaracagi gelismelerin iyi izlenmesi çok önemlidir. Dolaysiyla bu gelismeler, IMF'ye bagli liberal kapitalizme ayak uydurmaya çalisan AKP'den daha çok, kurultaydan yeni çikan ve büyük olasilikla önümüzdeki genel seçimde de partinin basinda kalacak olan sosyal demokrat CHP Genel Baskani ve arkadaslarinin özellikle ilgisi içinde olmalidir.



Tarih: 24.05.2008 10:29:41

Okunma : 648

Kategori : Vatan Gazetesi

yorum oku/yaz - Yazdır