Cevikce / Haber ayrıntısı

BERBER AHMET

Ekranlarda günlerdir süren türban tartismasini kimimiz demokrasi, kimimiz laiklik, bazilarimiz özgür düsünce adina yapa birbirimize girdik.
 


Basindan beri oy hesabi içinde olan bir parti de, genç kizlarimizi istismar etmeyi sürdürüyor. Iyi niyetli bir lider türban yüzünden, çözüm ararken basina ummadik dert açti. Sonuçta, herkes oldugu yerde duruyor. Geçen aksam bir TV kanalinda, agzi laf yapan süslü püslü ve boyali bir türbanlinin “benim referansim Islam, her yasta ve her alanda seriati yasamaliyiz” deyince, Sünlü Köylü Berber Ahmet’in o derli yüzü gözümde canlandi;
Adam yerine konmanin ne demek oldugunu, Batililar, Müslümanlar kadar bilemez. Çünkü Tanri’nin yeryüzündeki vekili sayilan Kilise’nin baskisindan kurtulan “Avrupali”, dört yüz yildir “özgür” olmanin erdemini yasiyor. Bogazlardan doguya dogru ve ancak bu yüzyilin baslarinda ilk kez Mustafa Kemal, “Amasya Bildirgesi” ile nüfus kâgidinda Islam yazan Anadoluluya, “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve karari kurtaracaktir.” diyordu. Bu cümle üzerinde çalisan tarihçiler ve sosyologlar, Türkiye disindaki Islam dünyasinin kendisi için hâlâ hak görmedigi su iki kavrami Atatürk’ün Amasya Bildirgesi ile dünyaya açikladiginda birlesirler; “Egemenlik ve Bagimsizlik”. Bunlar aslinda, Halife’nin (Padisahin) kulu olan ve seriatin boyundurugundaki Anadolu insanina artik, “özgür ve bagimsiz” olacagini müjdeleyen ilk yürekli sözlerdi. Zaten, o günden bu yana, radikal Islami kesimlerin Atatürk’ü, “kâfirlikle” suçlamalarinin altinda; kulluktan kurtulan Anadolu insaninin, “aklini kullanmaya” baslamasina karsi duyduklari ilkel tepki yatmaktadir.
Saçlarimin arasinda makasini gezdiren berber Ahmet Sadik; altmis yil önce as ve is için ayrilirken iç cebine gömdügü köyünün, soluk resmini gösterdi. O günkü Hürriyet gazetesinde, hortum afetinin silip süpürdügü Çubuk / Sünlü Köyü’nün renkli bir fotografi vardi… Basladi yazdigi siirini okumaya:
"Miredagi karardi,
Karsisinda Sünlü köyü
Sagimiz Çayüstü,
Çöpdüsmez, Yirgiz.
Karsi bayirda kardesim Ibrahim yatiyor.
Bu köyün tasina topragina selam,
Bu köy benim köyüm."
Alabilenler bilir yumusak elli berberin uyku getiren sohbetinin tadini. Ahmet Sadik ancak benim duyacagim bir tonda anlatmaya devam ediyordu. Aliskanlik edinmistim onu dinlemenin keyfini. Çok ta deger verdigimi sezmisti. Her insan gibi onun da bir hikâyesi olduguna inanmam, onda sevecen bir gurur yaratmisti. Adam yerine konmanin degerini sanki ispat etmek istercesine, yillar önce yazdigi mektubuna Islam Köylü iki darbe yemis yine de halkin oylariyla sandiktan dört kez basbakan, bir kez cumhurbaskani çikmis Süleyman Demirel’den aldigi “tesekkür ve muhabbet”li yaniti gösterdi. Berber Ahmet Sadik için o iki satir, “kimliginin tapusu” idi. Iki adim atti, küçük çekmecesinden çikardigi eski bir gazete parçasini aynanin önüne koydu. Basbakan Recep Tayyip Erdogan’in Chicago caddelerinde, arkasinda türbanli bes hanimla çektirdigi fotograflari gösterip, kulagima egildi, “Agabey biz böyle miydik? Biz buna lâyik degiliz... Bize yazik ediyorlar.” deyisi, içten bir karsi koyustu.…Çubuk’un Sünlü Köyü’nden, cumhuriyet çocugu berber Ahmet Sadik; Basbakan Recep Tayyip Erdogan’dan, kimliginin hesabini soruyordu.

Tarih: 26.10.2010 18:40:00

Okunma : 633

Kategori : Vatan Gazetesi

yorum oku/yaz - Yazdır