Cevikce / Haber ayrıntısı
Her kisi 8 ayda 1500 $ fakirlesti |
Arkadasim Cengiz Alper, çoklarinin tersine ellere degil, bizim doktorlarimiza güvendigi için 9 Eylül Ü. Tip Fak. Hastanesi'ne geldi, yatti. |
|
2007 Temmuz seçimi öncesi Washington'dan gönderdigi mektubu okurlarimla paylasmistim. Sagligina kavusup bu günlerimizi de degerlendirmesini dört gözle bekliyorum. Onu da size aktaracagim. Çünkü daha o günlerde, simdi içinde bulundugumuz durumu apaçik görmüstü. Artik çogu, esleri türbanli oldugu için o görevlere getirilen kamu üst düzey yöneticimizden, gerçekleri degil Basbakan'in isteklerini dinlemekten halkin kafasi karismis durumda. Önce, Vikipedi sayfasindan C. Alper'i kisaca tanitmak istiyorum. Sonra da üç yil önceki degerlendirmelerini bir kez daha okuyalim. "Cengiz Alper, ilk ve orta egitimini Amasya'da yapti. Liseyi Istanbul'da Haydarpasa Lisesi'nde bitirdi. I. Ü. Iktisat Fakültesi 1960 yili mezunudur... Askerlik görevini Erzurum'da tamamladiktan sonra Maliye Bakanligi'nda çalismaya basladi. 1965-1967 yillarinda California'nin Los Angeles sehrindeki Southern California Ü'de Master yapti. Hazine Gn. Md. ve Iktisadi Isbirligi Genel Sekreterligi'nde görevini sürdürdü. Maliye Bak. adina IMF ve Dünya Bankasi'nda görev yapti. 1973-1976 yillarinda Washington Büyükelçiligi Maliye ve Ekonomi Müsaviri, 1981-1986'da elçi sifati ile BM nezdindeki New York Türk Delegasyonu'nda görev aldi. Hazine Müstesar V. görevinden 1986 yilinda emekli oldu." * * * "Rapor Degil, Dost Mektubu Bugünün siyasi sorunlari güzel yurdumuzu halkimiz için yasanmaz hale getiriyor. Lisan bilir, iyi egitim almis, güzel, zeki ve varlikli insanlarin bile mutlu olmalarinin zorlugu karsisinda, acaba vasat vatandaslarimiz kendilerini nasil hissederler. Iste burada umutsuzluk basliyor. Orta ve alt gelir gruplarindaki insanlarin mutsuz oldugu bir toplumun gelismesi, ileri gitmesi fevkalâde güç oluyor. Çünkü onlarin esenlik bulma olanagi, durumu iyi olanlara göre hiç yok. Ülkenin geldigi duruma bir bak ki, karisik dedigin siyaset böyle bir tablonun yönetimine talip olmaya çalisiyor. Etkin bir hükümetin bu tabloyu degistirebilecek ne gibi yetkileri var, nasil yapar da mutlu ve müreffeh bir toplum yaratabilir? Bu sorularin cevabi çok zor. Zira bugünkü görünümüyle; dis politikamiz Ermeni meselesi, Kibris, PKK, Irak, AB konularina bagli olarak devamli defensive (savunmaci) bir tutumda ve bizim disimizda, genellikle de aleyhimize gelisiyor. Ekonomide bagimsiz kamu kurumlari kendi baslarina ve yaptiklarini koordine dahi etmeden bir kavga sürecinde çalisiyor. Hükümetler, yetkili bagimsiz kurumlarin aldigi faiz, kur ve sair ekonomik tedbirler karsisinda sadece seyirci durumunda. Aylarca hazirlanip tartisilan genel bütçe, bir maas ve faiz ödeme bütçesi haline gelmis, bütçedeki her kalem nerede ise donmus. Devlet kadrolari ehliyetsiz kisilerce doldurulmus. Tarikat, türban, namaz niyaz insanlarin seçilmelerinde önemli kriterler olmus. Belediyeler borç içerisinde. Kurumlar mali iflasin esiginde. Devletin her kademesinde rüsvet diz boyu. Polis moralsiz, mahkemeler asiri yüklü ve adalet adil degil. As-is derdindeki sade yurttasin nazarinda, egemenlik ve laiklik tarifi tartismasi lüzumsuz yere uzatiliyor. Kafalar karisik, gereksiz islere ayrilan zaman heba olup gidiyor. Terör basli basina çok ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Bu konulari uzat uzatabildigin kadar. Bu kadar sorunlu bir ülkede 75 milyon insan yasiyor ve üstelik bunun 20 milyonunun günlük geliri bir dolar civarinda. Diger taraftan birkaç milyon kisi yasaminda asiri lüks içinde, hesapsiz harcama ve israflari yürekler acisi, yani tipik görmemislik göstergesi. Çiftçi, esnaf, emekli, ögrenci, memur ve orta sinif mucizevi bir basari ile yasamini devam ettiriyor. Kredi kartlari, banka kredileri limitleri dolmus vaziyette ve yakinda bu kisilerin de iflaslari gündeme gelecek. Gelir dagilimi altüst olmus ve cari sistemle düzeltme sansi oldukça sinirli. Bu noktaya bence iki nedenle geldik. 1965'ten baslayarak 70-80'li yillari sag sol kavgasi ile israf ettik. Okullarin üç ay açik kaldigi ortamda yetisenler bugünün politikacisi, bakani, valisi, elçisi, kaymakami, belediye baskani, polis müdürü, savcisi, hakimi, müstesari, genel müdürü ve sair makamlarin sahipleri. Yani kamu yönetiminde insan gücü zaafimiz asikâr. Ikinci faktör olarak da büyümeyi borçlanmaya dayandirip milli gelirin yapisini sanayi ve fiziki üretime dayayamadik. Hizmet sektörü agirlikli gelistigi için gelir dagiliminin çarpikligi insanlari kisa yoldan dolar milyoneri yapma tutkusuna sevk etti ve bu da beraberinde hukuksuzluk, hirsizlik, vurgun, hortum ve sair olaylari getirdi. Son 20 yilin dis ticaret açiginin toplami, batan banka kredilerinin tutari, ödenmeyen iç ve dis borçlar, (belki 400-500 milyar dolara ulasacak) muayyen ellerde toplanan bu paralar ülkenin zengin sermaye sinifini daha da zengin yapti. Bunlar, bankaci, ithalatçi, komisyoncu, araci, simsar vb. aklina gelebilecek hatir ticareti yapan islerin sahipleri. Yarattigi katma deger ödenen bedele karsin çok sinirli... Çevre sorunlarini bir kenara birakip, rant dagitiminda da ekonomik limitlere gelindigi için seçimi alsa da yeni bir hükümetin, artik kendi yeni zenginini yaratmak sansi da olmayacak. 3-5 sene sadece sorunlari tespit edip günlük çözümle ugrasacak ve haliyle ister istemez statükocu olacak. Umarim, kavgaci degil, uzlasmaci ve yapici bir anlayisla günlük yasami dogrudan etkileyen konularda sorun-çözüm seklinde pratik ve uygulanabilir bir programin icrasina talip bir hükümet seçimlerin galibi olabilir. Yoksa Cumhurbaskani, o olmus bu olmus, pek fazla bir sey degistirmez. Ayrica örümcek kafalardan kurtulup, bunamis kafalara teslim olmanin da fazlaca bir yarari olmaz. Yine insanlarimizin umutsuzlugu devam eder." |
Tarih: 14.09.2009 12:26:36 |
Okunma : 612 |
Kategori : Vatan Gazetesi |