Cevikce / Haber ayrıntısı
AKP (Basbakan), CHP ve Kürt sorunu |
Imrali sürecinin son tahlilde özü, “Kürt Sorunu” konusunda, devlet, iktidar, muhalefet, kamuoyu ve halkin ortak bir uzlasmaya gelebilmesi ya da gelememesidir. |
|
Arastirmaci yazarimiz Rusen Çakir, taraflarin soruna nasil baktigini en gerçekçi yorumlayanlarin basinda gelir. Geçen Çarsamba ve Persembe yazdiklarinin bence en önemli bölümü, su üç paragraftir; “ Gerek Imrali tutanaklarinda söyledikleri, gerekse yolladigi mektup hakkinda sizan bilgiler, Öcalan’in Kürt siyasi hareketini milliyetçi pozisyonlarin çok uzaginda tutmaya çalistigini gösteriyor. Özellikle yakalandiktan sonra savundugu çizginin de milliyetçilikten uzak oldugunu bildigimizde bunda sasiracak pek bir sey yok. Öcalan’in bu pozisyonunun hükümeti büyük ölçüde rahatlattigi da ortada. Ancak hükümetin epey geç kaldigini da söylemekte hiç sakinca yok: Çünkü AKP’nin önde gelenleri, Türkiye’de Kürt milliyetçiliginin muhtemel yükselisini, büyük ölçüde din faktörüne fazla bel baglayarak öngöremediler ve Öcalan’in yillardir kendilerine yaptigi çagrilari kulak arkasi ettiler. Evet, geç kalindi ancak tabii ki zararin neresinden dönülse kârdir. Süreç basladiktan ve Öcalan’in ‘demokratik özerklik’, ‘Anayasaya Kürt taniminin girmesi’ gibi israrlarinin olmayacaginin anlasilmasindan sonra Kürt siyasi hareketi ve bunun tabaninda belli bir saskinlik yasanmisti. Ama esas sasirtici olan, Kürt sorununun varligini bile kabul etmeyen bazi çevrelerin ‘peki karsiliginda ne alacaksiniz?’diye Kürt hareketini köseye sikistirma çabalaridir. Benzer uyari/elestirilerin iyi niyetli bazi kisi ve çevrelerden de geldigi bilindiginde Öcalan ve onunla birlikte hareket edecek olanlarin isinin hiç de kolay olmayacagi anlasiliyor.” AKP’ye yakin ve konuyu çok iyi bildigini iddia edenlerin basindaki yazarlardan Taha Akyol’un 10 yil önce bu konudaki bir yazisini önemli bulmus ve karsi bir yaziyla yorumlamistim. 2003 yilindaki o degerlendirmemi yinelemek istedim: XXX “Türkiye’nin en önemli meselesi Kürt meselesidir. Hem içerde, hem dis politikada belirleyici olan entegrasyon kavramidir. Bir ülkedeki etnik kesimlerin toplumun bütününe ne ölçüde entegre oldugudur; hem sosyo/ekonomik hem siyasi bakimdan bölgeyi Türkiye bütününe baglayan en kuvvetli siyasi entegrasyon bagi, bugün AKP’dir. Demek ki muhafazakâr degerler milli bütünlügümüzün harçlarindan biridir.” Bu cümleleri, Taha Akyol’un 11 Ekim (2003 yili) tarihindeki yazsindan aldim. Taha Akyol diyor ki, muhafazakar Kürtler AKP’ye oy veriyor, o partiden Kürtler de parlamentoya giriyor, böylece AKP entegrasyon açisindan önemli bir siyasal basari sagliyor. Taha Akyol yazisinda devam ediyor. “Irtica paranoyasiyla bu bagida tahrip ederek muhafazakâr Kürtleri de itmek kime hizmet olur? Türkiye’de etnik kimliklerin üzerinde birlestirici bir siyasi deger olusturacak sol bir partimizin yoklugu, sadece demokrasimizin degil, siyasi entegrasyonumuzun da vahim bir eksikligidir. 