Cevikce / Haber ayrıntısı

Degisimin gücüne kimse dayanamaz

Sanayilesme sürecini tamamlamis, bilgi ve bilinç düzeyi gelismis bir ülkede, halk kendisini yöneten hiç kimseyi basina taç etmez.
 




Son kirk yildir gelismis bati demokrasilerinde aydin kamuoyu iyi ya da kötü dönemleri, bir politikacinin adiyla ve ona bagli olarak yorumlamiyor artik. Hadi 1980 öncesini anlamak mümkün de, ondan sonrasi Türkiye’yi, “Özal”, “Demirel” ve simdi de “Erdogan” diyerek, her dogruyu ve iyiyi ya da her yanlisi ve kötüyü bu isimlere mal etme egilimi (hastaligi) artarak ve yayilarak sürüyor.

Bunu bilinçaltimiza yerlesmis bir miras sayan toplumbilimciler var. Ekonomik, sosyal ve kültürel yapimizin bugün geldigi asamada, olaylar karsisinda hâlâ referansimiz ya da nirengi noktamiz bir lidere baglilik olarak devam ediyor. Hadi, as ve is derdindeki genis halk kesiminin devlet gücünü eline geçiren lidere karsi boynunu bükmesi, anlasilir bir gerçek. Ancak, ülkenin uygarlik yarisinda sürükleyicilerinin yani aydin geçinenlerinin oynadigi rol, gelismis hiçbir demokratik ülkede görülmedik kadar çirkinlesti. Bir ülkede, elestirmek, dogrulari söylemek “kahramanlik” olduysa! Siradan bir elestiri bile özür diletilerek geri aldiriliyorsa!

Son otuz yila iki isim damga vurdu. Ve toplumun yasam biçimi, düsünce dünyasi, bu iki kisinin inanç, hedef ve amaçlarina göre yeniden yapilandirilmaya çalisildi. Tirmandirilarak da sürdürülüyor. Önüne geçilmez bir hizla gelisen iletisim teknikleri tümüyle yanli kullanilarak, toplumun birakiniz günlük yasami, duygu dünyasi bile kontrol altina alinmis durumda.

Henüz kalkinmislik ve gelismislik açisindan taslar saglam bir temele oturamadigi için toplumu istedikleri gibi evirip çevirebildiler.

Niye, çünkü hâlâ halkin A’dan Z’ye yasami, hatta ölümü bile devleti elinde tutan kisiye bagli durumda. Bireyin saglik, egitim gibi birincil gereksinmelerinden, en büyük holdinglerin kasalari, basbakanin iki dudaginin arasinda. Sandik basina giderken çogunluk “kazanan ata oynamaya” zorlanir oldu. Herkes sandiktan çikacak basbakandan, bir yarar beklentisi ya da zarar gelmesin korkusuyla oyunu kullaniyor.

Birakin ilerisini, yari yoldaki demokrasinin bile öncelikli olmazsa olmazi, kisi ve kurumlarin devletin karsisinda kendini tam anlamiyla özgür, güven içinde ve bagimsiz hissetmesine dayalidir. Bugün artik özel ve kamu dünyasinda hiçbir makam ve kisi, Basbakan'i rahatsiz edecek ya da üzecek karar alamamaktadir. Basbakan Yardimcisi'ndan, bir banka sube müdürüne kadar kamusal sorumluluk içindeki herkes “ona karsi” gözükme korkusunu yasar oldu.
Aslinda, R. T. Erdogan bu durumun ne nedeni ve ne de sorumlusu. Kirk yildir hep ayni seyi yineliyorum; Türkiye’nin gündeminde iki baslik var, “kalkinmak” ve “demokratiklesmek”. Yoksulluk orani yüzde 20 ve okumus gençlerin yüzde 25’i issiz iken, bes-on gökdelen diktik, iki asma köprü yaptik, sokaklar otomobil dolu diye övünmekle, kalkinma olmaz. Hele hele “dindar nesil yetistirecegim” diyerek gelecek kusaklari kendine benzetme azmindeki bir liderle demokrasi degil de, olsa, olsa teokrasi olur!

Bu saptamama karsin ben her zamanki gibi iyimserim. Uygar insanligin geçmisini iyi okursak, degisimin gücüne kimsenin dayanamadigini görürüz. Ülkemizde de bu zamanin, yasanmasi gereken ve günü geldiginde asilacak evre oldugundan, hiç kuskum yok. Er ya da geç ülkem Türkiye, laik demokratik cumhuriyet hedefine dogru kostugu uygarlik yarisini da kazanan ilk Müslüman ülke olacak.

Tarih: 20.02.2012 07:30:56

Okunma : 655

Kategori : Vatan Gazetesi

yorum oku/yaz - Yazdır