23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayrami'nda, koltuguna oturttugu sanal Basbakan küçük Elgin Koçubaba'ya "Yetki artik senin. Ister asarsin ister kesersin" demisti. Hedefine ulasirsa R. T. Erdogan o sözüyle, gelecek bir 23 Nisan'da da, sanal Cumhurbaskanina (partili baskan), "kimleri asip, kimleri kesecegini de" söyleyecegini ima etmisti! Iktidari tek basina ele geçirdiginde rahmetli Turgut Özal da “Baskanlik” rejimini diline dolamisti, ama onun ki Türk degil, Amerikan tipiydi yani yasamanin ve yarginin üstünde degil, denetiminde bir baskanlikti. Ömrü vefa etmedi, Cumhurbaskanligi sirasinda Süleyman Demirel de "nabiz yokladi" ama bilseydi, R. T. Erdogan bir gün gelir "Baskanlik" ister, bir daha kirk yil gelmeyecek biçimde gündemden silerdi. R. T. Erdogan, sözünü ettigi baskanlik sistemi için o gün de "istikrari" gerekçe gösteriyordu. Bu günde yine gerekçesi “istikrar(!)”. O zaman kastettigi, kendinden önceki dönemlerdeki özellikle "ekonomik istikrarsizligin" koalisyonlardan yani, çok basliliktan kaynaklandigi fikriydi(!). AK Sarayin emirinde oturup-kalkan sözde Basbakan Binali Yildirim da yedi yil sonra bu gün, anayasa degisikliginin gerekçesi olarak “istikrar” diyor. Hem de, “halk adina egemenligi kullanma yetkisini” Tek Adam’a devretmeye azmettirildigi Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM’de). Ama bu kez gerekçe, ekonomik degil, “yasama, yürütme ve yargi birliginde istikrar(!)”. Bin-Ali Yildirim, daha, 1994’te bir elemani oldugu Istanbul Belediye Baskani R.T. Erdogan’a kendini adadigi(!) günden beri oldugu gibi bu günde, AK Saray’daki R.T. Erdogan’in emri yolunda devam ediyor. Yoksa TBMM’de halkin seçtigi milletvekillerinin güvenoyuyla yürütmenin basi yani basbakan oldugu “parlamenter demokrasinin” ortadan kalkmasina ve “tek Adam” rejimine dönüsmesine, “bir degil bin Ali feda olsun” gibi, sorumsuz, yakisiksiz ve hadsiz bir laf(!) eder mi? Neyse, birakalim biz küçük adamlardan söz etmeyi de, halkin, ülkeyi yüz elli yillik özverili ve canhiras mücadeleyle çagdas “uygarlik düzeyinin esigine” getirdigi “laik demokratik sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin, “astigim astik, kestigim kestik” anlayisindaki bir “”Tek Adam Devletine” dogru hizla gidisini, durdurabilmenin yoluna bakalim? Görülüyor ki, anayasa degisiklikleri, AKP ve MHP’lilerin hem de anayasa göre “gizli olmasi gereken oylarini, açikta göstere, göstere” vererek, TBMM’den geçecek. Önlenebilecek son çare, halk oylamasinda, sandiktan “hayir” oyu çikarabilmek. Haftalardir özetle su dört sorunun seçmen aklinda yer etmesinin önemini yineleyip duruyorum. On dört yildir Basbakan ve Cumhurbaskani olarak istedigi gibi yöneten Sayin Recep Tayyip Erdogan, ülkeye yeni gelmis gibi AKP’li Cumhurbaskani oldugunda; 1-Can almaya, kan akitmaya devam eden “terör” bitecek, ülkede huzur ve güven ortami dogacak mi? 2-Hukun üstünlügü saglanip, yeniden “Adalet Mülkün Temeli” olacak mi? 3-komsularla “sifir” sorunlu iliski baslayacak, “yurtta baris, dünyada baris” ilkesi yasama geçecek mi? 4-Ekonomide sürdürülebilir kalkinma, gelir dagiliminda adalet saglanacak ve issizlik azalacak mi?
|