1930’lara saplanarak, bu milli ihtiyaci görmeyi engelliyor maalesef”. Bu savlari ile AKP’nin siyasal basarisi dediklerini birlikte yorumlarsak, Sayin Akyol sunu söylüyor; CHP 1930’dan beri saplandigi laiklik paranoyasindan kendini kurtarip Kürt kökenli yurttaslarimizin önem verdigi dini inançlarina da önem verseydi yani oy hesabiyla dinsiz olmadigini da anlatabilseydi, onlarin ayrilikçi politikaya kaymasini önlerdi! Özeti, 70 yildan beri CHP laiklik konusunda ödün vermedigi için Kürt kökenli yurttaslarimizin oyunun ayrilikçi partilere gitmesine sebep oldu. Muhafazakâr aydinlarimizin çogu, cumhuriyetçilere karsi bu yanlis yorumu, demokrasiye geçisimizden beri kasitla yaparlar; Mustafa Kemal’in daha yüzbasi iken fark ettigi ve onu bu cografyadaki liderlerden ayiran en büyük üstünlügü, ‘aydinlanma-çagdaslasma-gelisme, ancak laik toplum olmakla mümkündür’ anlayisidir. Enver Pasanin Mustafa Kemal kadar cesur, zeki, vatansever oldugu, hatta ondan daha önce tek basina ülkeyi yönetme gücünü elde ettigi bir gerçektir. Enver Pasa içtenlikle inanmisti ki, hem hilafet kalacak yani imparatorluk esas olarak dini kurallarla yönetilecek, hem esitlik, adalet, özgürlük olacak; hem de sanayilesme, gelisme (terakki) olacak. Iste, Enver Pasa’nin temel yanilgisi, bunun olmayacagini görememesiydi. Iste, Mustafa Kemal ‘in yola çikarken bir tek arkadasina bile açmadigi temel dogrusu, buydu. Bu gerçegi görmek istemeyen Sayin Taha Akyol da saniyor ki, 1960’lardan sonra Islam dünyasinda yükselen sol siyasetin bir partisi olarak CHP, bölge halkinin dinî duyarliligini göz ardi ettigi için bölgeyi kaybetti. Taha Akyol’un bu düsüncesinde gerçek payi var olduguna inanmis olmali ki, Genel Baskan Baykal da, son seçimlerde Anadolu solu açilimi ile bu politikayi götürdü. Ciddi elestiriler ve partiden kopmalara ragmen de israrla sürdürdü. Ancak CHP, 2002 seçimlerinde Dogu ve Güneydogudan, laikligi çok önemsedigi dönemlerde aldigi oyun yüzde birini bile alamadi. Ecevit’in 1995’den sonra, ‘inançlara saygili laiklik – iyi tarikat, kötü tarikat’ diyerek Fetullahcilara çok yakin durmasinin sonucu, 1999’da oyunu ciddi olarak artirdigina inananlar olmustu. Oysa sonuçlara bakilirsa 1999’da, DSP’nin Dogu ve Güneydogudan hiç oy almadigi görülür… Tutarli ve gerçekçi olmadikça, dogru sosyolojik yorum yapmanin olanaksiz oldugunu, bir gün herkes ögrenecektir.(11 Ekim 2003 tarihli yazim) XXX Simdi, BDP Milletvekilleri Imrali’nin zarfini Kandil’e götürdüklerinde Murat Karayilan’in yaptigi konusmanin özetine bakalim; “Kürt sorununun çözümü, Kürt halkinin halk olmaktan kaynakli dogal haklarinin iade edilmesiyle mümkündür, bakiniz, ‘iade edilmesi’ diyorum, ‘verilmesi’ demiyorum. Çünkü Kürt halkinin bu haklari, 1924 Anayasasi’yla gasp edilmistir, elinden alinmistir ve onlarin iade edilmesi temelinde iki halkin bir arada yasama kosullari dogar. Ama bunun öncelikli sarti gasp edilmis haklarin iade edilmesidir. Gelinen noktada artik herkesin bunu daha gerçekçi ve daha objektif bir bakis açisiyla görmesi gerekiyor. Tüm kültürlerin bir arada yasadigi gerçek bir toplumsal baris da ancak böyle mümkün olabilir.” Simdi de, on yil önce, Taha Akyol’a karsi yaptigim yukaridaki yorumuma bir kez daha göz atilirsa, Basbakanin Kürt sorununu çözme konusundaki yanilgisinin temel nedeninin, görülecegi kanisindayim. |
Tarih: 11.03.2013 09:55:08 |
Okunma : 676 |
Kategori : Vatan Gazetesi |