2002 seçiminde, %10 baraj dolaysiyla "Demokrasimiz", muhafazakâr liberallerin elinden %34 oy yani toplam oyun üçte birini alan Milli Görüsçülere geçiyordu. 2007'ye gelindiginde, "degistim" diyen Basbakan, sözde Avrupa Birligi yolunda ve muasir medeniyet(!) nutuklariyla, ekonominin yönünü yandaslarinin yararina dönüstürmede eski “Sagci Liderlerden” çok daha becerikli çikti. Artik, "R. T. Erdogan Demokrasisi", her alana hâkim olmaliydi. Önünde kim ve hangi kurum engelse, ya ezip ya da atlayip geçebilirdi. Ne var ki, halk yine asil derdinin yani asinin-isinin pesindeydi. Içerde ekonomik çöküs New York'ta patlayan 2008 küresel krizinden önce 2007'nin basinda baslamisti. Çiftçi, esnaf, küçük ve orta ölçekli sanayici ve çalisanlar sokaklara döküldü. Bu kez de, AKP'nin imdadina cumhurbaskanligi seçimindeki (CHP’nin de stratejik hatasi yüzünden) "27 Nisan E-Muhtirasi" yetisti. 2007 seçimine giderken halkin gerçek gündemi olan "asin ve isin" yerini, Çankaya’yi Abdullah Gül’e birakan, demokratik hakki yenmis "Magdur Erdogan” yaygarasi aldi. Küresel krizin Türkiye'yi teget geçmedigini herkesten önce Basbakan R. T. Erdogan gördü. Öyleyse, 2011 seçimine giderken yayginlasan yoksullugun, yükselen issizligin ve artan yolsuzlugun gündemdeki yerini yine "yeni demokrasi", yeni adiyla "normallesme" propagandasi almaliydi. "Ergenekon" ve "Balyoz" gibi, kurgulandigi sonradan ortaya çikan dosyalarin nedeni çok geç ortaya çikti. Ama o tuzaklarin sonucunda “gizli devlet vesayeti”, AK Sarayin (R.T. Erdogan’in) eline geçmis oldu. 65 yildir, basindakiler degisse de Türkiye'yi, sapkasi ayni politikaci yönetti. Yine 65 yildir halkin gerçek gündemi de, yoksulluk, issizlik ve yolsuzluk oldu. Ve yine her seçim öncesi oldugu gibi, ekonominin kaymagini yiyen, 21. yüzyildaki yeni adiyla, "küresel sermayenin yerli isbirlikçileri" ülkeyi planladiklari, normallesme (demokratiklesme) yapay gündemiyle 2011 seçimine de götürmeyi basardi. Bütün bu gelismelere karsin belki de en bilgiç(!) yorumu yine, "Bir gün gelir elbet 100 milyona yaklasan sabir tasi halk sandikta patlar" diyen, son yarim yüzyilin Bir Bilen’i Rahmetli Demirel yapti. 2011 seçim sonrasi, “çözüm” diyerek AKP’nin “Kürt sorununu” barisçi yoldan çözme girisimi, partiler arasinda tam bir güven bunalimina ve kavgaya dönüstü. Ayni tarihlerde, AKP’nin daha dogrusu Erdogan’in, daha çok ilimli Sünni Islami önyargilariyla kalkistigi Beser Esad’i tasfiye politikasi kisa süre sonra, tarihimizin en tehlikeli ve kanli sürecine dönüstü.
GELECEK HAFTA: 2015 TE SON FIRSAT TA KAÇIRILDI. |