Cevikce / Haber ayrıntısı
73 milyonluk sabir tasi |
Ülkemizi, giderek içinden çikilmaz bir duruma getiren politik bunalimin arkasinda 60 yillik bir süreç var. |
|
Basindan beri bu kavganin asil tarafi da, hep ayni ideoloji(*) sahibi hükümetler olmustur. Bu kavga öyle Basbakan Erdogan'in dedigi gibi ne 7 yilliktir, ne de demokrasi kavgasidir. "Yeter söz milletindir" yaftasiyla 1950'de seçimi kazanan Demokrat Parti'nin (DP) arkasinda basta o zaman oy çokluguna sahip köylüler olmak üzere, yoksul halkin as ve is derdi vardi. "Her mahallede bir milyoner yaratma" anlayisiyla uyguladiklari Amerikanci politikalar, sonunda ekonomiyi 1958 devalüasyon batagina getirdi. 1960'da, DP'nin elinden Çankaya alindiginda, daha da yoksullasan Anadolu çareyi sirtinda yorganiyla batiya dogru göçte ariyordu. 1961'de yapilan seçimde oy çoklugunu yine kapitalist egilimli merkez sag partiler aldi. Kisa süre sonra ülkenin yönetimi yeniden DP'nin devami olan Adalet Partisi'nin (AP) eline geçti. Tek basina hükümet eden bu parti, "halk plan degil pilav istiyor" anlayisiyla, kalkinmayi (sanayilesmeyi) devlet destekli özel sektörün eline birakti. Her mahallede bir milyoner yaratma, yerini hükümet yandasi holding yaratmaya birakti. 1970'in baslarina gelindiginde çalisanlar bir kez daha enflasyon ve artan issizlikle karsi karsiyaydi. Gençligin sokaklari dolduran tepkisi, sendikalarin katkisiyla doruga çikti. Bu direnise karsi Basbakan Demirel, "sokaklar yürümekle asinmaz" diyerek, sözde demokrat politikaci fotografi çektiriyordu. 12 Mart 1971 müdahalesinin hedefi aslinda, sapkasini alip gittigi için simdilerde korkaklikla suçlanan Demirel'in demokrasisi degildi. 12 Mart'çilarin, o zaman da "balyoz" adini taktiklari yok etme uygulamalarinin hedefinde, halkin ekonomik çikarlarini savunan solcular vardi. 1973 seçiminde halk, "toprak isleyenin-su kullananindir" diyen Karaoglan Ecevit'e sahip çikti. Ancak, kapitalist dünyanin yarattigi ilk petrol krizinin faturasi, kisa süren sosyal demokrat hükümete kesildi. Milliyetçi Cephe (MC) hükümetleriyle daha çok radikallesen özel sektörcü politikalar 12 Eylül 1980'e kadar ülkeye hâkim oldu. Üstelik tirmandirilan cephelesme politikasi halki irk, din, mezhep ve mahalle ayrismasina zorladi. Çorum, Tokat, Maras ve Gazi Mahallesi olaylari bu politikanin aci sonuçlaridir. Günde ortalama bes gencin canini yitirdigi o günlerde Demirel basbakan olarak, "bana, 'ülkücüler suç isliyor' dedirtemezsiniz" derken, muhafazakâr demokratliginin(!) geregini yaptigini söylüyordu. 12 Eylül 1980 darbesi ile enflasyonun girdabina düsmüs olan ekonomi, Demirel'in sag kolu ve Erbakan'in 1973 seçimindeki milletvekili adayi Turgut Özal'a teslim edildi. 