Cevikce / Haber ayrıntısı
Demirel'e katiliyorum ama! |
Büyük ülkelerin tarihinde bunalimli dönemler hep olmustur. Bir Bati tarihçisi yirminci yüzyila kadar bu dönemlerin her elli yilda bir tekrar ettigini, Ikinci Dünya Savasi'ndan bu yana da bu evrenin ülkelere göre degistigini yazmistir. |
|
Türkiye'de 1987'ye kadar ortalama 10 yilda bir yasanan siyasal kirilmalar, son 20 yildir bazen ekonomik, bazen de ekonomi politik krizler olarak bes yilda bir yasanmaya baslandi. Devlet Bahçeli Basbakan Erdogan'a türban konusunda "gel beraber Anayasa'yi degistirelim" dediginde, siyasal gerginlik tirmanmaya basladi. Meclis'ten anayasa degisikligi geçtigi günlerde iki eski bakan arkadasimla Demirel'e gittik. Özetle, "gerginligin bir bunalima dönüsmekte oldugunu ve demokrasinin bir kez daha kesintiye ugramamasi için yarginin görevini yapmasi gerektigini" söylemisti. Bir süre sonra AKP'nin kapatilmasi için Cumhuriyet Bassavcisi Anayasa Mahkemesi'ne basvurdu. Aklimiza ilk gelen, Demirel'in her zamanki gibi yine "bir bilen" olarak davrandigiydi. Ülke artik kimsenin "yarin ne olacagini göremedigi" bir çikmazla karsi karsiya. Cumhurbaskani'ndan, en kulagi kesik ve bir eli disarida hizli istihbaratçisina kadar herkes, kendi hesabina göre bir senaryo üretmekte. Bu tablo karsisinda Demirel bu kez sunlari söylüyor "Kapatma hadisesinde yarginin alacagi karar bekleniyor. Anayasa degisikligi hadisesinde ise gerekçe bekleniyor. Gerekçe çiktiktan sonra ve bu kapatma hadisesiyle ilgili Anayasa Mahkemesi karari çiktiktan sonra, Türkiye'de yeni tartismalar ve yeni çalkantilar olacaktir. Bu tartismalarin ve çalkantilarin yeni bir seçime kadar meseleyi götürebilecegini tahmin ediyorum". Yani diyor ki, "bu çikmazdan ancak seçimle çikilabilir". Son çikislarina bakilirsa, Tayyip Erdogan'in da aklinda erken seçim var. Ancak o, bu bunalimdan çikmak için degil, kendi siyasal gelecegini kurtarmak için seçim istiyor. 2007 seçiminde oldugu gibi halkin as ve is derdini birakip yine, hakki yenmise (!) yani "magdur"a, hem de daha fazla oy verecegini hesapliyor. Demirel de elbet bunu görüyor. Ancak o, demokrasinin bunca yil sonra yeniden bir kesintiye ugramasinin ülkeyi, çagdas laik demokratik dünyadan koparacagini da görüyor. Türkiye, geçmiste yasanan her bunalimdan sonra yapilan seçimlerde, yeni bir parti ya da partiler koalisyonu ile birkaç seçim dönemi soluklanmayi basarmisti. Hatta Demirel'in Cumhurbaskanligi'nda gösterdigi ustalikla, 28 Subat krizi sonrasi 1999 seçimlerinde Refah Partisi'nin aldigi oy azalmisti. Çünkü Erbakan'in karsisinda halk, oyunu verecegi baska liderler ve partiler bulmustu. Oysa 2007'de oldugu gibi simdi de bir erken seçimde, AKP ya da kapanirsa yerine kurulacak Milli Görüs kökenli yeni partinin elinden, iktidari alacak bir parti ve/veya partilerin olmadigini güvenilir anketler göstermektedir. Öyleyse, küresellesmenin etkisiyle 2002'den beri dünyada ve Türkiye'de yasanan yapisal degisime karsin, Milli Görüs siyasetinin mirasçilari karsisinda solda ve sagda halkin bekledigi yenilesmenin saglanamamis olmasi, ülkenin içine düstügü bunalimin asil nedeni olarak görülmelidir. Bu durumu en iyi bilenlerin basinda da elbette Demirel vardir. O nedenle eski Cumhurbaskani seçimi çare diye dile getirirken, Tayyip Erdogan gibi hemen degil yeni olusumlara firsat veren bir zaman içinde olacak bir seçimi öngörüyor olmalidir. Tayyip Erdogan'in, tirmanan gerginligi sandikta oya dönüstürmek ve seçim sonuçlarini siyasal hedeflerini gerçeklestirmek için kalkan gibi kullanmakta deneyim kazandigi bir gerçek. Genellikle muhalefet partilerinin bu tarz bir strateji izledigine her ülkede rastlanabilir. Ne var ki, yakin geçmiste demokratik hiçbir ülkede bir iktidar partisi bu sorumsuzlugu göstermemistir. Sanki AKP, kendi yarattigi siyasal bunalim dolayisi ile ekonominin sürüklendigi istikrarsizliktan sinsi bir sevinç duymaktadir. Sanki AKP, tirmandirdigi politik kavgadan ötürü, Türkiye'nin Avrupa Birligi'nden dislanmasindan ve ülkenin çagdas uygarlik hedefinden uzaklasmasindan gizli bir yarar ummaktadir. Partilerden ve cumhuriyetin kurumlarindan umudunu yitirmis ve salt milliyetçi duygularla kendilerini ortaya atanlar, eger bilinçli bir demokrasi disi senaryonun içinde degillerse, ülkenin gelecegi açisindan çok tehlikeli bir tuzaga düsmekte olduklarini görmelidirler. Son haftaki tutuklamalar bu saptamayi açikça belgelemektedir. Iyi niyetli herkese Atatürk'ün su sözlerini animsatmak isterim "Durumu tartisirken ve önlem düsünürken aci olsa da, gerçegi görmekten bir an geri kalmamak gerekir". Demirel'in, iste bu nedenle "bunalimdan çikisin tek yolu seçimdir" dedigine inaniyorum. |
Tarih: 14.07.2008 19:46:09 |
Okunma : 695 |
Kategori : Vatan Gazetesi |