Yazdırma tarihi : 15.01.2025

ONDAN daha IYI BILSEYDIK!

Tarih: 14.01.2018 15:20:46


Yazar Tayfun Atay diyor ki,
 


”Cumhurbaskani Erdogan’in, dini iyi bilen bir arka plâna sahip ve ulemadan degilse de teolojiye hâkim oldugunu, söyleyebiliriz. Ama Cumhurbaskani sosyoloji (*) bilmiyor”. Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin nasil oldu da bu günlere geldiginin temel nedeni, bu gerçek iste. Bir ülkeyi yöneten “aklin (!)”, her seyi bilse de, ülkesinin toplumsal yapisini ve sorunlarini iyi bilmiyor ve evrensel karsilastirma yapamiyorsa ve üstelik önyargilarindan ve bilinçaltindaki saplantilarindan kurtulamiyorsa, kendisinin de, ülkesinin önü karanliktir. Bugün bu yorumlarimi paylasan benim gibiler (**), yillar öncesinden sezdiklerimi yine benimle birlikte elbette sezmis hatta açikça görmüslerdir. Asagidaki yazimi yaklasik on yil önce yazmisim. Evet, sezdik-gördük de, neden önleyemedik? Dogru yanitim, “demek ki, biz (**) de sosyolojiyi R.T.E.’den daha iyi bilmiyor musuz!” XXX 11 Nisan 2009 tarihli yazim: Sezgilerimi sizinle paylasmak istedim Son iki haftadir olanlar, basta AKP'liler olmak üzere herkesin "ezberini" bozmus durumda. Hatta size öyle gelmeyecek, ama DTP (HDP)'lilerin bile. Günlerdir, en sahinleri Emine Ayna'dan ses çikmaz oldu. Diyarbakir Belediye Baskani Baydemir'in Cumhuriyet Bayrami töreninde generale gösterdigi ilgi ve özene bakiniz. Açilima önayak oldugunu sanan Hasan Cemal dahi sasirmis görünüyor. Bahçeli yillarin kosullanmisligi içinde telasla "Dokuz Isik" kalesini savunmaya çalisiyor. Hemen, "hayir" deseniz de, ben bu hizli gelismeleri dogru kavrayan azinligin içinde politikaci olarak iki ismi, CHP Genel Baskani Baykal ile Disisleri Bakani Davutoglu'nu görüyorum. Çünkü Baykal otuz yildir benzer o kadar çok olay yasadi ki! Çünkü Davutoglu, daha önce tamamen disinda oldugu ve kimsenin beklemedigi bu gelismelerin son iki yildir dogrudan içinde oldu. "Bozulan ezberler" derken, yalniz son "açilimi" kastetmiyorum. Daha 29 Mart yerel seçim öncesi Basbakan'in hesapli ama sorumsuzca sov yapmakla baslayan Israil iliskilerinin kirilmasi. Dervis Eroglu'nun Basbakan olmasi ile Kibris'ta Annan Plani öncesine dönüs. Tartismali Ermenistan protokolü. Azerbaycan soguklugu. ABD sonrasi, Kuzey Irak'ta Barzani'yi koruma altina almak için Türkiye'ye düsen görev. Ve elbette Imrali'nin yol haritasi. En son, Genelkurmay'i da Ergenekon dosyasina sikistirma planlari. Ezberler bozuluyor da, ancak Basbakan ve Genelkurmay basta, hiç kimse yerine hangi "sayfanin" gelecegini, bilmez durumda. Bozulan ezberlerin bir süre sonra kaldigi yerden daha yüksek sesle okunmasi, en büyük olasilik. Taraflar her gün yeni bir "B Plani", "C Plani" kurgulamakla mesgul. Planlarinin yaklasik da olsa tutacagini beklememiz gereken bir baskent varsa, o da saniyorum yine de Tel Aviv olabilir. Ben AKP Hükümeti'nin kontrolü yitirmesine karsin, aylar sonra PKK'yi bitiremese de, Ankara'nin bugünkünden daha geri düsmeyecegi sezgisi içindeyim. "Demokratik açilim" diye, kendisini olsun inandirmaya çalisan AKP Genel Baskani Tayyip Erdogan'in Habur'da olanlardan sonra, daha ikinci adiminda gerçekle yüz yüze geldigini ve panige kapildigini söyleyebiliriz. Zaten bir süredir diger açilimlarini anlatmakta zorlandigi için hizla oy kaybettigi korkusu, AKP'nin önde gelenlerinin hepsini sarmis durumda. Onun bu durumundan en çok içsel bir doyum duyan MHP Genel Baskani'nin saldirganliginin nedeni, herhalde yapilacak parti genel kongresi olmalidir. CHP Genel Baskani da, açilim diyerek tam bir açmaza giren Erdogan'i çikamayacagi biçimde köseye sikistirmak için, özenli bir yipratma politikasi izliyor. Geçen yil ekonomik kriz patladiginda meclis ve kamuoyundaki muhalif çevre, Erdogan'in sonunun geldigine inanmisti. Gerçekten de halkin hükümete karsi büyüyen tepkisinin asil nedeni, artan ekonomik bunalim ve issizlikti. Kürt Açilimi ve Ermeni protokolü ile karsi karsiya kaldigi bu son açmazin asil sorumlusunu bugün sezer gibi görülen halkin, bir yil sonra kimlere, nasil bakacagini hiç kimse bu günden söyleyemez. Bütün bu konularin kaynagini ve nedenlerini hem Basbakan hem de Cumhurbaskani olarak elli yila yakin bir tarih içinde yasayarak en iyi bilen Süleyman Demirel'in son bir aydir suskunlugunu koruyor olmasi, çok manidardir. Bu yaziyi gazeteme yollarken, benim de içinde oldugum hükümet karsiti okur-yazar çevrenin bu gözlemlerimi, sezgisel bir iyimserlik olarak elestirecegi beklentisi içindeyim. Ancak uzun yillarin birikiminden kaynaklanan bu sezgilerimi yazmayi, okurlarima duydugum güvenin ve saygimin geregi saydim. (*)Sosyoloji, toplum ve insanin etkilesimi üzerinde çalisan, olaylar arasinda neden-sonuç iliskisi kurarak irdeleyen bir bilim dalidir. (**) CHP Üst yönetiminde bulunanlarimiz XXX Evet, bunlari sezdik-gördük de, neden önleyemedik ve bu günlere geldik? Dogru yanitim, “demek ki, biz (**) de sosyolojiyi R.T.E.’den daha iyi bilmiyor musuz!”


Haber NO: 1092

Kategori: BiGazete