1983 seçimiyle de Özal'in komutasinda 10 yil sürecek küresellesen kapitalist ekonomi dönemi basladi. Bu dönem, halkin oyundan güç alan ve zengini daha da zenginlestiren sag ekonomik politikalarin yerlestigi bir süreçtir. Özelestirme, sendikasizlastirma ve sanayinin uluslararasi sermayeye devri politikasi, "küresellesme" adi altinda bu döneme damgasini vurdu. Özal'dan sonra, Türk-Islam sentezinin agirligini artirdigi Demirel'in önderligindeki muhafazakâr demokrat hükümetler dönemi gücünü artirarak devam etti. Ancak, bir önemli degisim oldu. 1995'te yüzde yirmi oyla birinci parti olan milli görüsçü Erbakan artik basbakandi. Maras'tan Konya'ya, Kayseri'den Kocaeli'ne kadar tarikatlar destekli yesil sermaye boy göstermeye basladi. 28 Subat postmodern darbesi, iste bu dönemde oldu. Hem de 1950 sonrasi bütün zamanlarin demokrasi asigi Demirel'in Çankaya'da oldugu bir tarihte. Erbakan da islak imzali istifasiyla, her zamanki gibi agzi kulaklarinda Basbakanliktan çikti gitti. 1999 seçimi sonrasi, demokratik solcu Ecevit'in kurdugu merkez sag koalisyonu daha yolun basinda, iç ve dis tuzaklari asamadi ve 2000 krizi patladi. Koalisyon ortagi MHP'nin baskisi ile iki yil öne alinan 2002 seçiminde, halk çareyi yeni ve genç sandigi R. T. Erdogan'da aradi. Artik sözde demokrasimiz, muhafazakâr liberallerin elinden milli görüsçülere geçiyordu. 2007'ye gelindiginde, "degistim" diyen Basbakan, sözde Avrupa Birligi (AB) yolunda ve "muasir medeniyet" nutuklariyla, ekonominin yönünü yandaslarinin yararina dönüstürmede "Hocalarindan" çok daha becerikli çikti. Artik, "R. T. Erdogan Demokrasisi", her alana hâkim olmaliydi. Önünde kim ve hangi kurum engelse ya ezip ya da atlayip geçebilirdi. Ne var ki, halk yine eski derdinin yani asinin, isinin pesindeydi. Içerde ekonomik çöküs New York'ta patlayan küresel krizden önce 2007'nin basinda basladi. Çiftçi, esnaf, küçük ve orta ölçekli sanayici ve çalisanlar sokaklara döküldü. Bu kez de, AKP'nin imdadina 27 Nisan e-muhtirasi yetisti. 2007 seçimine giderken halkin gerçek gündemi olan "asin ve isin" yerini, demokratik hakki yenmis "magdur Erdogan'lar ve Gül'ler" aldi. Küresel krizin Türkiye'yi teget geçmedigini herkesten önce Basbakan R. T. Erdogan gördü. Öyleyse, 2011 seçimine giderken yayginlasan yoksullugun, yükselen issizligin ve artan yolsuzlugun yerini yine "demokrasi", simdilerde yeni adiyla "normallesme" almaliydi! "Ergenekon" ve "Balyoz" gibi, yillarca gizli dosyalarda bekletilen kara sayfalarin, neden simdi açildigi, herhalde daha iyi anlasiliyor olmalidir. 60 yildir, basindakiler degisse de Türkiye'yi sapkasi ayni politikaci yönetiyor. Yine 60 yildir halkin gerçek gündemi de, yoksulluk, issizlik ve yolsuzluk olmayi sürdürüyor. Ve yine her seçim öncesi oldugu gibi, ekonominin kaymagini yiyen, 21. yüzyildaki yeni adiyla, "küresel sermayenin yerli isbirlikçileri" ülkeyi planladiklari, normallesme (demokratiklesme) yapay gündemiyle seçime götürmeye çalisiyorlar. Bakalim, 73 milyon tonluk sabir tasi halk, ne zaman patlayacak. (*) Bir hükümetin, bir partinin, yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî, moral, estetik düsünceler bütünü. (TDK) |
Tarih: 24.03.2010 07:15:17 |
Okunma : 668 |
Kategori : Vatan Gazetesi |