, halk oylamasi sonucunda, parlamenter rejimin yerini alacak olan “partili cumhurbaskanligi” sistemine geçisin önü açilmis oldu. Hukuken uygulanmasi ise, uyum yasalarinin meclisten geçmesi ve 2019’da ya da erken yapilacak cumhurbaskanligi seçimi sonucunda olabilecekti! Ancak, daha öncesini unutsak bile,15 Temmuz 2016 darbe girisiminden buyana AK Saray, artik açikça anayasaya aykiri bir hal alan KHK’lari da, nerede ise haftalik kullanarak ve adi “partili cumhurbaskanligi” olsa da “tek adam” idaresini, çerçevesini genisleterek fiilen (resmen) uyguluyor. Ama asil önemli ve yanlis olan, muhalefet partilerinin de, bu fiilî durumu varsayarak (kabullenerek) politik söylem ve eylemlerini, zamaninda ya da erken bir genel seçim (cumhurbaskanligi ve milletvekili seçimleri) için degil de yerel seçime göre sürdürmeleri ve hatta karar almalaridir. Öncülügünü CHP’nin de yaptigi bu yanlisin, parti üst yönetimine göre gerekçesi, Partili Cumhurbaskani Erdogan’in Istanbul basta, bazi illerde yaptigi ve yapmaya devam edecegi tasfiyeler oldugu görülüyor. Hatta bu yüzden tamami mecliste üst düzey görevli olan milletvekilleri arasinda yine basta Istanbul Ankara olmak üzere “belediye baskan adayligi yarisi” baslamis durumda. Oysa AK Sarayin daha önce teskilatinda baslattigi ve “metal yorgunlugu” lafiyla sürdürdügü parti içi tasfiyenin asil amacinin, “cumhurbaskanligi seçimini (genel seçim)” yitirmemek oldugu açikça görülüyor. O nedenle de, dogrudan AKP Genel baskaninca yürütülen bu planin, çalisilmis ve somut parametreleri (‘M.K. Atatürk’e hürmet! Gösterisi’ gibi) olan bir propaganda ve seçim kampanyasi oldugu besbelli. O kadar ki, daha planin ilk adiminda, “En küçük bir yanlis bizi götürür. Istanbul’u kaybedersek Türkiye’yi kaybederiz” derken, AK Saray asil telasinin, sadece ve sadece “tek Adamligini” korumak” oldugunu, zaten gizlemiyordu. Kaç haftadir belgeleriyle yaziyorum, “R.T. Erdogan’in Topbas, Gökçek ve digerlerini kovmasi, belediye baskanliklarini kazanmak için yeni ‘isim arayisi” degildir. Tek Adam da çok iyi biliyor ki, küçük yerler hariç, yerelde de genelde olsa “seçmen sandikta asla adaya bakmaz, partiye ve partinin as-is derdine ne getirecegine” bakar. Ve o nedenle yine yazmistim ki, “Adalet Yürüyüsü bir gerçegi belgeledi: 2016 Nisan’in da “Hayir”da birlesen seçmen kitlesi, bu seçimde de birlikte olabilir. Yeter ki, CHP, çikaracagi adayin kimligiyle degil, açiklayacagi seçim bildirgesindeki program, hedef, amaç ve hedefleriyle seçmeni, daha dürüst, daha verimli, daha hizli ve daha hakça hizmet verecegine inandirabilsin.” Özetle, belgeledigim ve inandigim bu gerçegi yani basta CHP, Tek Adamligin anayasallasmasini ve kaliciligini önlemek isteyen partiler, bu günden yerel seçim ve adaylik için degil, genel seçim ve seçmenin beklentisine dönük çalismasi ve hazirlanmasi gerekir. Bu amaca dönük olarak kisa süre önce okudugum ve çok önemli ve degerli buldugum bir yaziyi okumayanlarin okumasini, okuyanlarin bir kez daha göz atmasini diliyorum: Iznini almadigim için sayin Doç. Dr. Yunus Emre’nin (Istanbul Kültür Üniversitesi) beni anlayisla karsilayacagini umuyorum. xxx Adalet Yürüyüsü, hem CHP için hem de Türkiye için yeni bir dönemi baslatabilir. Üzerinde duracagimiz dört kosulun gerçeklestirilmesinin bu kapiyi açacagini düsünüyoruz: Anti-elitist ve düzen karsiti bir söylem: AK Parti’nin dünyadaki diger otoriter popülist hareketlerle iki benzerligi var. Elitlere ve kurulu düzene karsi bir söyleme sahip olmasi ve çogulcu bir toplumsal yapiyi reddetmesi. Bu yaklasimla mücadele etmek için CHP’nin de elitlere ve kurulu düzene karsi bir söylemi devreye sokmasi gerekli. AK Parti’nin anti-elitist ve düzen karsiti söylemi aslinda Cumhurbaskani Erdogan’in liderligini güçlü ve hakli kilma gayretiyle sinirli bir yaklasim. CHP için önerdigimiz anti-elitist ve düzen karsiti söylem ise demokratik katilim yollarini açik tutan ve çogulculugu dislamayan bir içerige sahip. Bu yaklasim AK Parti’nin kendi iradesini millet iradesi gibi sunan ve buna karsi çikanlari kriminalize eden tutumundan farkli. Kurulu düzenin AK Parti’nin düzeni