“çagdas uygarlik (batililasma)” hedefine bütün boyutlariyla karsi olmak yatar. Onlarin dili ile “Zihniyet” çok önemli. Zihniyet farkliliklari yüzünden çikan savaslarda ölenlerin sayisini hesaplamak zor bir is olmasa gerek! Birinci Dünya Savasi’ndan önce, o zamanki sözcüklerle “muharebelerde, harplerde” ölenlerin sayisi en çok 5 milyon olabilir. Dünyanin ve savasan ülkelerin, yani taraflarin, o yillardaki nüfusundan giderek yaptigim aritmetik saptama çok küçük bir hata payi ile bu sayiyi verdi. Birinci Dünya Savasi’nda 20 milyon insan can verdi. Ikinci Dünya Savasi’nda yasamini yitiren insan sayisinin 40 milyon dolayinda oldugunda ortak görüs birligi vardir. 1950’den buyana, Kore’den Dogu Timor’a, Ortadogu ve Kuzey Afrika dahil Afganistan’dan Guatemala’ya, Çin’den Irlanda’ya, Türkiye’den Ruanda’ya kadar, her yerde yasanan ve sürmekte olan savaslarda kaybedilen insan sayisi ise kaynaklardan derlenen bilgilere göre, 7 milyondan fazladir. Simdilerde de, dünyanin degisik bölgelerindeki savaslarda her gün 100’e yakin can yitmektedir. Türk Dil Kurumu’nun sözlügünde Arapça kökenli olan “Zihniyetin” Türkçesi, “Bir toplum veya topluluktaki bireylerde görüs ve inanis etmenlerinin etkisiyle beliren düsünme yolu, düsünüs biçimi” olarak tanim verilmis. Bugün basta “demokrasi” olmak üzere AKP ile Muhalefet arasinda süren tartismanin (çatismanin) odaginda, “zihniyet” farkliliginin oldugu, belgeli bir gerçek. Yakin geçmiste, Basbakanlar Ecevit ve Yilmaz, hakli olarak bu Zihniyeti ile Tayyip Erdogan’in Türkiye’yi birakin Avrupa Birligi’ne götürmesini, sonunda girmemesi için elinden geleni yapacagini söylemislerdi. Yine yakin geçmiste R.T. Erdogan’dan çok sey bekleyen, basta bazi yazar-çizer takiminin ve is çevrelerinin ayagi suya erdi ama is isten geçti artik! 1970’lerin ortasindan beri tirmanan Laik demokrasi karsiti “Zihniyet”, 2002 seçimi ve sonrasi gelismelerle, özellikle R.T. Erdogan’in inatçi ve inançli(!) mücadelesi sonucu, 24 Haziran seçimi sandiginda yüzde 2,5 gibi az bir farkla da olsa sandikta anayasallasti. Ancak görülen o ki, basta ana muhalefet CHP’nin üst yönetimi olmak üzere sorumlu durumda olanlar, bu gerçegi görmek ve sil bastan (tüzük-program-üst kadro degisimi) yapmak yerine, eskisi gibi devamda direnmeyi içlerine sindirebilmekteler. Özellikle genç kusaklarin ve parti tabaninin umutlarini yeniden yeserten Muharrem Ince’nin göreceli de olsa basarisini, alisagelmis parti içi kavgalardan bir yenisine dönüstürme çabasina giren yakin çevresinin, Genel Baskan Kiliçdarogu’nu, degisime karsi çikmakta, nasil ikna ediyorlar, anlasilir degil. Ama bilsinler ki, bir önceki Genel Baskani da, partinin zorlandigi olaylarda kendi hesaplarina alet edenler, vefakâr ve cefakar partililer indinde, asla bagislanmayacaklar. |