Yazdırma tarihi : 15.01.2025

UYGULAMALI SİYASET-4

Tarih: 4.09.2019 11:12:01


Üç haftadır “uygulamalı siyaset” başlığı altında
 


başta CHP, muhalefetin acil gündemi dediğim, “2023’e doğru laik demokratik cumhuriyeti yaşatmak (AK Sarayı durdurmak)” konusunu tartışıyorum.

Dolaysıyla ne olacağını ve karşı önerilerimi, AK Sarayın attığı yeni adımlarla ilişkilendirmeye çalışıyorum.

Son hafta yine AK Sarayın gündeminde Suriye öncelikli savunma ve dışişleri sorunları gözükse de, Partili Cumhurbaşkanı Tek Adamın, aklından hiç çıkaramadığı tek ve acil gündemi, “AK Sarayda aile boyu kalıcılığının garantisi inancıyla, düştüğü yüzde 50+1 kendi tuzağından kurtulmak”.

Onun için oy pusulasında somutlaşan yasal “ittifaklı seçim” sisteminden kurtulmak istiyor.

Ancak, Devlet Bahçeli’ye bağlı ve İstanbul’da görüldüğü gibi muhalefete yaradığından, bu geri dönüşü başarmasının çok zor olduğunu ve hatta olanaksızlığını gördüğü için bütün çabası, üçlüden dörtlüye* (belki beşliye) yükselme yolundaki millet ittifakını önlemek.

İşte gündemden çıkmayan ve çıkmayacak olan Ahmet Davutoğlu “senaryosunun” AK Sarayca bu nedenle yazıldığına inanıyorum.

Siz bakmayın, hafta sonu Partili Cumhurbaşkanının, Davutoğlu’nun kendisine karşı imiş gibi, “Bu arkadaşlar ne söyleyeceklerse gelsinler söylesinler, böyle lafla tehdit olmaz. Bagajlarında ne varsa ortaya dökmelerinde fayda var" sözlerine.

Zamanlaması da doğru hesaplanmış bu “dizinin” sonunu, sadece AK Saray değil, muhalif partilerle birlikte kurabilirse A. Babacan’ın partisinin belirleyeceğini şimdiden görür gibiyim.

Ahmet Davutoğlu, geçen haftaki “Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz” sözünü, “Ben o sözümle -inandığım davama (R.T.E.)- asla ihanet etmedim, etmem de, kast ettiğim MHP Genel Başkanı D. Bahçelidir” açıklamasıyla, bu dizinin başrol oyuncusu olduğunu ilan etmiştir.

AKP’ye rakip(!) parti kuracakmış rolüyle başlayan dizinin Starının, Tek Adama bağlılığının, daha önceki rollerini anımsayalım:

İlk önce Stratejik Derinlik kitabıyla tanıtılan dış politika danışmanı A. Davutoğlu.

Başbakan R.T. Erdoğan’ın Başdanışmanı, sonra Dışişleri Bakanı A. Davutoğlu.

R.T. Erdoğan cumhurbaşkanı seçildiğinde A. Gül’ün genel başkanlığını engellemek için anayasaya aykırı bir şekilde AKP Genel Başkanı seçtirdiği ve Başbakan yaptığı A. Davutoğlu.

AK Saray’ın, 2018 partili cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi “hal ve gidişini” zayıf bulduğu için başbakanlıktan aldığı ama kısa süre sonra o zamanki Genel Kurmay Başkanı H. Akar’la birlikte, millet ittifakının adayı olma eğilimindeki A. Gül’ü caydırmakla özel görevli A. Davutoğlu.

Bu belgeler bağlılığın kopamayacağını yeterince gösteriyor ama buraya 2012’deki bir yazımı alarak, nasıl kökleştiğini de somutlaştırmak istiyorum. Zamanınızı ve sabrınızı zorluyorsam bağışlayın lütfen:

(*) CHP-İYİ PARTİ-SAADET-BABACAN- (HDP?)

xxx

İşgüzarın Biri mi!

Adalet Partisinin uzun iktidarları süresince, Dışişleri Bakanı hep Ihsan Sabri Çağlayangil idi. 1974'de, CHP’nin, Erbakan Hocanın Milli Selamet Partisi (MSP) ile kuduğu koalisyon hükümetinin Dışişleri Bakanı da ünlü politikacı Turan Güneş’ti.

Mesut Yılmaz, Erdal İnönü, Murat Karayalçın, Hikmet Çetin, Deniz Baykal, İsmail Cem gibi Genel Başkanlık düzeyinde deneyimli politikacılar da, bu görevi üstlendiler.

2007’de Cumhurbaşkanı olana dek, Abdullah Gül de, AKP hükümetlerinin Dışişleri Bakanıydı.

Görüldüğü gibi dışişleri bakanları her zaman, başbakandan sonra kabinenin çoklukla ikinci etkili politikacısı olmuştur.

Son üç aydır yaşanan sorunlar açıkça gösterdi ki, Ahmet Davutoğlu Başbakanın yani sıra her konuda en etkin ve sorumlu bir rol üstlenmiş durumda.

Sızdıranlara göre, AKP içinde de ciddi rahatsızlık yaratan bu tavrı, Davutoğlu’nun bu tutumunun, “görevinin üstüne çıkan, biraz da işgüzar” kişiliğinden kaynaklanıyor.

Göreve başladığı ilk aylarda, iç ve dış kamuoyundan, partilerden, konunun uzmanı yazılı ve görsel medya çevresinden ciddi bir destek aldı. Bütün bunlara karşın, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu daha bir yılını doldurmadan dış işlerde “sıfır sorun” derken, dışta da, içte de sorun yaratır duruma geldi.

Nedeni ise, yükselme ve öne çıkma hırsı, bilgi ve becerisinin çok üstünde. Oysa politikada ve devlet yönetiminde yeterince deneyimli değil. Başındakilerce kullanılmaya çok yatkın. Evet, R.T. Erdoğan’ın gözüne girmeyi çok erken başardığı bir gerçek.

Başbakanın, “her konuda tek bilen benim” demeye başladığı 2007 seçim sonrası, “danışman” adi altında, “akıl-fikir” veren değil, Başbakanından aldığı emirleri tekrar eden bir Ahmet Davutoğlu’na ihtiyacı vardı. O da, bu fırsatı herkesten önce gördü denebilir.

Yazımı, Bertrand Russell’ın bir bilgece uyarısını yinelemekle bitiriyorum; "Genellikle şan şöhret diyebileceğimiz şeyle ilgili başka güdüler de vardır; güç tutkusu, kendini beğenmişlik, işgüzarlık ve rekabet. Bunların politikada çok önemli rol oynadığı su götürmez. Eğer politikanın yasamı çekilmez hale getirmesini istemiyorsak bu şan şöhret güdüleri dizginlenmeli." (2012 Vatan Gazetesi)


Haber NO: 1183

Kategori: BiGazete