Cevikce / Haber ayrıntısı
“Sifir ”dan yükselen bir zat |
Dis politikamiz konusunda hiç yazi yazmadim. |
|
Kendi aramizda konusurken bile dinlemeyi yegledim. Meclise ilk girdigim yil, 1950 sonrasi tarihimizin en girift sorunuyla karsilastik. Hâlâ uluslararasi iliskilerimizi etkilemeye devam eden Kibris Baris Harekâti'nin kararini veren 1974’teki Ecevit hükümetinde bakandim. Ya milletvekili ya da parti yöneticisi olarak ondan sonraki olaylara da hep olabildigince sorumlu ve sogukkanli bakmaya çalistim. Çünkü dis politikada yapilan hatanin, faturasinin çok agir oldugunu en yakindan ögrenmistim. Sorumlu yere geldiginizde verilen ilk ögüt, dis iliskilerde eylemden daha önce agizdan çikan sözün, sonucu belirledigiydi. Abdullah Gül Cumhurbaskani olup köske çikana kadar, 1950 sonrasi adi bilinen bütün disisleri bakanlarimiz bu saptamalarimi dogrular olmustur. Üstelik Basbakan Erdogan da 2007’ye kadar onun sayesinde, birkaç önemsiz olay disinda ülkemizin uzun dönemli iliskilerine zarar verecek bir söylem içinde olmadi. Aksehir gibi Konya’mizin Taskent’i de, tarihimiz boyunca dünya görüsü yüksek, sagduyulu ve aydin kafali insan çikarmakla taninir. Bogaziçi Üniversitemiz de, gelismis ülke bilim kuruluslari arasinda seçkin bir yere geldi. Göreve basladigi ilk aylarda, iç ve dis kamuoyundan, partilerden, konunun uzmani yazili ve görsel medya çevresinden ciddi bir destek aldi. Bütün bunlara karsin, ne oldu, nasil oldu da Disisleri Bakani Ahmet Davutoglu daha bir yilini doldurmadan kendisini sifirladi. “Sifir”i kullanmamin nedeni, ona kendi sözünü animsatmak için: “Komsularimizla sifir sorun”. Ne oldu, nasil oldu sorusuna yanit bulmak zor degil. Ilk gerçek, kisa is yasami daha çok yurt disinda ve kitaplarla geçmis. Önce, Malezya Islam Üniversitesi'nde baslamis. Sonra orada ögrendikleriyle (1) Istanbul’da bir fakültede siyaset bilimini okumaya ve biraz da okutmaya ugrasmis. Söhret hirsinin çok yüksek oldugu anlasiliyor ki, içinde bulundugu zamanin etkin çevrelerine yanasmakta çok basarili olmus. 1998-2002 yillarinda, Silahli Kuvvetler Akademisi ve Ergenekon’un ortaya çiktigi Harp Akademileri'nde misafir ögretim üyesi olarak ders vermis. Belli ki, manevi degerlere verdigi önem(!), 2002’den sonra onu AKP’ye yöneltmis. Yarim yüzyillik Ankara dosyamda, Ahmet Davutoglu gibi birisini bulamadim; diplomasimize ne büyük katkilarda bulunduysa(!), Disisleri Bakani Abdullah Gül 18 Ocak 2003’te kendilerine, disaridan “büyükelçi” unvani vermis. Ama bence asil basarisi, Basbakani Erdogan’in gözüne girmesinde yatiyor. R. T. Erdogan’in “her konuda tek bilen benim” demeye basladigi 2007 seçim sonrasi, “danisman” adi altinda, “akil-fikir” veren degil, Basbakanindan aldigi emirleri tekrar eden bir Ahmet Davutoglu dikkat çekiyor. “Sifir sorun”la , bakanlik makaminda da hizlanan bu görev anlayisi, her gün dis iliskilerimizde yeni bir sorun yaratmaya devam ediyor. Basbakan'la birlikte hiçbir ciddi ülkede görülmemis ölçüde medya üzerinden nutuk atarak dis politika yapiyorlar. Son örnegi , Fenerbahçe’yi Sam’a götürüp stadyumlarda kardesçe alkis tuttuklari Bessar Esad’a , “tarihî müstemlekeciler” adina gözdagi verirken söyledigi “agir bedel ödeyecek” sözünü, iki saat sonra düzeltmek için gösterdigi telas. Görülen o ki, böyle giderse Basbakani gibi o da, küresel sermayenin dergilerine kapak olabilir! Yazimi, Bertrand Russell’in bir bilgece uyarisiyla bitiriyorum; "Genellikle san söhret diyebilecegimiz seyle ilgili baska güdüler de vardir; güç tutkusu, kendini begenmislik ve rekabet. Bunlarin politikada çok önemli rol oynadigi su götürmez. Eger politikanin yasami çekilmez hale getirmesini istemiyorsak bu san söhret güdüleri dizginlenmeli." |
Tarih: 21.11.2011 15:36:04 |
Okunma : 633 |
Kategori : Vatan Gazetesi |