Cevikce / Haber ayrıntısı
Parti içi demokrasi tüzükle gelmez |
2002 seçimlerinden baslayarak ilk kez bir hükümet, araliksiz olarak 10 yil ülkeyi tek basina yönetti ve yönetmekte. |
|
Bu sürede parlamenter demokrasinin “olmazsa olmazi” olan muhalefeti de, ülkenin en eski partisi, sosyal demokrat CHP temsil etti. Özellikle 1970’ten sonraki siyasal gelismeler iyi okunursa, demokratik siyasal istikrarin diger partilerden daha çok, CHP’nin iç istikrarina bagli oldugu çok iyi anlasilir. Oysa benim politikaya basladigim 1973’ten beri, yani nerede ise kirik yildir CHP, tartismasiz, söylem ve eylem birligi içinde bir yil bile geçirmedi. Olagan ve olaganüstü, ortalama yilda bir kurultay oldu. Benim ilk kurultayim, tüzük degisikligi de yapilan 1974’teki olagan kurultaydir. O kurultayda parti meclisine girdim ve merkez yönetim kurulunda (MYK) görev aldim. O tarihten sonra, genel baskanin yetkisini artirmak için çok sayida tüzük degisikligi yapildi. Yine o tarihten bu yana, genel baskana karsi çikanlar, ilk adim olarak hep, tüzük degisikligini öne çikardilar. Ancak her defasinda, hep genel baskanin dedigi oldu. Genel baskani mutlak hâkim duruma getiren son tüzük degisikligi de 2004 kurultayinda yapildi. 362 imza toplayan eski genel sekreterin basini çektigi bu son girisimin asil nedeni, geçmisteki gibi yine genel baskanin mutlak hâkimiyetini kirmak ve özellikle milletvekili adaylarinin tamamini merkez yoklamasiyla belirlemesini engellemektir. Yoksa eldeki tüzügün diger maddelerinin kimseyi rahatsiz etmedigini herkes çok iyi biliyor. Bu kez de, parti içi demokrasi istegiyle tüzük kurultayi isteyen muhaliflerin sonuçta bir tek hedefi var; Ilk seçimde, toplam MV sayisinin yüzde 5 gibi kisitli sayida kontenjan adaylari disindaki tüm milletvekili adaylarinin önseçimle belirlenmesi; (Baskan Kiliçdaroglu seçilirken söz verdigi halde, 2011 seçiminde milletvekillerinin hemen tamamini merkez yoklamasiyla kendisi belirledi). Baskan Kiliçdaroglu simdi kurultayi toplayacagini söylerken, “Talep edilen degisikliklerin birçogu zaten bizim hazirladigimiz yeni tüzük taslaginda yer aliyor” diyor. Genel Merkez'in hazirladigi yeni taslakta, asil tartismali olan o madde özetle söyle; “Kural olarak adaylar önseçimle seçilir. Parti meclisi adaylari, üyelerle önseçim, delegelerle önseçim, egilim saptamasiyla önseçim, merkez yoklamasiyla, kontenjan belirlemesiyle (...) de yapilmasina karar verir”. Bunun, bugüne dek uygulanandan hiçbir farki yok. Yani isterse genel baskan, adaylarin tamamini yine kendisi belirleyebilir. Politikada tanidigim en büyük tüzük ustasi, disisleri eski bakanlarindan ünlü politikaci, bizim kusagin hocasi ve Ecevit’in sag kolu Prof. Turan Günes'ti. Derdi ki, “anayasa, babayasa, tüzük ne yazarsa yazsin, sonuç genel baskaninin iki dudaginin arasindadir.” Ben buna, onlarca kez yasayarak tanik olanlardanim. Asil sorun, kirk yildir oldugu gibi simdi de genel baskaninin iradesinde yatiyor. Pati içinde, tam demokrasi mi, yarim demokrasi mi, yoksa hiç demokrasi mi olacak, genel baskanin anlayisina, istemine ve kararina bagli. Parti içi demokrasiyi kurmak için olaganüstü kurultayi çagiran eski genel sekreter ve imzacilari da, Genel Baskan ve yandaslari da bunun böyle oldugunu kesinlikle biliyorlar. Niye öyleyse derseniz; Iste onu, kirk yildir parti içi demokrasi ve barisin varliginin ve sürdürülmesinin asil sorumlusu olan genel baskanlik koltugunda oturanlara sorun. |
Tarih: 23.01.2012 13:23:06 |
Okunma : 653 |
Kategori : Vatan Gazetesi |