, bence sayisal sonucu etkilememistir. Katilim ve sandik baslari ortami ve “gizli oy, açik sayim” konusunda kavgasiz-nizasiz sonuçlanmistir. Sonunda söylemem gerekirken, bu yazima neden olan kaygimi hemen açiklayayim: 2019’da ya da daha önce yapilacak cumhurbaskanligi seçiminde durumun, 16 Nisan gibi olmayacagini düsündüren olumsuzluklar erken görülmeye basladi. Ankara Güven Parktan baslayan ve Maltepe Meydaninda biten “Adalet Yürüyüsünden” bu yana, AK Saray ve güdümündeki AKP Üst Yönetiminin, CHP Genel Baskani Kiliçdaroglu’na karsi takinilan tavir, polisiye tabirle “orantisiz güç kullanimina” dönüstü. Öyle gözüküyor ki, cumhurbaskanligi seçimine kadar da sürecek. Çünkü son yazimdaki “ Maltepe’den sonra, AK Sarayin korkusunun, 2019’da ya da daha önce yapilacak seçimde yüzde 49,5’un yüzde 50’nin üzerine çikacagi vehmine(*) dönüstügünü gördük” saptamamin, içerde ve disarda ülkemizin politika geçmisini bilen çogunluk tarafindan paylasildigini gördüm. Adalet Mitingi sonrasi, “yürüyüsümüz bitmedi, yeri ve zamani gelince sürecek” sözüne karsilik, Partili Cumhurbaskaninin, “Açik konusuyorum, böyle bir yola mi tevessül edeceksin, sokaga çikamaz hale sen gelirsin” sözü, cumhurbaskanligi seçiminde “kaybetme korkusuyla” Baskan Kiliçdaroglu’nu adayliktan vazgeçirmeye yönelik “tehdit” olarak algilandi. Her ne kadar Alman Der Spiegel dergisine yaptigi açiklamada 2019 Cumhurbaskanligi seçiminde kendisinin aday olmayacagini söylemis olsa da, “Korkaklardan, ödleklerden bir sey olmaz bu böyle bilinmeli” diyen AKP’li Cumhurbaskanina, Yurttas Kemal Kiliçdaroglu’nun yaniti, “iç tüzügü degistirerek, mecliste konusturmazsaniz, sokaklarda sesimizi yükseltecegiz” oldu. Bu ve “ödlek degilsen, gel karsima çik, adalet var mi- yok mu tartisalim” sözleri, yine geçen hafta yazdigim gibi, “yokum” diyemeyecegini ve sorumlulugunun bilincinde oldugunu gösteriyor. Zaten AKP’li Cumhurbaskani da bunu gördügü için 15 Temmuz anma törenleriyle baslattigi seçim kampanyasini, dogrudan ve sadece CHP Genel Baskani Kemal Kiliçdaroglu’nun adi ve sifatlari(!) üzerine kurmus durumda. Gittikçe sertligini, karalama ve hatta suçlama dozunu artiracagi da besbelli. Ne var ki, bu tavir ve üslubun, yüzde 49,5’u simdiden yüzde 50+1’çikardigini da göremez durumda. Üstelik son kabine degisikligi ile de görüldügü gibi, artik yakin çevresinde de, tek kelime de olsa, uyaracak kimse kalmadi. Iste bu durum ister-istemez, benim gibi yarim yüzyildir onlarca seçim yasamis deneyimlileri korkutuyor: “Bu günden böyle giderse, sandiklar nasil açilacak ve nasil sayilacak?”. Demokratik seçimin vazgeçilmez kosulu olan, “gizli oy, açik sayimi” kim ve nasil saglayacak?
|