Cevikce / Haber ayrıntısı

bigazte de yaz yazmak

1969 yili, bir kis günüydü.
 


Biga’yi, sevgili karim Perihan’la, kök topragi Karabiga’ya ilk gidisimde görmüstüm. O günden bu günlere, yalniz sekli-semali degil, ruhu ve akli da, o denli degisti ki, Adil Korkut, ilgiyle izledigim “bigazete”de yazmami önerince, sanki sirf artik tanimakta zorlandigim Anadolu’nun, laik-demokratik-cumhuriyetçi yüzlerce yeri gibi “Biga” konusunda, “neyi ve nasil yazarim” korkusuna kapildim! Oysa bu degisim, hep kötüye ve yanlisa dönük degildi; örnegin “bigazete”nin hem içerigine hem etkinlik alanina söyle bir baktiginizda, Istanbul medyasinin artik yandasliktan da öte köpeklesen, çogu “yaftasini” utandiran bir düzeyde. Saglam omurgasiyla dik durmasini ögrenmis. Halkin gerçek gündemi as-is derdini, kendine dert edinmis. Insan haklarini, hukukun üstünlügünü, çalisarak kazanmayi ve hakça bölüsmeyi savunmayi görev bilmis bir kadronun elinde. Öyleyse, “bana düsen, aralarinda olmanin gururunu yasamaktir” dedim.
Ben 1960’dan beri, ülkemin ve halkimin sorunlari üzerine düsünmeyi, elestirmeyi ve öneriler gelistirmeyi ve de bunlari yazmayi görev saymisimdir. “bigazete”de de, 54 yil öncesinin ayni heyecaniyla yazmaya çalisacagim. Ancak, ilkyazimla, son on yildir can pazarina, yangin yerine dönen ülkemin acilariyla yaralarinizi desmeyi etik bulmuyorum. O nedenle, “Biga” deyince, bazilari dün gibi gözümün önüne gelen yasadiklarimi, sizinle paylasayim istedim. Benim için özlemli olacagini, “hanim köylülerimi” de, rahatlatacagimi saniyorum. Çünkü bundan böyle yazacaklarim hep tatsiz, tuzsuz ve hatta acili olacak.

Karabiga’li Korkut ailesinin kizlari Perihan’la 1967 yilinda, Ankara’da tanistim. Yanilmiyorsam, Biga’li kizlarin üniversite bitiren ilklerindendi. Altisi erkek (içerinden Aziz Korkut, Karabiga’nin ilk belediye Baskani) 8 kardesin en küçügü olarak ilkokulu Karabiga’da okur. (O tarihlerde Karabiga, Osmanli’dan beri Çan kömürlerinin mavnalarla Istanbul’a tasindigi iskeledir. (Belgesel bilgim yok ama “kara” lakabini, saniyorum, sirtlarda küfelerle bosaltilan o kömürün tozlarinin, beldenin üzerine kapkara bir bulut gibi çöküsünden almistir!). Perihan, orta ve lise egitimi alma firsatini, sonralari TÜRK-IS’in kurucularindan olan enistesi Gümüsçay’li Ömer Ergün’ün, Eskisehir Devlet Demir Yollarinda (DDY) çalisiyor olmasindan bulur. (Biga’li bir isçi olarak Ömer Ergün, Türkiye Cumhuriyetinin sendikal hareketine öncülük eden az sayida yüreklilerden biridir. TBMM’ne, TÜRK-is adina seçilen ve 7 yil görev yapan ilk Senatör’dür).
Fen Fakültesi Matematik bölümünden mezun olunca Perihan, Devlet Istatistik Enstitüsünde(DIE) çalismaya baslar. Ben de Devlet Planlama Teskilatinda artik 5. yilima girmisim. Hani bir zamanlar, Türkiye’de, “neyin ne zaman, ne kadar ve nerede üretilecegine ve milli gelirin çalisanlar arasinda nasil ve hangi oranda” dagitilacagina karar veren DPT. Hani “liberal- demokratti!” diye simdilerde aranir hale gelen Süleyman Demirel’in, küresel kapitalizmin önünde engeldir, “halk plan degil, pilav istiyor” diyerek kapatmaya ugrastigi ve uzmanlarini “komünistler” diye suçladigi DPT. Perihan, DIE’den, ben DPT’den yurt disi egitime gönderildik. Orada evlendik, yurda döndük ve büyüklerimizin elini öpmeye Biga’ya(Karabiga’ya) gitmek için Ankara’dan bir aksam otobüse bindik. Aklimda hep, Perihan’in bir siiri var:
KARA-BIGA
Uzanan eski iskele, Karabiga kasabasinda
Kara, karadan da kara alin yazililar
Sirtinda kömür dolu küfeler,
Solgun yüzler
Gider gelir yirtik pantolonlu çiplak ayaklar
Motor bile yorgun tasidigi yükten
Dalgalara direnmez sallanir da sallanir
Ama o!
Bu gün ise çiktigindan üstelik mutlu…
Bir yirmibeslik bile verecek Ahmedine
Diledigini alsin oglan, simit, seker ya da igde
Kara kara titrer yürekte, Ahmedi akilli oglan
“Onu bir yol okutsam, eminim Ali gibi aha söyle bir muallim”
Ahmedi tasiyamaz küfeyi, Ahmedi akilli oglan
“Bizim kari yaman seneye dogurur gene, kiz olsa bari sonraki”
Karisi gelir önüne, örgü örgü saçlari
Kaçirdigi gün, dün gibi
Iki çocuk topraga verdi halbuki.

Sabahin ayazinda indik Biga’ya. Kocabas çayindan geçtik, Çanakkale’ye dogru sagli sollu esnaf dükkânlarini erken açmis... Perihan, Karabiga’ya geçmeden “koyun yogurdu ve peynir helvasi alalim” dedi. (Bu gün hala o lezzeti baska yerde bulamiyorum) Nüfus on binlerde (simdi elli binin üstünde). Iste o yillarda basladi yapisal degisim. Iki katli ahsaptan on katli betonlara dogru. Paraya kosus iste o günlerde basladi. “Küresel azliklar”, emegiyle geçinen “ulusal çokluklari” geçip gittiler! Hele bir de rant savasi patladi ki, sarapnelleri Aksaz’dan Kocakum’a ulasti. Saniriz ki, irk, din ve mezhep yüzünden siyasal çatisma ve ayrisma yalniz güneydoguda! Her yer gibi buralarda da insanimiz, bir birine sevgisiz, saygisiz ve de kiskanç.
Niye, nasil geldi güzel ülkemiz bu günlere? Yanitlari, gelecek haftalarda…

Tarih: 8.11.2014 13:19:42

Okunma : 603

Kategori : BiGazete

yorum oku/yaz - Yazdır