AKP (R.T. Erdogan) cumhurbaskanligi seçiminde, yüzde 50+1 oy alamayacagi korkusunu yasiyor. Ve yine üst düzey politika ortamina biraz bulasmis olanlar, bu korkunun, 7 Haziran 2015 seçimi öncesi basladigini, çogunlugu yitirdigi 8 Haziran 2015 sabahindan beri de telasa dönüstügünü görüyor. Ilk isaret, “çözüm sürecinin” buzdolabina kaldirilmasiydi. Ikinci dünya savasindan sonra yani Krallarin, Sahlarin, Padisahlarin, Çarlarin tarihe gidisiyle, hemen tamami Arap ülkelerinde hala süren “asiret” devletleri hariç, diger ülkeleri, öyle veya böyle “sandiktan çikanlar” yani seçilenler yönetiyor. Ancak, kimi ülkelerde yönetimler (yöneticiler), sandigi (demokrasiyi), “inanç, düsünce ve ifade özgürlügünü içeren insan haklarina ve hukukun üstünlügüne ve gizli oy-açik sayima dayali” bir rejim (sistem)oldugunun kabulü ve sorumlulugundalar. Kiminde ise, sandigin (demokrasinin), “amaç degil hedefe giden yolda araç” oldugu anlayis ve inanci içinde olan yöneticiler görüyoruz. Böylelerinin oylarini artirdikça, devlet vesayetini eline aldigini ve bir çok ülkede “demokrasinin, popülizme dönüstügü” tartismasini dogrulayacak sekilde, parti ya da kisi diktasi heves ve inadi içine girdikleri de bir gerçek. Bu egilimlerin baskin ve kalici hale geldigi ülkelerde, özellikle üst düzey yönetim kadrolarinin, kurul ve kurumlarin, yetki kullanmakta ve sorumluluk almakta zaafa düsmesi kaçinilmazdir. Tepkisi sandiga hemen yansimasa da, elbette bu durumun olumsuz etkilerini ilk duyan kesim orta ve alt gelir hane halklari (seçmen kitlesi) oluyor. Büyük oranda bu kesimin oylari sayesinde yönetimi elinde tuttugu için, bu seçmen kitlesinin gizli-sinsi rahatsizligini da, korkusunu da, muhaliflerinden önce “Onlar” görür, görüyorlar da. Bu kuramsal yorumlarla baktigimiz da, AKP’nin (R.T. Erdogan’in) iki konu üzerinde çalistigi artik görüldü: Ilki, MHP’nin (Bahçeli’nin) ortaya attigi ama bence aslinda AK Saray kaynakli, “seçim ittifaki” plani. Böylece, bu gün artik resmen diyebilecegimiz tepedeki ortakligi, tabana yani seçmene indirmek ve yüzde 50+1’i sandiktan çikarmak. Ancak, fikir oradan çiktigi halde, sahibi gözüken Bahçeli’nin planinin hemen paylasilmamasi, AK Saray’in, erimekte olan MHP’ye bagli bu ikili ittifakin karsisinda olusacak çoklu muhalefet ittifakinin, Adalet Yürüyüsü'ndekinin de üstünde oya dönüsme ihtimalini, göze alamadigini gösteriyor. Çünkü Maltepe Mitingi'nden sonra, hem IYI Parti ve benzeri partiler pazarinda olanlarin hem de son, Reza Zarrab ve Man Adasi olaylariyla çakan simseklerin, Kimin(!) uykusunu kaçirdigini herkes görüyor. Ikincisi, kamuoyuna da yansiyan, ekonomi 2000’deki gibi bir krize girmeden, olabilecek en kisa sürede seçime gitmek. AKP içinde, zaten bir süredir ekonomide bazi önlemler alinmamasi durumunda tablonun daha da kötülesecegi, Zarrab davasinin ise katlamali etkiler yapabilecegi korkusu bacayi sarmis durumda. “2019’dan önce seçim yok” çikislarina karsin, aslinda partiden önce Dolar’in firlamaya basladigi ve Esed’in yeniden Esad oldugu günlerde AK Saray’in “erken seçimi” gündeme aldigi anlasiliyor. Simdi artik AK Saray’i durduracak son dönemeç olan seçim için basta CHP, muhalefetin, Yurttas Kiliçdaroglu’nun önderliginde, Adalet Yürüyüsü'nde yüzde 49,5 la gösterdigi tirmanisi yüzde 50+1’e çikarmanin heyecan ve özverisine girmesi gerekir. Umut her zamandan daha yakindir, yeter ki “muhalefet ittifakinin sorumlulari”, artik dayanilmaz hale düstügü as ve is derdine çare olabilecegini, seçmene anlatabilsin. - Makalenin devamina http://www.bigazete.com.tr/2017/12/erken-secim-m28775.html adresinden ulasabilirsiniz.
|