Yazdırma tarihi : 15.01.2025

Yüzde 10 baraj ile gerçek demokrasi olmaz

Tarih: 27.05.2004


Yüzde 35 oya karsilik Tayyip Erdogan, Menderes’ten sonra TBMM’de Anayasayi degistirebilir çogunlugu elde edebilen, ikinci Basbakan oldu. Ancak, 1960’dan bu yana dünyada ve Türkiye’de köprülerin altindan çok sular akti. Üç askeri müdahale, bir de askeri gölgeleme yasandi. Yeni anayasalar yapildi. Yapilan anayasalar üç-bes kere degisti. Dünyada, çevremizde haritalar yeniden çizildi. O zamanki nüfusumuz kadar, simdi ögrenci sayimiz var. Geçen bu yarim yüzyilda, bir Basbakan iki Bakan asildi. Harbiye ögrencileri ile kalici darbe yapmak isteyen, Albay Talat ve arkadasi idam edildi. Eli kana bulasmamis Deniz Gezmis ve arkadaslarinin, Ismet Pasanin karsi tavrina karsin ipte can vermeleri, kamuoyunda hakli karsilanmadi. 1968’lerde baslayan gençlik olaylari yayginlasti ve sikiyönetim dönemleri basladi. 1971’den sonra besbin gencin ölümüne neden olan sag-sol kavgalari yasandi. 12 Eylül 1980 Müdahalesi toplumun deger yargilarini ve dinamiklerini altüst etti. Yaklasik 10 yil süren ve 30 bin insanin canina mal olan ayrilikçi terörün üstesinden ekonomik ve toplumsal ciddi faturalar ödenerek gelinebildi.
 


Kesintilere karsin, bütün bu olaylar parlamenter demokrasi içinde kalinarak asildi. Dahasi Türkiye, iç ve dis ekonomik-mali-ahlâki sorunlar yüzünden, 2000 yilinin Kasim ayinda bir günde dibine kadar düstügü krizin içinden üç yilda çikmayi basardi. Aldigi risk ve önlemlerle, bu basarinin sahibi olan 40 yillik dürüst lider Ecevit’i, halk ödüllendirmek yerine cezalandirdi.
Bütün bunlar olurken yasanan enflasyon ve ekonomik daralma ülkeyi, yüksek oranda issizlik ve gelir dagiliminda büyüyen dengesizlikle karsi karsiya getirdi. Bu durum, 3 Kasim 2002 seçimlerinde parlamentodaki partileri ve liderleri tasfiye etti. Uzun yillardir yipranan ayni ‘parti ve liderlerin’, sürekli hükümetlerde olmasi, bu tasfiyenin görünür nedeni idi. Asil neden ise, koalisyon hükümetlerinin basarisizligi ve buna bagli siyasal istikrarsizlikti.
Son seçimlerde ancak iki partinin baraji asmasi sonucu AKP, Tayyip Erdogan’in kendi sözleriyle, “Halkin egemenligini tek basina temsil etmek” gücünü elde etti.
Toplumla AKP arasindaki balayi sanilandan uzun sürdü. Ancak, geçen hafta Basbakan’in elli yildir sivil siyasetin askerlerle derin ayriligina neden olan Imam-Hatip sorununu yeniden, üstelik cesaret gösterisi yapar gibi ortaya çikarmasi, genis bir çevrede, ‘Istikrarsizlik’ yeniden geliyor korkusu yaratti. Bu ‘aslina dönüsün’ altinda, AKP’nin yani Tayyip Erdogan’in bu Meclis’ten, kendisinden baska hiç kimsenin, Hükümet çikaramayacagi gerçegi yatiyor.
28 Subat post-modern darbesi ile askerler, Milli Güvenlik Kurulu’nda Erbakan’a imzalattiklari “Egitim Birligi ve Imam-Hatip’lerin tasfiyesi” kararlarini, uygulamada savsaklayan Basbakan’i Cumhurbaskani eliyle istifa ettirdiler. Böylece askerler Erbakan’in Milli Görüs anlayisi ile sürdürmek istedigi hükümeti düsürdüler.
Ancak, gözden kaçan bir önemli gerçek var. Erbakan istifa etti, hemen arkasindan anayasal kurallar içinde Mesut Yilmaz Basbakan oldu ve yeni bir koalisyon Hükümeti kuruldu. Neden Erbakan aldigi oya dayanarak, “Halkin verdigi yetkiyi kimse elimden alamaz” diyememisti! Çünkü TBMM’de var olan bes partinin, kendi arasindan güvenoyu alabilen bir baska Hükümet çikarma olanagi vardi. Bugün Meclis’teki en önemli fark iste bu, yani aldigi oyun çok üstünde, 376 milletvekiline dayali AKP’nin mutlak egemenligi var.
CHP’nin yeterince muhalefet yapamadigini söyleyenler, yazanlar haklilar. Ancak yapay istikrar ugruna, “Demokratik sistemin, TBMM’de olasi karsi iktidar seçenegini kaybetmis olmasini” kimse görmek istemiyor.
Imam-Hatip olayinda atesle oynarcasina, ekonomik ve mali dengelerin bozulmasini bile göze alan Basbakani, “Hodri Meydan” demeye cesaretlendiren iste bu gerçekti. Bu çikisi kaygiyla karsilayanlarin asil sorunu, bunun karsisindaki ‘Çözümsüzlüktür’.
Cumhurbaskanini pasiflikle suçlayan ve göreve çagiranlar çikti. Ne var ki, köskte ne Demirel, ne de Sezer’in elinde baska bir Hükümet formülü ve Basbakan adayi var.
Herkes kendi hesabina göre tarif etmeye kalkarsa, ülkede Avrupa ölçütlerinde ve erginligini kanitlamis bir ‘Demokrasi’den söz etmek henüz erken olur.
Ancak, bugün artik politikacilar, yakin siyasal geçmisi, partileri, basbakanlari, parlamentoyu, köskü, askerleri, sivil toplum örgütlerini, is ve emek dünyasini ve ülkenin ulastigi ekonomik düzeyi ve iliskileri iyi bilmek, bilmiyorsa ögrenmek, gerekirse 10 kez okumak, yani dersini iyi çalismak zorundadir. Bir Basbakanin “Ben bu kadar biliyorum, ister kabul edin, ister etmeyin” demeye hakki yoktur!
Seçim yasasindaki yüzde 10 baraj, 2 puan düsük olsa idi, bu konular hiç konusulmazdi bile. “Benden baskasi, örnegin, Baykal bu Meclis’ten Basbakan çikamaz” deyip, “Dedigim dedik, çaldigim düdük” diyen Erdogan’i, tarih bir gün agir yargilar.
Kimler geldi, kimler geçti, adi anilmayan, adi kötü anilan Basbakanlarin sayisini bilen kisi varsa, beri gelsin!


Haber NO: 143

Kategori: NTVMSNBC