Cevikce / Haber ayrıntısı

TARAFLARIN GERÇEGI

“42 yil önce bugün (9 Temmuz 1961) Türkiye’de ilk kez bir anayasa, halk oyuna sunuldu. Demokrat Partinin uzaklastirilmasindan sonra hazirlanan anayasa halk oyunca kabul edildi.” Dün bu haberdeki tarihten bu yana 42 yil geçmis. Kimilerine göre, Türkiye ulastigi çogulcu, katilimci, insan hak ve özgürlüklerine deger veren ve hukuku üstün kilan bugünkü demokratik düzeye, o anayasa ile gelisen toplumsal ve siyasal kavgalarin sonucunda ulasmistir. Kimilerine göre de, son kirk yilda yasanan kavgalarin ve insan canina mal olan siyasal, ideolojik çatismalarin, ekonomik sosyal istikrarsizligin nedeni o anayasadir.
 

Diyalektik gözle arastiranlara göre ise, sosyolojik olaylari ve gelismeleri hukuk ancak geriden izleyebilir. Çogu zaman da gerçeklerle uyusmaz, çagdaslasmayi engeller, devlet yaninda yer alir, insan hak ve özgürlüklerine tutucu yaklasir. Bugün gelinen yapisal düzeyin gerçek nedeni anayasa gibi hukuksal üst yapi kurum ve kurallari ile açiklanamaz. Bilimsel degildir, dogru degildir.

Bunlardan hangisinin daha dogru ve gerçekçi oldugu tartisiladursun, herkesin birlestigi konu, 1961 anayasasinin bir tepki anayasasi oldugudur.

1961 anayasasi, 1960 öncesi toplumun ve bireyin haklarini engelleyen, kisitlayan hükümet uygulamalarina dogan tepkinin sonuçlarini içeriyordu. Bu tepkinin somut yer aldigi konularin basinda, halkin ve sivil toplum örgütlerinin demokratik haklarinin, devletin yetki ve sorumluluklari karsisinda genislemesi, güçlenmesi ve etkinlesmesi yer alir.

Bunun sonucunda, isçilerin ve çalisanlarin haklarinin verilmesini saglayacak kurallarin belirlenmesine ilk kez olanak saglanmistir. Yasama, yürütme ve yargi yetkileri arasinda olmayan bagimsizlik ve özerkligin önü açilmistir. Demokrasinin en önemli kurumu olan örgütlenme hak ve özgürlügü ilk kez anayasanin güvencesi altinda kullanabilir olmustur. Elbette basin ve yayin özgürlügü konusunda batili anlayisla saglanan açilim da 1961 anayasasinin ileri adimlarinin basinda gelir.

Sonra ne olmustur, kagit üzerinde saglanan bu haklari ve özgürlükleri her parti ve menfaat grubu kendi yararina kullanmak istemis ve elde ettigi, devlet hükümet, para ve silah gücünü kullanmakta kiyasiya bir yarisa girmislerdir. Sonunda iyi niyetli ve demokratik yöntemleri seçenlerle, silah dahil her türlü güç ve zorbaligi kullananlarin arasinda Halk, hakliyi ve dogruyu seçemeyecek hale gelmis ve her sey birbirine girmistir. 10 yil gibi kisa süren bu dönemin sonunda toplum 12 Mart’i ve benzer bir 10 yil sonra da, 12 Eylül’ü yasamistir.

20 yil sonra yeniden yapilan 12 Eylül anayasasi da gene tepki anayasasi olmustur. Ancak o tepki, olaylarin gerçek, sosyolojik, toplumsal nedenlerine degil, 1961 anayasasinin daha erginlesmemis ve tam oturmamis olan insan haklari, örgütlenme ve sendikal haklar gibi demokratik özüne karsi tepki olmustur. O tepki, Ekonomik Planlama, Egitimde Firsat Esitligi, Sosyal Güvenligin adil ve yaygin hale getirilmesi gibi Sosyal Adaletçi hedef ve amaçlara karsi tepki olmustur. Özetle 1961 anayasasinin aslini suçlu bulup yirtmislardir.


Simdi Avrupa Birligi ile zamana karsi yaristigimiz uyum yasalari konusundaki tartismanin altinda hala, 1961 anayasasini içine sindiremeyen asker sivil taraflarin korkulari ve vehimleri yatmaktadir. Gerçek olan da, uyum yasalari ne kadar ileri haklari saglayacak sekilde çikarsa çiksin, ÜLKE DEMOKRATLARININ ve AVRUPALILARIN uygulamayi görelim demelerinin altinda 12 Mart ve 12 Eylül mantigina olan güvensizlik yatiyor.

Tarih: 8.12.2003

Okunma : 952

Kategori : NTVMSNBC

yorum oku/yaz - Yazdır