Cevikce / Haber ayrıntısı

Gani Âsik, R. T. Erdogan ’i tanitiyor

Gani Âsik'i 1977 seçiminde Kayseri'den milletvekili seçildiginde tanidim.
 


Ilahiyat kökenli ve gerçek bir dindar olmasina karsin, bugüne kadar laik demokratik cumhuriyetçi inançlarindan asla ödün vermeyen onun gibi bir baska politikaciya rastlamadim. Bunun sirri, Islam’in ve Cumhuriyet’in özünü iyi kavramis olmasinin yaninda, laik sistemle Islam’in bagdasirligindan da öteye, uyumuna olan inancinda sakli. Bu konuda çok çarpici bir örnek verir:
“Tevbe Suresi 60. ayette, devlet hazinesinden yardim alacaklar sayilirken Müslüman olmayanlara da, Islam’a isindirmak için pay ayrilmasi emredilmistir. Hz. Peygamber ve Halife Ebubekir dönemlerinde bu hüküm uygulanmisken, Halife Ömer, ‘ihtiyaç kalmadi’ diyerek, Kuran’in çok açik hükmünü uygulamadan kaldirdi. Atatürk, Islam’in inanç ve ibadet kismina asla ilismedi ve Diyanet'i bu nedenle kurdu. Dinin muamelat -günlük isler- kismini da çagdas yasalarla düzenledi ki, bunu Osmanli da baslatmisti( Tanzimat ve Islahat fermanlari).”

Gani Âsik, on dört yasindayken babasini kaybeder. Alti kisilik yoksul ailenin bütün yükü ona kalir. Imam hatipten itibaren çalisarak üniversiteyi bitirir. Kayseri gibi büyük bir ilden önseçim kazanip, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girer. Milletvekilliginin, hem kürsülerde hem de 24 saat halkinin hizmetinde hakkini vermek için kosturur. Aydinimizi ortadan ikiye bölen su Anayasayi yapan 12 Eylül darbecileri Gani Hoca'yi da daha yolun basinda yakalar. Ama onu yolundan hiçbir güç artik döndüremez. Ilk gün seçildiginde verdigi sözün arkasindadir. Mecliste olmasa da o, kendini ülkesinin, halkinin dertlerine adamis bir politikacidir. Eli kalem de tutar. Seyrek yazar ama yazinca da okutur. Nereye gittigini artik kendisi de bilemeyen Recep Bey’le ilgili tepkisini kâgida dökmüs. Bu kalemi sizinle paylasmazsam kendimi suçlardim. Köy kökenli, ilahiyatçi, müftü, Karayollari isçi emeklisi, eski Kayseri CHP Milletvekili Gani Âsik size Basbakan R. T. Erdogan’i tanitiyor:

“Referandumun propaganda süreci, Basbakan'in ruh halini, iç dünyasini, siyasal ve ideolojik hedeflerini daha berrak biçimde anlamamiza katkilar sunuyor ve kristalize ediyor. Onun, bugünden baslayip, gençligine ve çocukluguna uzanan izdüsümünde, Atatürk isigindan nasipsizligi yaninda, puslu ve karanlik iklimlerin tezgâhinda sekillenen bir örgü agi görüyoruz. Sik tekrarladigi Dervis Yunus’un "Yaratilani severiz, yaratandan ötürü" özdeyisinden, bir aldatma argümani olarak yararlanmayi amaçladigini, daha iyi anliyoruz. Dersim olaylarinda, 2. Dünya Savasi'nin getirdigi zorluklarda, Iskilipli Atif Hoca'da ve yasanilan tarihin kendi kosullari içinde degerlendirilmesi gereken pek çok fenomeninde, hem cehaletin, hem de Makyavelizmin (Politikada, amaca ulasmak için ahlaka aykiri da olsa her türlü araci hos gören anlayis), bayagi örneklerine tanik oluyoruz. Atatürk’e besledigi kin ve nefreti, Ismet pasa ve saptirdigi tarih olaylari üzerinden nasil disa vurdugunu, mide bulantisi ile ürpererek izliyoruz. Tüm zamanlarin bir baska Makyavelisti, Melih Gökçek’e rol verip, o rolün üstüne atlayarak, ünlü demagog Arinç'in baslattigi ‘boy’ polemigini, Sn. Kiliçdaroglu'nun üstüne yikarak, ‘önemli olan boy degil, sooy, sooooyyy’ diye, hançerelerini yirtarcasina bagirirken, bir etnisite mirasi üstüne atlama hesabi yaptigini insanlik ve uygarlik adina utanarak izliyoruz. Laik sisteme ve cumhuriyetin getirdigi tüm çagdas degerlere ve bu sistemin kurucu önderine bir yandan hasim olup, diger yandan ‘resmi konumu geregi’ hisim gibi görünmek zorunda olmasinin getirdigi tutarsizlik ve siyasal cambazliklari ibretle ve aci bir tebessümle seyrediyoruz. Sanayi, ticaret ve ziraat dünyamizin saygin kurumlarini, bir ölçüde olsun objektif kalmaya çalisan tüm sektörleri, sendikalar dahil, bütün sivil toplum kurumlarini ve halki " EVET"e zorluyor ve açik seçik tehdit ediyor. Bu tabloya ve fotografin tümüme baktigimizda, daha genis demokrasi aldatmacasi ile aslinda demokrat olan Islam’a ‘fasizmin’ gömlegini giydirip, pusuya yatirdigini görüyoruz. Atatürk ne yapti ise, onun tersini yapmaya çalistigini ve Tanri’nin kendisine biçtigine inandigi "Mehdilik" görevini yerine getirmek için can havliyle saga sola saldiriyor. Önümüzdeki seçimde halki bir kez daha istismar etmek için, referandumdaki anayasa taslagi ile oy kaybini durdurmaya çalisiyor.

Bir baska konu ve kanayan toplumsal yara da, Basbakan’in, T. C’nin ve toplumun hukuki ve sosyal karakterini, AKP’nin gizli ideolojisi ile aynilastirmak yolundaki kavgasi yaninda, dinin en verimli ‘oy serasi’ oldugunu bildikleri için, bütün kutsal pratikleri kullaniyor olmalaridir. Bu, Allah’in, Peygamber'in ve tarihin asla affetmeyecegi, Islam’a ihanettir. Anadolu’nun saf ve temiz müminleri üzerinde (seçmen kitlesi), ‘Müslüman Cumhurbaskani, Müslüman Basbakan ve Müslüman Iktidar’ imaj ve görüntüsü ustalikla yaratilarak, Nuh Tufani’ni aratmayacak ölçülerde ülkeyi soyup sogana çevirmeleri de, siyaseten ve hukuken siyrilsalar bile, boyunlarinda asili ve hesabi mahkeme-i Kübra’da mutlaka sorulacak, Ilahi bir zimmettir.”

Tarih: 24.08.2010 10:13:46

Okunma : 718

Kategori : Vatan Gazetesi

yorum oku/yaz - Yazdır