Cevikce / Haber ayrıntısı
Eger, is isten geçmemisse! |
Ajanslarda, Iskoçya’nin Ingiltere’den ayrilmasiyla ilgili haberi dinleyen ulusalci aydinlarin aklina “bizim durumumuz” gelmistir. |
|
“Bizim” derken, kastimin ne oldugunu anlamissinizdir! Bu haber, yerel yönetimler yasasindaki eyalet konusunun “ayrilikçilarin amacina hizmet edecegi” kaygisini artirmistir. Çünkü Kürtçü aydinlar dillerindeki Ispanya’da BASK ve Ingiltere’de IRA örnegini bir süredir terk ettiler. Simdilerde sözde demokratik talepleri olan özerklik için bölgesel halk oylamasini zorlayacaklari bir tartisma içindeler. KCK’nin (Kürdistan Halklar Konfederasyonu) varlik nedeni de bu hedefe yöneliktir. Yukaridaki haber, tam da Diyarbakir Belediye Baskani Baydemir’in su sözleriyle paralel gelmistir; “Açlik grevi bir vicdan hareketidir. Vicdani iktidarina satan bir yönetimden ve ona destek olan seçmenlerinden vicdani ve insani bir duyarlilik beklememeliyiz. Bana dilediginiz hakareti yapin. Artik Türkiye toplumunun çogunlugunun, Kürt halkinin hakli davasina vicdanla yaklasacagina inanmiyorum...” Çekoslovakya’nin bölünmesi sirasinda da bir bölüm Kürt aydininin, benzer tartismayi yineleyip durduklari unutulmadi. Son iki yildir Imrali’nin, devlete önerdigi yol haritasinda ayriligin yerini özerkligin almasi, nihai hedeften ayrildiklarini belgelemez. Oslo görüsmelerinden yola çikarak Öcalan’i, Kürdistan davasinin önderi olarak pazarligin tarafi yapmak amaçlanmisti. Anlasma bozulunca, terörü tirmandirarak devleti “Imrali’yla görüsmeye” zorlama yoluna girdiler. Elbette, Çekoslovakya ve Ingiltere’deki, ekonomik, sosyal ve siyasal yapi Lozan sonrasi Türkiye Cumhuriyeti'ne hiç benzemez. Özellikle bölgenin nüfus yapisi hiçbir zaman homojen olmamistir. 1970’lerde Diyarbakir kent içinde Kürt kökenli yurttaslarimiz yarinin altindaydi. Çevre illerin çogunda tarihi olarak yogunluk daha çok degisik kökenden olusmaktaydi. 12 Eylül sonrasi generallerin ana dili konusunda yaptigi büyük yanlis (suç) yüzünden asimilasyon baskisi iddia edilenin tersine döndü. Bugün artik bölgede, Kürt kökenli olmayanlarin kimligini gizledigi gerçegi yasaniyor. Çekoslovakya ve Ingiltere’de 20. yüzyilin sonlarinda ulasilan ekonomik ve sosyal yapi, ayrilan taraflari olumsuz etkilemez düzeydeydi. Çok geriye gitmeden, son çeyrek yüzyilda Diyarbakir, Van, Hakkâri, Mardin dörtgeninde yapilan yatirimlar sonucu ulasilan ekonomik düzey ve istihdam olanaklari, iç Karadeniz ve Orta Anadolu’nun çogu kentinin üzerine çikmis durumdadir. Oysa ayrilik hâlinde, politikacilarin “Kürdistan” diye çizdikleri cografyada, halkin ekonomik ve sosyal gelecegi hizla gerileyecektir. Ayrica hem eski Çekoslovakya’da hem de Ingiltere’de halklar demokrasiyi, yasam biçimi olarak içsellestirdiklerinden, ayrilikta neye ve niçin karar verdiklerini bildiler ve bilirler. Türkiye’de ise özellikle son iki yildir yasananlar Kürt sorununun, demokratiklesme, özerklik ve kültürel haklar söylemine karsin, gerçekte “irkçi milliyetçilik” kavgasina dönüstügünü gösteriyor. Üstelik tartisma, can ve kan istismari üzerinden tirmandirilmaktadir. Simdi artik, “sözü bile edilemez” derken, tek çarenin Imrali’dan geçtigini zorlayanlarin suyuna gidilecegini Basbakan da benimsemis gözüküyor. Devlet, bir süre de olsa, kanin durdugu ve birlikte yasanabilen bir ortama kavusmak için, otuz yil önce ayrilikçi terörü baslatan ve büyük çogunlugu Kürt genci kirk bin can alan bir sergüzestçiye muhtaç olmustur. Bu aci gerçek karsisinda artik, suçlu aramak yerine, iktidari ve muhalefetiyle politik yetki ve görev sahipleri, duygusalliktan ve önyargilardan kurtulup yetmis bes milyonun, Türkiye Cumhuriyeti yurttasi olarak birlikte ve bir arada yasamasini saglayacak çözüm için sorumluluk almak zorundadirlar. Eger, is isten geçmemisse! |
Tarih: 22.10.2012 09:16:45 |
Okunma : 645 |
Kategori : Vatan Gazetesi |