 |
Iki hafta önceki yazim söyle bitiyordu: |
|
“Oysa yillardir, önce ‘çözüm süreci’ sonrada ‘Esed(!) kavgasi’ yüzünden sürükledikleri bu batakliktan ülkeyi, ne CHP ne de bir baska muhalif çikarabilir. Üstüne üstlük, bu gidisle bu gündem etrafinda sürüklendikçe, son kavsak olan 9 ay sonraki seçim sonuçlari da geride biraktiklarimizdan çok farkli olmaz! O nedenle, CHP'nin, güncel sorunlarina sahip çikan inandirici somut bir programla bir an önce halkin ayagina gitmesi, tarihi görevi ve hem de zorunlulugudur.” Bunlari yazarken dogrusu, iki haftada ülkemin bu hale gelebilecegini, 40’a yakin yurttasimizin can verecegini, hiç beklemiyordum. Emanetçi bir hükümetle de, Kiliçdaroglu’nun yerinde tanimlamasiyla, “çirak basbakan” la da olsa, yedi yüz yillik devlet geçmisi olan laik demokratik Türkiye Cumhuriyetinin bu denli çaresiz duruma düsecegi, asla tahmin edilemezdi. Gündem öyle bir kitlendi ki, halkin günlük as-is gibi gerçek sorunlari, ne konusulur ne de yazilir oldu. 2015 Haziran seçimi, ülkeyi bu çikmazdan geri döndürmek için son firsat olmasa, ben zaten iki hafta önce yukaridaki düsüncemi açmazdim. Simdi su iki haftaya karsin, ben yine ayni düsüncedeyim. Yani, CHP zaman geçirmeden halkin gerçek gündemine dönmelidir. Bunu yaparken de, halkin ekonomik ve sosyal sorunlarina dönük elestiri ve vaatlerini (çözüm önerilerini) AKP hükümeti yani Basbakan Davutoglu üzerinden sürdürmelidir. Çankaya’da da olsa, R.T.Erdogan’in bütün hesabi, 2015 seçiminde seçim yarisini AKP adina kendisi ile CHP arasinda götürmektir. Daha dün Rize’de yaptigi konusma ve takindigi tavir bu gerçegi açikça gösterdi. CHP Genel Baskani, sekiz ay devlet sorumlulugunu araka plana atip, Çankaya’dan, en küçük kamusal kurumlarin basindakilere kadar yetkilileri, anayasal ve yasal sorumluluga çagirmak ve çekmek yerine, halkin (seçmeninin) gerçek dertlerinin ve çözümünün sahibi ve sözcüsü olmalidir. Inatla hep altini çizdigim bir gerçegi bir kez daha animsatacagim. 1950’den beri bütün seçimlerin sonucunu, halkin as ve is konulari belirlemistir. |
|