Cevikce / Haber ayrıntısı

"Övün, Çalis, Güven"

Mustafa Kemal Atatürk
 

Iki hafta önceki yazimda dünyadaki ve ülkemizdeki son yarim yüzyilda yasadigimiz büyük degisimi anlatmaya çalismistim. Aslinda, bu degisimin toplumsal boyutunu ve özellikle de siyasal olaylarin altini çizmek istemistim. Yazim söyle bitiyordu: "Yil 1956, mart ayi, Dolmabahçe'de Puskas'li Macar Milli Takimi'ni, Lefter'in iki, Metin Oktay'in bir golüyle 3-1 yendik. Üç-dört gün kendimize gelemedik. Hâlâ maç öncesi rüyada gibiydik. Çünkü daha dört yil önce Amasya'da mahalle arasinda çaput topla oynarken valinin oglu Yasar'in elinde sisirilmis, ziplayan sahici futbol topunu görünce, üç arkadas saskinliktan oturup onu saatlerce incelemistik. Simdi artik Avrupa Futbol Sampiyonasi'nda Milli Takimimiz'in finale gitme umutlarini yasiyoruz. Nereden nereye. Artik her seyin, hem de inanilmasi hayal olanlarin bile olabilecegine ben de inaniyorum..."

Demek ki, 52 yilin degisiminin bendeki etkisi ile Milli Takim'in final umudunu içimde yasayabilmisim. Üstelik bu öyle bir sezgi imis ki, "inanilmasi hayal olanlarin bile olabilecegine inaniyorum" da demisim. Geçekten bu sonuçlar hayalden de öte. Bir yazarin dedigi gibi, sanki kurgu bilimin yesil sahada Ay Yildizli Türklere can verdigi bir rüyanin sabahindayiz.

Hayir, artik umut, hayal, rüya demeyi birakip genç kusagimizin somut gerçegini dogru anlamaya çalismaliyiz. Öncelikle görmemiz gereken ve hemen herkesin üzerinde birlestigi bir önemli saptama var: Eskiden hep maçlarin ikinci yarisinda yorgun düsen takimin fizik kondisyonu, turnuvanin diger takimlarina oranla çok üst düzeyde. O kadar ki, Hirvatlar penaltilari kullanirken topa vuracak dermanlari kalmamisti. Oysa daha saniyeler önce Semih öyle bir sol patlatti ki, Hirvatistan Teknik Direktörü Slaven Biliç'e, "Herife bak ne gol atti be!" dedirtti. Bir önemli gözlem, basta Fransizlar ve Almanlar olmak üzere bizi hiçbir alanda kendi düzeyinde görmek istemeyen Avrupali'ya karsi Millilerimizin tam bir baskaldiri göstermesiydi. Hirvatlarin 119. dakika golü sonrasi topu Tuncay'in, Hamit'in kapip arkadaslarina güç veren orta çizgiye hizla kosusu, bunun, anilardan çikmayacak belgesidir. Bir baska gerçek, bu turnuva artik bizim Milli Takim'in da Almanlar, Italyanlar, Isveçliler gibi, birkaç yildizinin o maçtaki formuna bagli kalmadan takim oyunu oynayabildigini göstermis oldu.

Galatasaray'in, Fenerbahçe'nin önceki basarilari dolayisi ile kendi kendimize "biz futbolda simdiden Avrupa üyesi olduk" desek de, basta Fransizlar, hemen bütün Avrupa'nin daha düne kadar bize arkasi dönüktü. Simdilik de olsa, özellikle televizyonlarinin karsisinda saskinlikla dudaklari uçuklayan Parislilerin, Berlinlilerin, Romalilarin ve diger baskent halklarinin Millilerimizin bu olaganüstülügünden çok etkilendikleri bir gerçek. En azindan gelecek turnuvaya kadar bu etkinin sürebilecegini düsünebiliriz. Bunu sunu için söylüyorum, böyle düsünürsek öncelikle politikada olmak üzere, her alanda ve her düzeyde atilmasi gereken adimlarin önemini ve sorumlulugunu görmek durumunda kaliriz. Ama yine bu dersi iyi çalismazsak, ne güvenimiz kalir, ne de övünmemizin bir anlami olur. Sonuçta Macar Milli maçi gibi gelecek elli yilda da "Hani vardi ya, 2008 Avrupa Futbol Sampiyonasi zaferimiz" diyerek avunur dururuz.

Tarih: 23.06.2008 20:53:59

Okunma : 639

Kategori : Vatan Gazetesi

yorum oku/yaz - Yazdır