Cevikce / Haber ayrıntısı
HÜKÜMDAR |
Felsefi tutumu bir yana daha çok bir siyaset kuramcisi olarak bilinen Makyavel |
|
(Niccolo Machiavelli), 1512’de yazdigi “Hükümdar” baslikli kitabinda, iktidari elinde tutanin hedefine ulasmasini saglayacak yönetim biçiminin, “mutlak monarsi” (günümüz tanimiyla, tek elden ve tek basina yönetim), yöneticisinin ise “hükümdar” olmasini önerir. O hükümdarin tanimini da söyle yapar; “hiçbir kurum, kisi, yasa, sinif, ilke, kuralin engelleyemeyecegi, din, ahlak ve degerlerin etki alani disinda bir hükümdar”. “Makyavelizm”in, 21. yüzyilin siyaset sözlügünde de özel ve özgün yerini korudugunu söyleyebiliriz. 1980’lerden beri özellikle basta çevremizdekiler olmak üzere, demokrasiyi kurumsallastiramamis ülkelerdeki politik yöneticilerin, “amaca giden her yol mubahtir” yaklasimini görenler, niye yaziya böyle girdigimi anlamis olmalilar! “Demokrasi bizim için hedefe giden yolda araçtir”, “beni anayasaya degil, anayasayi bana uydurun”, “baskanlik artik fiili bir gerçektir” diyen yöneticileri yasayanlar da yine, niye yaziya böyle girdigimi anlamis olmalilar! AKP’nin 64. Hükümeti açiklandiginda, ilk sözüm su oldu: Fiilî durumda olan “baskanlik” artik, hukuki olmasa da “resmîlesmistir. Yani iktidar adina yürütmeyi üstlenecek “bakanlar kurulu” nu atayan da, kararlarini dikte eden de, düne kadar fiilen oldugu gibi bundan böyle de resmî olarak, ne AKP’nin parti üst yönetimi, ne de meclisten güvenoyu alacak hükümetin basi olacaktir. Çünkü kararnamelerde tüm bakanlarin imzasi olsa da, iç ve dis sorunlarimizi ve çözümlerini asil üstlenecek “iç kabine”, Ak Sarayin dogrudan seçtigi su alti bakandan olusuyor: Disisleri, Içisleri, Adalet, Hazine, Ulastirma ve Enerji. Önünde “bas” takisi olmasina karsin, kararlarin alinmasinda ve uygulanmasinda basbakan, 2014 cumhurbaskanligi seçiminden beri, cumhurbaskaninin emrinde bu iç kabinenin “sekreterya” görevini üstlenmis durumda. Son, Rusya ile gelisen iliskiler dolaysiyla bu bakanlarin resmi sifatla yaptiklari çikis ve konusmalarin, Ak Saray’dan aldiklari talimata bagli oldugu açikça görülüyor. Zaten Cumhurbaskani da, konusmalarinda bu durumun “böyle anlasilmasinda ve kabullenilmesinde” israrli gözüküyor. Akillara takilan soru su, böyle olmasina karsilik, “R.T. Erdogan, neden hala anayasanin baskanlik sistemi temelinde degistirilmesinde inat ediyor? Ilk akla gelen, bu uygulamayi, evet fiili bir gerçek haline getirdi, evet, son sekliyle, iç kabineyi atayarak ve dogrudan kendisine bagli hale getirerek bir anlamda resmilestirdi, ama hukukilestiremedi. Ikincisi, parlamenter sistem içinde ve bu günkü anayasal yapida kaldikça, asil hedef olan, “tek basina ve tek elden” yönetimin zaman içinde zaafa ugrayacagi kaygisi hep akilinda olacaktir. Liderlik anlayisi, daha açikçasi Osmanli duyarligi içinde bilinçaltina saplanmis olan hükümdarlik içgüdüsü var oldukça,… (noktayi siz koyun artik!) |
Tarih: 30.11.2015 14:02:31 |
Okunma : 528 |
Kategori : BiGazete |