 |
Ülkemiztarihinin en olumsuz acilarini, yanlislarini ve hatta tehlikelerini yasarken, CHP ile ilgili yazmanin, kendi payima sorumsuzluk sayilacagini biliyorum. |
|
Ancak, geri dogru baktigimda, aylardir hep R.T.E ve AKP'yi elestirirken, aslinda nedenlerinin sonuçta, CHP ile ilgili oldugu da saklanmaz bir gerçek. Genel Baskan Kiliçdaroglu, günlük sorunlari, kürsülerden dillendirmekle, ana muhalefet görevini yapiyor(!) olsa da, etegindeki "taslarin" disinda, kimsenin artik karninin sisini bile indiremiyor. O yüzden, kendini gerçeginin üstünde gören bir tek milletvekilinin istifasi bile, bütün umudunu CHP'ye baglamis, as-is derdindeki sade yurttasin hakli tepkisini çekiyor. Vazgeçilmez(!) bir degermis gibi yaninda Görsel'ligini sürdüren bir Yardimcisi'nin, bu istifanin "partide parçalanmaya dönüsme endisesini giderecegim" diye, benzer her olayda sürgit hale gelen gayriciddi sözleri de, Genel Baskana olan güveni giderek azaltmaktadir. Benim açimdan, daha da önemlisi, bu olay sonrasi, bu tiplerin yüzünden Genel Baskanin, kendi iç dünyasinda, görev yetisini engelleyen olumsuz duygular yaratiyor olmasidir: Öyle gözüküyor ki, gerek bilgilendirme ve gerekse öneri ve yorum yoluyla yardimci olma konusunda, bilgi kanallari zengin, deneyimli, sagduyulu ve güvenilir kadrolari yitirmis durumda. Partiden ayrilmasini kesinlikle yanlis ve kendi degerlerine yakismaz bulsam da, Emine Ülker Tarhan'in açikladigi gerekçelerinin, hepsi dogru ve hakli nedenlere dayaniyor. Dört yildir, Genel Baskaninin, ya da kendi istekleriyle, parti meclisi ve TBMM grubunda olan degisikler, ne partiye ne de Genel Baskana katki saglamistir. Tersine, özellikle milletvekilleri ve üst düzey partililerin, hem Genel Baskanla, hem de kendi aralarinda, sogukluk ve hatta kopus yaratmistir. Kisisel gözükse de, bu durum, sade partililer ve oy veren seçmen indinde partiye olan güven ve beklentiyi ciddi biçimde sarsmaktadir. CHP'nin, Türkiye Cumhuriyetinin kurulusundan beri, çagdas uygarlik yolunda üstlendigi görev ve sorumluluk, bu gün iktidarda olan parti dahil, hiçbir bir baska parti için söz konusu degildir. Kitleler böyle bakmasa da, demokrasisi olgunlasmamis, kalkinmasini tamamlayamamis bizim gibi Müslüman bir ülkede, halkini ve yurdunu seven gerçek aydin kitlesinin (boyutu ne olursa olsun), CHP'ye bakisi olaganüstü önem tasir. O bakisi etkin kilan da, parti içindeki, üstün nitelikli ve alanlarinda ulusal ve uluslararasi hakli bir ün kazanmis kadro zenginligidir. Ne var ki, parti içinde giderek artan güven bunalimi karsisinda, en azindan bu durumu düzeltmek yükümlügü üzerinde olan Genel Baskan, E.Ü.Tarhan'nin ayrilisinda, "saglik olsun" gibi, CHP Genel Baskanligina hiç yakismayan bir tepki gösterebilmistir. Hadi bu, bir milletvekilinin yanlisini "hafife almak" diye yorumlanabilir! Eger bir baska milletvekilinin önemli bir "dogrusunu" görmezden gelmeseydi: Zonguldak milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal'a, bir süre önce, dünyanin en seçkin cerrahlarinin olusturdugu bir bilim kurumunun, onur üyeligi ödülü verildi. Silivri'de 4 yil haksiz ve hukuksuz yere 5 metrekareye kapatilan CHP Milletvekili Haberal, ödülü almak için çiktigi kürsüde, Türkiye Cumhuriyetinin ay yildizli bayragi asiliydi. Daha da önemlisi, CHP'li Dr. Mehmet Haberal, o bayragin önünde ödülünü alirken, uluslararasi seçkin ve taninmis katilimcilarin (aralarinda, ABD Baskaninin, Ingiltere Kraliçesinin, Alman Sansölyesinin ve birçok gelismis ülkenin devlet baskanlarinin özel temsilcileri de vardi) tam 6 dakika, ayakta alkisini almisti, (bu olay Türkiye TV'lerinde yayinlandi). Hemen belirtmem gerekir, o alkislar, Dr. Haberal'a takdir gösterisi oldugundan daha çok, bir CHP Milletvekilinin kisiliginde, Türkiye Cumhuriyetinde AKP Iktidarinin, demokrasiye, insan haklarina ve çagdas hukuka aykiri uygulamalarina karsi protestoydu. Ve gelin görün ki, ben bu yaziyi yazdigim su saate kadar, CHP Genel Baskani henüz, partisinin milletvekili Dr. Mehmet Haberal'i aramamisti? |
|