tarihi bilgiyle yazima girmek istiyorum: “Gaius Caesar Agustus Germanicus III. Roma Imparatoru'dur ve 37-41 yillari arasinda görev yapmistir. Asiri hirsi, acimasizligi ve Caligula takma adi ile taninir. Gaius Caesar, nam-i diger Caligula, söhretin ve gücün insani siyasal yasaminda nasil bozdugunun tipik bir örnegidir. Kendini yasayan tanri olarak ilan etmisti. Ati Incitatus’a hayrandi. Ati için, içinde mermer bir ahir, altindan bir yemlik olan özel bir ev yaptirmisti. Atinin boynuna mücevherlerle süslü bir gerdanlik takardi. Atini Senato’da konsül yapma sözü vermisti ve bunu tüm ülkeye duyurarak gerçeklestirmisti. Ihtirasini frenlemesini bilmeyen, ‘muktedirim, her istedigimi yaparim’ sanisina kapilan ve yaptiklarindan asla nedamet duymayan Caligula bu tutkusunun bedelini çok agir ödemisti(*).”
Binlerce yil öncesinde yasanan bu gerçek, sadece Roma Imparatorlugu’na özgü degildi. Yakin tarihte örnekleri çok görülen bu kisisel iktidar (tiranlik) hirsi, en demokrat ülkeleri bile etkisi altina alabilmistir. Fasist Hitler ile Mussolini'nin dünyayi kana bulayan ve milyonlarca insan canina mal olan politikalarina, Alman ve Italyan halklari cosku ile güç vermistir. 1950'lerde ABD'deki McCarthy'izmin soykirim bayragini milyonlar, siritarak omuzlamistir. Dogunun politik topragi da tapilacak “muhteris muktedirler” yaratmakta çok verimlidir. Tabani delik ayakkabi ile gelenlerin Karun’lastigi bilinir. At sirtinda Bagdat’i fethedip, heykelleri yerle bir edilenler, geldi geçti. Bizde de bir basbakan 1950’lerde “odunu aday göstersem, seçtiririm” demisti.
Omuz veren, alkis tutan, bel baglayan kitlelerin bu egilimini, bir anlamda ortak kitle ruhunu irdeleyen bilimsel arastirmalar, halklarin din, mezhep ve etnik duygusalliklarinin, çogu zaman önüne geçilmez “tiranlar” yarattigini belgelemistir. Aci gerçek o ki kitle psikolojisi, bu olaylar karsisinda çogu zaman hukuk disi uygulamalari ve hatta devlet adina baski, yildirma ve siddeti alkislamistir. Kisisel iktidar hirsi ugruna, “yurttasin birligini, dirligini ve iç barisi” zedelemeyi göze alanlara, üç günlük ilkel ihtiyaçlari için katlanmislardir. Günümüzde de, “demokrasi sadece sandiktir” diyen ve oy hesabi yapan politikaci, kitlenin bu iyi niyetli heyecanini ve duyarliligini hep kullanmistir.
Bilim çaginin etkin propaganda araçlari sayesinde, toplumsal aklin ve vicdanin bu denli istismarini, 1980 sonraki kusagimiz ilk kez yasiyor. Sebep oldugu felaketleri bile tiranligi yolunda basamak yapanlarin karsisinda, aklini ve vicdanini güçlü tutanlarin bu denli güçsüzlestigini de yine bu dönemde görüyoruz. Elbette, artik nüfusumuzun çogunlugunu içeren genç kusaklar, su günlerdeki benzer fotograflari, derin bir aciyla izliyor. Ama ben hep inandim ve inanmaya devam ediyorum, “umut her zaman vardir”. Yarin midir, yarindan daha yakin midir? Yanitini yine halk kitleleri verir, ama mutlaka verir.
(*) Sonunu tarihi kaynaklardan okuyabilirsiniz.
|