Cevikce / Haber ayrıntısı
21YYTürkatasözü-basa gelirse,tezekyakar çileçeke |
Cumhurbaskaninin arasindaki su atisma en açik biçimde ortaya koyuyor: |
|
Türkiye dis politikasinin getirildigi hali(!), Rusya Devlet Baskaniyla, Türkiye Putin, “Elimizde yeni kanitlar var. Uçagimizi bir daha emin oluyoruz ki Suriye’den ISID petrol kervanlarini rahatça Türkiye’ye girisini saglamak için vurdular ". Bu gerçek disi suçlamaya Erdogan’in yaniti ise, “Böyle bir sey ispat edildigi anda ben bu makamda durmam, ama Sayin Putin'e soruyorum, -Sen bu makamda durur musun-" oldu. Türkiye Cumhuriyetinin Devlet Baskani, aslinda ciddiye alinmayacak bu sözlere karsi, siradan bir parti baskani agziyla, her seçimde yaptigi gibi, sanki MHP Genel Baskanina meydan okuyor! Tam anlamiyla alaturka bir duygusallik içinde ve içe dönük kurnaz propaganda tavri. Ne var ki, nüfusu seksen milyona dayanan ve çagdas anlamda demokrasiyi yasatmaya çalisan tek Müslüman ülke Türkiye’miz, içerde birbirine düsmüs, çevresiyle kavgali ve en büyük Digerleriyle (!)de sürtüsen bir devlet durumunda. Neydi Türkiye Cumhuriyetinin dis iliskilerdeki temel politikasi; “yurtta baris, dünyada baris”. Bu gün hala diplomatlarimizin çogunun egitiminde payi olan Prof. Haluk Ülman, bu temel politikayi iki baslikta söyle somutlastirmisti: “Dis politikada duygusal düsüncenin, beklentinin ve kararlarin yeri yoktur”, “bulundugunuz zaman dilimi içinde, güçlü ülkelerin çikarlarini, kendi çikarlarinizla çatistirmamanin yolunu bulacaksiniz”. Bu politikanin önemini belgelemesi bakimindan, benim de içinde oldugum hükümetin Disisleri Bakani Turan Günes’in 1974’de, Kibris Baris Hareketi öncesindeki tespitini animsatmak istiyorum: “Bunalimin, askeri ise karistirmadan çözülmesinde Türkiye’nin gelecegi açisindan yarar var”. Yillar içinde Hocamin ne denli hakli oldugunu yasayarak gördük. Türkiye hala Kibris sorununun çözülememesinin sikintilarini yasiyor. Simdi, 1980 öncesine kadar basariyla sürdürülen bu politikadan dönüsün, niçin ve nasil bu günlere geldigini belgeleyelim: Sovyetler Birliginin çöküsünden beri dünya halklari, kendini etnik, din ve mezhep kavgasindan kurtaramaz oldu. Bask’tan Dogu Timor’a kadar bu ugurda yirmi bes yildir akan kan, nerdeyse iki dünya savasindakini asti. Üstelik bu aciyi çeken yoksul ülkeler, gencecik canlari soyut bir inanç ugruna yitirirken, basta ABD ve diger silah saticisi zengin ülkeler ellerini ovusturarak, daha çok silah satmak için isbirligi içinde oldular. Bosna’da yükselen ve Orta Dogu’da hizini artiran bu kan davasina, NY Gökdelenlerin vurulusu 11 Eylül 2001’den sonra “Islami Terör” yaftasini bilerek vuranlar da, yine bu küresellesme düzeninin patronlariydi. En son Misir’da oldugu gibi, Afrika’dan Asya’ya, Ispanya’dan Kirgizistan’a sözde (sandiksal) demokrasiyi de kullanarak halklari birbirine düsman etmeye ve sonunda kan revan içinde ayrilmaya zorlayanlarin gözleri daha da kararmis durumda. Aslinda bu sömürgen egemenler, petrolün bulunmasiyla birlikte, ekonomik çikarlarini artirmanin ancak bu yolla mümkün oldugunda yanilmadilar. Wilson prensiplerinden, Truman doktrininden ve Churchill’ in planlarindan, Bush’un Büyük Ortadogu Projesine kadar öngörülerinin ve kurgularinin hepsi de ayniydi. Amaçlari, basini dik tutanlari, bir yolunu bulup kendi içinde ve aralarinda birbirine düsürmek ve ekonomik açidan disa bagimli kilmakti. Bunun en kestirme, ama acimasiz yolunu da tarih göstermisti; Osmanlinin gerileme döneminden buyana Imparatorlugun sürüklendigi savaslarin asil nedeni, disardan desteklenen irk ve din milliyetçiligi olmustur. Yemen’den eski Yugoslavya’ya uzanan kanli baskaldirilarin ve ihanetlerin arkasinda hep Batinin sömürgen emelleri vardi. O tarihi çok iyi okuyan Mustafa Kemal ile arkadaslari ve 12 Eylül 1980’ne kadar o inançla ülkemizi yönetenler, dis egemen güçlerin olaganüstü çabalarina karsin bu tuzaga düsmemeyi basardilar. Ne degisti de bu yalnizliga ve Putin’e verdigimiz yanitta görüldügü gibi ilkel ve duygusal bir hafiflige düstük? Iki örnek olay nedenini görmeye yeter saniyorum: 1980 sonrasi kapildigimiz, “küresel sermayeye içimizden ortak yaratma” sevdasiyla ABD’nin ilk Irak’i isgaline “bir koyup üç alacagiz” anlayisiyla arka çikisimiz. Ikincisi, çevremizin lideri olacagiz hirsiyla, Bush’un Büyük Ortadogu Projesinin (BOP) basina geçmemiz”. Gerisini siz doldurun artik! |
Tarih: 6.12.2015 16:56:55 |
Okunma : 512 |
Kategori : BiGazete |