Cevikce / Haber ayrıntısı
Bu kurultayin sirasi degil |
Özellikle yerel seçimlerde partilerin, kent sorunlari ve çözüm önerilerinden daha çok kisisel dedikodulari öne çikarmayi yegledikleri bilinen bir gerçek. |
|
Demirel'in yegeni ile ilgili "hayali ihracat", Özal'in aile çevresine dönük "rüsvetçi prensler" ve SHP'li Istanbul Belediyesi'nin "ISKI" olaylarinin az da olsa seçim sonuçlarinda etkisi oldugu yadsinamaz. Ancak, halkimiz sandiga gitmeye basladigindan bu yana bu tür karalama kampanyalarindan o denli bikmis usanmis durumda ki, artik söylenenlere kulak asmiyor. Tayyip Erdogan'in "Deniz Feneri" ile baslayan elestirilerden rahatsiz oldugu ve hatta korktugu açiga çikti. Suçlulugunu kabullendigi ikinci adamini görevden almakla oy kaybini önleyecegini saniyor. Öte yandan da gerçek olsun olmasin, CHP'ye karsi benzeri dosyalari çikarmak için de, takimini sikistirmaya devam ediyor. Yerel seçim yaklastikça bunlarin her zamanki gibi artmasi çok dogaldir. Ben bu telasin CHP açisindan, Ankara basta büyük kentlerde etkili olacagina inanmiyorum. Ancak beni asil endiselendiren, CHP'deki parti içine dönük olumsuz haberlerin artarak gündeme gelmeye baslamasidir. Bunlarin AKP kaynakli olmadigi kaygisini tasiyorum. Özellikle Genel Sekreter'in adi çevresinde yogunlasan çabalarin giderek parti örgütünün ötesine geçecegi ve seçim öncesi partiyi yipratacagi görülüyor. Çok partili yasama geçtigimizden bu yana, hemen bütün büyük partilerde, parti içi demokrasinin bir türlü kurulamadigi bir gerçektir. Bunun nedeninin de siyasi partiler ve seçim yasalarindan kaynakladigi izlenimi yaygindir. Sanilir ki bu yasalar degistirilse genel baskanlarin parti üzerindeki tek adam yetkisi kirilabilir. Oysa gelismekte olan ülkelerde parti içi demokrasinin yazili kurallarla degil, önce demokratik tutum ve tavirlarin gelenek ve aliskanlik hale gelmesiyle yerlestigini görürüz. Bu süreç de ekonomik ve sosyal kalkinmayla paralel gelismistir. Bu açidan bakildiginda cumhuriyetle özdes CHP, her konuda oldugu gibi parti içi demokrasi konusunda da diger partilere göre, daha seffaf ve saydam bir yapiya sahiptir. Ancak, böyle olmasina karsin CHP'de, yeniden açildigi 1992'den beri genel baskanlik konusu hiçbir partide olmadigi kadar tartismali ve hatta çekismeli olmustur ve olmaya devam ediyor. 12 Eylül 1980 sonrasi yerine kurulan partilerle birlikte, CHP'de düne kadar 10'a yakin genel baskan görev yapmistir. Bu degisikliklerin asil olumsuz yansimasi ise, CHP'nin çok tartismali ve bazen kavgali biten kurultaylari olmustur. Erdal Inönü ile Deniz Baykal yarisinda bir yilda üç kez kurultaya gidilmistir. Partiye, "kurultaylar partisi" adinin yakistirilmasi, halkta olumsuz izlenim yaratmistir. Simdi yine duyumlar o ki, Genel Baskan Aralik ayi içinde yani yerel seçimden kisa süre önce 14. olaganüstü kurultayi toplamak istiyor. Bu kez, sözde program ve tüzük yenilenecek. Oysa Genel Baskan'a yakin olan çevrenin konusmalarindan, asil amacin tüzük degisikligi yolu ile Genel Sekreter'in yetkilerinin kisilmasi oldugu anlasiliyor. 2007 Temmuz seçimindeki milletvekili adaylarinin ve kisa süre önce yapilan olagan kurultaydaki parti meclisi üyelerinin saptanmasinda tek seçici olan Genel Baskan'a, az da olsa bir tek Genel Sekreter'in karisabildigini herkes biliyor. Yapmak istedigi degisiklikle Genel Baskan, Mart 2009 seçiminde küçük yerler disindaki belediyelerin baskan adaylarini belirlerken, artik Genel Sekreter'i de dislamak istiyor olabilir. Elbette, Istanbul basta bütün büyük sehirlerin belediyesini Tayyip Erdogan'in elinden almayi hepimizden çok Deniz Baykal istiyordur. Ve yine, Kadiköy'deki bir konusmasinda "AKP'nin çöküs burcuna girdigini" belirten Genel Baskan Baykal, seçmenin CHP'li belediyelerden ne bekledigini de herkesten iyi biliyordur. Öyleyse nereden çikti simdi bu kurultay gündemi. CHP'ye döndügü bir sirada, (hakli nedenleri bile olsa) içe dönük kurultay tartismalariyla, asina ve isine çare arayan halkin umutlarini soldurmayi, basta Genel Baskan kimsenin göze almamasi gerektigini düsünüyorum. |
Tarih: 19.11.2008 18:46:36 |
Okunma : 671 |
Kategori : Vatan Gazetesi |