oldugunu ve yeni elitlerin AK Parti’nin elitleri oldugunu öne çikaran bir söylem. Eylemde ve örgütlenmede degisimi hedefleyen bir parti reformu: Siyasal partiler toplumsal yasamin degisime en dirençli kuruluslarinin basinda gelir. Bunun temel sebebi örgütlerinin degisim karsisindaki direncidir. Ancak büyük toplumsal ve siyasal altüst oluslar dogal olarak partilerde önemli degisiklikler yaratir. Bununla birlikte parti reformuyla degisimin planli programli bir sekilde ve yönetimde bulunanlarin girisimiyle baslatilmasi ve uygulanmasini anlatiyoruz. CHP için parti reformu, (özellikle örgütsel planda) büyük bir zorunluluk. Bunun yaninda CHP için 9 Temmuz sonrasinda Meclis faaliyetleriyle sinirli bir siyasal çalisma kesinlikle anlamli olmayacaktir. Yasal sinirlar dahilinde eylemlilige dayali bir dönem baslamalidir. Bu dönemin eylem repertuvarinda nelerin bulunacagi, ne siklikla uygulamaya konulacagi ve yerel örgütlerin konumunun ne olacagi açiklikla belirlenmelidir. Yeni dönemin eylemliligi yerel sorunlari temel almali, yerelden baslamali ve yerel katilima dayanmalidir. Böyle bir girisim dogal olarak yukarida belirttigimiz parti reformunu gündeme getiriyor. Ekonomik ve toplumsal sorunlarin öne çikarildigi yeni bir dil: CHP ve AK Parti’nin ekonomik ve sosyal politikalari arasindaki fark nedir? Bu farki en basit haliyle iki farkli kapitalizm tasavvuru olarak açiklayabiliriz. AK Parti’nin uygulamaya koydugu kapitalizm tam anlamiyla bir ahbap çavus kapitalizmi (crony capitalism). Bu tür bir kapitalizm ülkenin kaynaklarinin siyasal iktidarla kurulan kisisel iliskilere dayali olarak dagitildigi bir sistem. Bu kisisel iliskiler sayesinde devlet, iktidara yakin kesimler yararina piyasaya düzenleyici müdahalelerde bulunuyor. Bu müdahalelerin dogal sonucu da nüfusun önemli bir kesiminin dislanmasi ve iktidara yakin kesimlerin gözetilmesi oluyor. CHP ise buna karsilik daha rasyonel isleyise sahip bir kapitalizmi savunuyor. Bu kapitalizm türünde kaynaklar kisisel iliskilere göre degil etkinlik/verimlilik gibi ilkelere göre dagitiliyor. Basta mülkiyet olmak üzere kisi haklari daha kesin garantilere kavusuyor. Ancak böylesi bir tasavvurun AK Parti’nin otoriter popülizmi karsisinda genis bir seçmen çogunlugunu kazanma sansi bulunmuyor. Çünkü bu söylem en azindan kisa vade için daha iyi bir maddi yasam vaat etmiyor. Avrupa’da yükselen sagci popülizmlere bakildiginda da benzer bir durum gözleniyor. Ekonomi politikalarinin piyasa öncelikleri ve daha rasyonel bir kapitalizm tasavvuruyla sinirli olmasi sag popülizmin yelkenlerini dolduran temel etken oluyor. Avrupa’da seçmenlere AB bürokratlarinin teknokratik yönetimi ve sag popülizm disinda istisnalar disinda gerçek bir seçenek sunulmuyor. Bunu sunabilen bir istisna olarak Corbyn’in basarisi ortada. CHP bu basariyi tekrar etme imkânina sahip. Karsitliklari yeniden ele almak: Modern siyaset karsitliklar üzerinden yapiliyor. Politikacilarin mahareti, önemli gördükleri karsitliklari kullandiklari semboller üzerinden öne çikarabilmeleri ya da rakiplerince önemli olan karsitliklari söylemleri yoluyla anlamsiz kilabilmeleriyle kendini gösteriyor. Karsitliklar antagonizma içeriyor ama son tahlilde iletisimsel oldugu açik. CHP için 9 Temmuz sonrasinda hangi karsitliklari öne çikaracagini hangilerini anlamsiz kilmaya çalisacagini belirleme sorumlulugu ortada. Örnegin otoriter liderlik - demokratik katilim ya da AK Parti’nin elitleri - seçmen çogunlugu türü karsitliklar, CHP için anlamli ve seçmenleri etkileyecek karsitliklar. Buna karsilik Dindarlar-Sekülerler ya da Aleviler-Sünniler türünden karsitliklarin CHP için yaratacagi sonuçlar ortada. Sonuç olarak, toplumsal yasamdaki bölünmelerin siyasetin konusu olmasi, siyasetçilerin söylemleriyle ve kullandiklari sembollerle insa ettigi bir süreç. 9 Temmuz sonrasinda CHP hangi bölünmelerin kendisi için anlamli oldugunu ve öne çikarilmasi gerektigini hangilerinin ise Adalet Yürüyüsüyle baslamis olan yeni dönemin ruhuna aykiri oldugunu tespit etmeli ve tabanini bu tespite ikna etmeli. YUNUS EMRE, Doç. Dr. Istanbul Kültür Üniversitesi xxx
|