Bir rastlanti, bu hükümetin Orman Bakani Osman Pepe’yi tanidim. Meger bütün sülalesi CHP’li imis, hatta ailesinde düne kadar her düzeyde örgüt görevi yapan (Il baskanligi dâhil) CHP’liler varmis. Içten bir serzenisle; “CHP’nin durumuna üzüldügünü” söyledikten sonra, yaptigi gözlemlere dayanarak, CHP’nin temel sorununun “Halktan ve halkin gerçeklerinden kopmasi” oldugunun altini çizdi.
AKP’li bir bakanin karsisinda, sanki çok uzun yillar CHP içinde sorumluluklar almis birisi degil de, siradan bir kimse oldugum duygusuna kapildim! Oysa 1968’den beri, hükümetlerde oldugu dönemlerde bakanliklar, diger zamanlarda partinin genel baskan yardimciligina kadar CHP’nin her kademesinde görev almis birisiydim. Bu ezikligi kendime yakistirmamistim. Ben CHP’nin temel sorununu, AKP’li iyi niyetli bir politikacidan mi ögrenecektim!
1970’lerde Ecevit, Ismet Pasa’dan genel baskanligi alinca, yaninda o zamanin genç CHP’li politikacilari vardi. Onlarin en ünlüsü ve ince zekâlisi da (kendisine Kandirali denmesinden çok keyif alan) Prof. Turan Günes’ti. Hepimiz, Disisleri eski Bakan Turan Hoca’yi CHP’nin alti okundan “Halkçilik” ilkesini yasama geçirmekte öncü olanlarin basinda bir politikaci olarak biliriz.
Gerçekten de, 1973 seçimlerine giderken Ecevit’e “Halkçi Ecevit” ismi takilmis olmasi, o seçim öncesi hazirlanan “düzen degisikligi” programi ve “Bu düzen degismelidir” yaftali seçim bildirgesinin temelinde, CHP’nin, halkin sorunlarina, halkin istemlerine dönük bir parti olmaya söz vermis olmasi vardi. 1973’de artmaya baslayan ve 1977’de %42’lere çikan oylarin nedeni CHP’nin halkla bütünlesmis olmasiydi.
1974’de kurulan I. Ecevit Hükümeti’nin anilarda kalan basarisinin altinda, sanildigi gibi salt, “Kibris Baris Harekâti” degil, tarimda ve dar gelirli, emegi ile çalisan kesimlere saglanan ekonomik yararlarin somut olarak gerçeklestirilmesi vardi. Enflasyona neden olmadan uygulanan destekleme politikalari ile hem köylünün üretimi artmis, hem de geliri yükselmisti. Imalat Sanayinde hem kapasite kullanimlari, hem de üretim artislari yüksek düzeylere çikmisti. Dolayisiyla o zaman bugünkünden çok daha fazla olan kamuda çalisanlarin toplu sözlesmeleri ile reel ücretlerinde büyük artislar saglanmis ve o nedenle emekçiler Basbakan’a “Isçi Babasi” adini takmislardi.
Bütün bu anilar, o zamana kadar ezilen horlanan kesimlerin korktugu Ceberrud Devlet Partisi’nin, yani CHP’nin halkla nasil bütünlestiginin belgeleridir.
Bugüne gelindiginde, son seçimlerdeki sonuçlara dayali olarak bilim adamlarinin yaptigi analizlerde ise, CHP’nin çevreden, kirsaldan, varoslardan, isçilerden, esnaftan yani emegi ile geçinen halktan nerede ise hiç oy alamadigi görülüyor. CHP bugün tuzu kuru, agirlikli zengin ve sosyolojik olarak burjuva oylarini, onunda ancak yarisini alabilen bir sol parti durumundadir.
Bu durumu sürekli kendi disindaki nedenlerle açiklamaya çalisan bugünkü CHP Genel Baskani, altini çizdigi gerekçelere, kendi bile inanmiyor. Kendisinin inanmadigini yüzünden, gözlerinden okuyan yurttaslar da, ona elbette hiç inanamiyor. Üstelik genel baskan, her seçimde “degisim ve yenilesme” adina, anlasilamayan ve halkin gerçek sorunlarina dönük olmayan seyler söyleyerek ciddi bir istikrarsizlik ve tutarsizlik durumuna da düsmüstür.
Degerli bir sanatçi ve bilim adami bu durumu, fikra konusu gibi bir gün söyle tarif etmisti: “Bu Deniz Baykal’a, halk oy verecek de saga-sola sürekli hareket ettigi için, vatandas oy okunu dogrulttugunda hedefi yerinde bulamiyor! Baykal durdugu yerde bir dursa, bu is olacak!”
Gerçekte, is isten çoktan geçtigi için, CHP’lilere de kurultaylarla oyalanmak kaldi. 3 Temmuz’dan sonra da Baykal yine yerinde kalirsa, ertesi hafta hemen, CHP’de 31. Olagan kurultay mücadelesi baslar ve bu kurultaylar Baykal gidene dek sürer gider. |