Cevikce / Haber ayrıntısı

Çankaya ’ya çiksa, bu kin biter mi?

Basbakan R. T. Erdogan “dindar nesil yetistirme” konusunda inat ve israrini sürdürüyor.
 



Üstelik “dindar nesil” derken, ne anlamamiz gerektigini de tanimlamis; "Köselerinde yazanlara sesleniyorum; bu gençligin tinerci olmasini mi istiyorsunuz? Siz bu gençligin büyüklerine isyankâr bir nesil mi olmasini istiyorsunuz? Siz, bu gençligin milli, manevi degerlerinden kopuk, hiçbir istikameti, meselesi olmayan bir nesil mi olmasini istiyorsunuz?”.
Basbakanimizdan ögrendim ki, babam, ben ve çocuklarima gelene dek son 87 yildir imam hatip liselerinde okumayan nesiller, tinercilige meyilli ve büyüklerimize isyankârmisiz! Ama R. T. Erdogan gibi imam hatip çikisli olma sansini elde edenler yani dindar nesiller, bu kötülüklerden arinmismis! Muhafazakâr demokrat R. T. Erdogan, “O terbiyeyi alarak yetismis bir nesiliz biz. Bu sayginin nasil gösterilmesi gerektigini de bugüne kadar gösterdik" diyerek, bu farkin nedenini de belgeliyor.
Benim dedem sehzadeler sehri, müze kent Amasya’nin, Anadolu’nun çifte minareli en büyük camilerinden Sultan Beyazit’in imamlarindandi. Aklimin erdiginde dizinin dibine aldi ve Basbakan'in sözünü ettigi “Elifbayi” okumaya baslatti. Amme cüzüne geçtigimdeki gururumu hiç unutmadim. Bunlari duymus olacakti ki, rahmetli Erbakan Hoca 1974 CHP-MSP hükümetinde bayindirlik bakaniyken bana diger CHP’li bakanlardan daha sicak davranirdi. Ama hiçbir gün Basbakan Ecevit’e ya da Milli Egitim Bakani Üstündag’a “ateist nesil mi yetistirmek istiyorsunuz” sorusunu sormak aklina gelmedi.
Takiyeci suçlamalarina yanit olsun diye, basbakan oldugunun ilk aylarinda R. T. Erdogan, Rize’de “ben degistim, ben artik milli görüsçü degilim, biz Demokrat Parti'nin, Menderes’in devamiyiz” demisti. Düne kadar da, kendi çevresi gibi çok genis bir liberal, demokrat, hatta sosyal demokrat kesim Basbakan'in bu sözüne inandi. Açik söyleyeyim, özellikle ekonomik konularda ikircikli olmadigi kanisini uzun süre ben de tasidim. Yani, politik çevremin eski deyimle, “fikri baska zikri baska” kaygisini, gerçekçi bulmuyordum.

Ne zaman ki, ülkenin en önemli sorununda, “Kürt Açilimi” deyip, ertesi gün oy yitirme korkusuyla “demokratik açilima” dönünce, söyledikleriyle gerçek niyet ve hesaplarinin tümüyle ayri oldugu gerçegi açiga çikmaya basladi. Ne zaman ki, artik iki oydan birini aldigini gördü, artik gizli gündemini, hem de yüksek sesle açiga vurmak için önünde engel kalmadi havasina girdi.
“Hem dindar, hem çagdas olunamiyor mu? Fatih Sultan Mehmet, Istanbul'u fethederek karanlik bir çaga, Orta Çag'a son vermis” sözüyle Basbakan, sunu demeye getiriyor; “Çagdaslik, Osmanli'dan yani Hilafetten beri zaten var olageliyor. Biz Kurtulus Savasi'nin laik cumhuriyeti sayesinde degil, dindar neslimizin sayesinde Cumhurbaskani, Meclis Baskani, Basbakan olduk!”.
On yil önce Basbakan Rize’de “degistim” derken, aslinda “degismek istegini” söylüyordu. Ne var ki, on yil sonra hâlâ içindeki saplantiyi ve kosullanmisligi yenemedigini ve yenemeyecegini görüyor ve onun ezikligini, hirçinligini yasiyor. Bu nedenle de çok istedigi Çankaya’ya çiksa da, ne acidir ki, içindeki kin bitmeyecek gibi gözüküyor. Içerde çok karmasik sorunlar varken, çevremiz yaniyorken, üstelik birçok gelismis ülkeye göre göreceli de olsa ekonomik sorunlarini geride birakmisken, Türkiye gibi tek Müslüman, laik, demokratik bir ülkenin basbakani, tarihle hesaplasmak yerine, kendi geçmisiyle hesaplasmayi basarabilmeliydi...

Tarih: 17.02.2012 18:09:18

Okunma : 678

Kategori : Vatan Gazetesi

yorum oku/yaz - Yazdır