Cevikce / Haber ayrıntısı

Kendimizle hesaplasmadan olmaz (2)

Bu üç kelime, 2007 seçiminden sonraki bir yazimin basligiydi.
 



12 Haziran seçimi sonrasi CHP’de erken baslayan parti içi tartisma, kimsenin hâlâ ders almadigini gösteriyor. 4 yil önceki o yaziyi bir daha okuyalim;
“2007 seçimi genel baskanlikta Baykal’in son seçimi oldu. AKP’nin yüzde 47 ile iktidarinda güçlendigi o seçim sonrasi, CHP'nin seçimi yitirmesinin nedenleri her çevrede tartisildi. Kimileri de tartismanin anlamsiz oldugunu, her seyden önce genel baskan ve çevresinin tasfiye edilmesi gerektigini söyledi. Özellikle, bazi eskiler her seçim sonrasi oldugu gibi partiyi ele geçirme telasina kapildilar. 1995'ten sonra her seçim sonucu belli oldugunda öyle oldu, üstelik sorunun özüne girmek isteyenler ise bir türlü öne çikamadi. Bu nedenle de, CHP'nin asil sorunlarini tartismak, bir anlamda gereksizmis gibi algilandi.
Aslinda, CHP 1999'da baraji geçemeyip meclis disinda kaldigi tarihten beri bu anlayis, basta Genel Baskan Baykal olmak üzere tüm parti üst yönetimine hâkim oldu. Ben digerlerini önemsemiyorum ama bu yanlisa Baykal'in gerçekten inandigina dair hep kusku duymusumdur. O süreci dogru yorumlamak için geriden almak gerekir; Ecevit 1966'da Genel Sekreter oldugunda Ismet Inönü'nün hemen yaninda Turan Feyzioglu, Kemal Satir ile Nihat Erim gibi gelenekçi ve elit isimler vardi. Bu kadro için ülkenin temel sorunu Demokrat Parti’nin devami olan Adalet Partisi'nin yanlisligi yüzünden, ‘laik cumhuriyetin’ tehdit altinda olmasi idi. Onlara göre Alti Okun içinde olan bu iki temel umdeden asla ödün verilemezdi. Atatürkçülüge karsitlik, bu iki okun kirilmasindan kaynaklaniyordu. Iste bu konuda, Bülent Ecevit ve DP'den gelen Turan Günes ile arkadaslari, o kadro ile karsi karsiya geldi. Onlara göre ise, halkin temel sorunu, asi ve isi idi. Sandiktan oy alarak iktidar olmanin yolu da, halki kazanmaktan geçerdi. O nedenle de CHP yoksulun ve emegiyle geçinen orta sinifin partisi oldugunu halka anlatabilmelidir. Laikligin ve cumhuriyetçiligin yaninda çok daha önemle öne çikarilmasi gereken, halkçilik ve devrimcilik ilkeleridir. Hatta bir kurultay öncesi Ecevit bu gelenekçi kadroyu ‘Gardirop Atatürkçülügü’ yapmakla elestirmisti.

1971'de Genel Baskan olduktan sonra Ecevit ile arkadaslarinin ilk isi partinin programinda ve seçim bildirgesinde önemli degisiklikler yapmak oldu. 1973 seçim bildirgesinin kapaginda ‘Ak Günlere’ yaziliydi. Bu bildirgenin dayandigi temel amaç ise; ‘Bu Düzen Degismelidir’ idi. Degisecek olan düzen de, ekonomik ve sosyal düzen olacakti. CHP, temel politikasinda, soyut hedeflerden (laiklik, cumhuriyetçilik, milliyetçilik) daha çok halkin as, is sorunlarina (halkçilik, devrimcilik, devletçilik) öncelik veren bir degisiklige gitmisti.
1977 seçiminde alinan yüzde 42 oyun asil nedeni, 1973 seçim sonrasi kurulan Ecevit Hükümetinin bu hedeflerden önemli bir bölümünü gerçeklestirmis ya da alt yapisini hazirlamis olmasidir. Bu gerçek su savi belgelemistir; Halkin sagduyusuna her zaman güvenmek gerekir. Halk ne istedigini iyi bilir. Bos söze kanmaz.

1992’de yeniden açildiktan sonra, CHP’nin önünde her zaman iki seçenek var olmustur. Ya, 1970 öncesinin CHP'si gibi soyut konularla içerde didisip durmak ve küçülmeye devam etmek ya da halkin dogrusuna inanip ona sarilmak. Iste o zaman CHP gerçekten 6 okunun geregi olan ‘halkçilik’ ilkesine yürekten sahip çiktigina halki inandirmis olur. 1995 seçimine giderken partide bu yönde yapilan tartismalardan sonra ortaya ortak bir slogan çikmisti, ‘CHP DEGISIMIN GÜCÜ’, iste bütün mesele böyle olabilmek ve halki buna INANDIRMAKTIR.”

Bu yaziyi yinelememin nedeni ve muhatabi, hirslarini hâlâ yenememis, kurultay hastasi eskiler degil. Asil dilegim, Kiliçdaroglu ve birkaç akli basinda arkadasinin okumasidir.

Tarih: 23.06.2011 19:57:50

Okunma : 634

Kategori : Vatan Gazetesi

yorum oku/yaz - Yazdır