Cevikce / Haber ayrıntısı

Kenan Evren yargilanirken!

Demokrasi karsitlarina ders olsun diye,
 



33 yil sonra, yüz yasina merdiven dayamis eski bir cumhurbaskanini yargilamanin, AKP iktidarinin -vesayeti askerden, kendi eline geçirme- oyununun bir baska perdesinden öte, ciddiyeti olamaz. As ve is derdindeki büyük çogunluk artik bu tür trajikomik dizilerden bikti. Elbette 12 Eylül darbesi, 1946’dan bu yana süren demokrasi savasiminda, toplumun önüne çikmis olan engellerin en büyügü, en serti ve en acilisidir. Bu nedenle yaklasik 10 yil önce Eylül 2004’de kaleme aldigim asagidaki yazim, bu gün çok daha güncel bir anlam içerdigine inaniyorum; yorum sizin…

***
“12 Eylül darbesi” kaçinilmaz miydi? Bugün bunun yaniti elbette, "hayir"dir. 11 Eylül 1980. Saat 18.00'de Amasya Tur otobüsüne bindim, milletvekili oldugum memleketim Amasya'ya gidiyorum. Gece yarisini geçiyor, tam kente giriyoruz, karsidan tanklar geliyor. Çocukluk arkadasim otobüsün soförü Dursun, "Erol ne bunlar?" diye sordugunda, verdigim yaniti hiç unutmadim: "Herhalde yarin yapacaklari atisli talim için Acikir'a gidiyorlar!". Sabahin saat besi idi, ablam "Kalk Erol, ihtilal oldu" dedi. Genel Kurmay Baskani Evren Pasa Ankara'da, kendi sözü ile "idareye el koymustu".

Oysa daha iki gün önce, partimin Genel Sekreteri Orhan Eyüboglu mecliste bizlere, "darbenin gelmekte oldugunu ve CHP ile Adalet Partisi arasinda bir uzlasma saglanamazsa, 27 Mayis 1960 ihtilâlindeki Yassiada benzeri bir durumla karsi karsiya oldugumuzu" söylemisti! O günlerde, büyük kentlerde her gün bes-on kisi silahli eylemlerde ölüyor, "kurtarilmis mahallelere" polis bile giremiyordu. Ülkenin bir iç savasa dogru hizla gitmekte oldugu, herkesin ortak kaygisi idi. Zaten, Org. Kenan Evren bir yurt disi gezisi dönüsü Istanbul havaalaninda, "darbe yapacaklarini, ancak zamaninin belli olmadigini" üstü kapali ilan etmisti.

Bence 12 Eylül, ülke tarihinin çok önemli kilometre taslarindan biridir. Olumsuz sonuçlarini bugün hâlâ yasadigimiz 12 Eylül'ün üç ciddi yanlisinin altini çizmek istiyorum; Birincisi, 12 Eylül'e karar verenler temel neden olarak Türkiye'nin demokrasiye erken geçtigini varsaydilar ve 1961 Anayasasini halkimiza çok gördüler! Ikincisi, Türkiye'de demokratik parlamenter yasamin olmazsa olmazi "sol siyaseti" 12 Eylülcüler, darbenin hedefi saydilar ve "sagci, tutucu siyasetleri" kolladilar. Bugün siyasal yasamimizda laik demokratik cumhuriyeti içine sindiremeyen kesimlerin bu denli güç elde etmelerinin kaynagi o yanlisliga dayanir. Üçüncü ve en önemli yanlislari da, Cumhuriyet ile özdes, halkin inanarak benimsedigi ve köklesmis ana iki parti olan Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet Partisi basta, tüm partileri kapatmis olmalaridir. Bunun sonucunda, yurttasin yillarca partiler araciligi ile devletle olan bagi kopmustur. Insanimiz adeta toplumsal kimligini yitirmis ve alt kimligine sarilmaya zorlanmistir. Mezhep, etnik köken, yöre hatta kent, kasaba dayanismasi, ülke genelinde ayrismaya ve bölünmelere neden olmustur. Bunu kullanan bir ayrilikçi hareketin yarattigi ve nerede ise iç savasa varan sorun, hâlâ asilamamistir.

12 Eylül generallerinin, Sili’deki Pinoshet gibi vermeleri gereken "insan haklari, siyasal cinayetler ve iskence" ile ilgili suçlarinin hesabi sorulsa bile, bana göre asil tartisilmasi gereken basliklar bunlar olmalidir.(18 Eylül 2004)


Tarih: 25.02.2013 16:08:57

Okunma : 634

Kategori : Vatan Gazetesi

yorum oku/yaz - Yazdır