Cevikce / Haber ayrıntısı
Ille de yasamak gerekmez |
"Adam olmayanin eline bir mevki geçti mi, herkesten önce kendi rezilligini sergileyen kendisi olur."
|
|
Mevlânâ'nin bu çok önemli özdeyisi, sanki son otuz yilda ülkeyi yöneten 'bazilarini' tanimliyor. Okudukça, önce akliniza yakin çevrenizde birkaç isim gelir. Yasiniz biraz ilerlemisse, anilarinizdan önemli(!) kisiler canlanir. Biraz daha zorlarsaniz, bu kez kendini rezil etmis birçok ünlü yönetici, politikaci belleginizde çagrisim yapar. Iyi bir üniversiteden mezun olduktan, yüksek lisans aldigim planlama konusunda 10 yildan fazla devlete üst düzeyde hizmet ettikten sonra kendimi, rastlanti sonucu politikada buldum. Içinde oldugum bir komisyonun hazirladigi CHP-MSP Hükümet Programini, Ecevit ve Erbakan'a sunduk. CHP'nin o zamanki grubunda Ismet Pasa ile çalismis Necdet Ugur, Ilyas Seçkin, Kâmil Kirikoglu, Ibrahim Öktem gibi daha birçok önemli ve deneyimli isimler vardi. Gecenin geç bir saatinde Basbakan'in beni çagirdigini söylediklerinde, programdaki ekonomik bölümlerle ilgili sorgulanacagimi düsünerek odasina girdim. "Sayin Çevikçe, sizi bayindirlik bakani olarak görevlendirmek istiyorum" deyince, yüzüm kizardi ve içimi bir endise kapladi; "Efendim, ben daha yeni bir politikaciyim, grubumuzda çok degerli ve birikimli agabeylerimiz var, beni bagislayin" dedigimi ve o çekingen halimi bu gün bile animsiyorum. Benimkisi kusagimin aldigi kamusal terbiyenin siradan bir örnegiydi. Her askeri girisimin sonunda, kurulan partilerin elebasilari dahil, meclise giren kadrolari gördükçe, o yillarda benim gibi çogunlugun, ne denli sorumluluk duygusu içinde ve kendini bilir oldugunu, sanirim bu günkü kusaklar anlamakta zorlanir. Hizla akan zaman içinde, Mevlânâ'nin deyisini animsatan niceleri geldi ve geçti. Ama böyleleri yüzünden, son yirmi yilda Türkiye ekonomik, sosyal ve siyasal her türlü bunalimi yasadi ve yasamaya devam ediyor. Bu bunalimlarin bedelini ülke öderken öylesi politikacilar, birçok degerli siyaset adamini da halkin indinde kirlettiler. Herkese haddini bildirecegiz diyen 12 Eylülcülerin döneminde, haddini bilmeyenlerin yerini, haddini hiç bilmeyenler aldi. Çaresiz halk, eskileri arar oldu. Demirel'leri, Ecevit'leri, Erbakan'lari, Mesut Yilmaz'lari, Bahçeli'leri bu ülke tekrar tekrar yasadi. Simdilerde halkimiz Tayyip Erdogan'lari, Deniz Baykal'lari izliyor. "28 Subat" örtülü bir darbeydi. Türkiye'de akli basinda hiç kimse 1997'de demokrasimizin agir bir darbe yedigini yadsiyamaz. Ancak, basta Cumhurbaskani A. Gül, TBMM Baskani K. Toptan, Basbakan R. T. Erdogan, ana muhalefet lideri D. Baykal olmak üzere, eski yeni tüm politikacilar, medyadaki yazar çizerin tamami, okuryazar herkes biliyor ki, 28 Subat 1997'de hükümetin basi olan N. Erbakan, bilerek ve isteyerek basbakanliktan ayrildi. Ve iktidari TBMM'den güvenoyu alan M. Yilmaz hükümetine birakti gitti. 27 Mayis 1960'ta kapatilan Demokrat Parti'nin (DP) yerine, emekli orgeneral R. Gümüspala'nin kurdugu Adalet Partisi'nin (AP) basina, S. Demirel 1964'te geldi. O günden baslayarak bütün yasaminda, askeri müdahalelere karsi halkin oyunu korumayi görev bildi. Her önemli mevkiinde, ulusun ve kamunun huzuru ve istikrari için parti hesaplarini asmayi basardi. DP'nin yani onun partisinin yerini almak isteyen bu günkü Basbakan'in takindigi "mevkiin sorumlulugunun bilinçsizligini" hiçbir zaman göstermedi. R. T. Erdogan Basbakan oldugundan beri bütün gelecegini sanki devletin kurumlari arsinda güven bunalimi ve çekismenin tirmanmasina baglamis görünüyor. Iki nedeni var. Ya kendi partisi ve yandaslari disindaki partilerin ve yandaslarinin demokrasi ve halk düsmani oldugu inancina kapilmis ya kendisine ve partisine bir türlü güven duymuyor, ya da ikisi birden. 2009'un Türkiye'sinde, demokrasinin ve oy pusulasinin, "Politika Efelerinin" korumasina artik ihtiyaci olmadigi bir gerçek. Yakin siyasal tarihimizi yasayan herkesin ve her kurumun gereken dersi aldigini ve mevkiinin sorumlulugunu tasidigini halk görüyor. Halk, "28 Subat'in ve 27 Nisan'in" sayesinde mevki sahibi olanlarin telasini da görüyor. Halkin ne zaman, nasil ders verecegini görmek için, ille de yasamak gerekmez. |
Tarih: 11.08.2009 15:42:46 |
Okunma : 684 |
Kategori : Vatan Gazetesi |