Parlamenter Sistemi güçlendirirken o Anayasa, düsünce ve yayin özgürlügünü bugün bile olmayan ölçüde ülke yasamina getirmisti. 1961 anayasasi sayesinde, örgütlenme ve sendikal haklarin en genis ölçüde saglandigi, 274 ve 275 sayili çalisma yasalarinin uygulamaya kondugu tarihi bir gerçektir.Ecevit’in sonradan unutulan “Isçi Babasi” sifatini almasinin nedeni, o yasalari çikaran Inönü Hükümetinin Çalisma Bakani olmasi idi.
Bütün bunlarin sonucunda, dünyada almis basini giden kapitalizm karsitligi ve sosyalizm aski Türkiye Gençligine de hakim olmustu.
O zamanlar ben Iktisat Fakültesi ögrencisiydim, her gün yeni sol bir kitap ve derginin pesinden kosmaktan ders çalismaya firsat bulamiyordum. Ankara’da Dogan Avcioglu ve arkadaslarinin yayinladigi “Yön” dergisi bütün gençligin sanki sosyalist el kitabinin bölümleri gibi, her hafta basi herkesin Ezber Dersi olmustu.
Bir sabah arkadaslar heyecanla biraraya geldik, o gün çikan sayisindaki “Yön Bildirisini” beraberce, yüksek sesle okuduk. Bizim için ülkeyi kurtaracak tam bir “ Sosyalist Manifesto” idi. Hepimiz o sabahtan baslayarak, Yön Bildirisine imza toplamak için çok büyük bir görev telasi ile günlerce çalistik. O imza olayi gençlik basta isçi örgütlerinden, sivil toplum örgütlerine kadar, o zamana kadar görülmemis bir halk destegi gören ilk büyük eylem oldu. Sonra, 1965 seçimlerinde isçi partisi meclise girdi. Ben mezuniyetten sonra sol duygu ve düsüncelerime en uygun isi buldum.
Siyasallilarin yogun oldugu ve idealimdeki hocalarin çalistigi Devlet Planlama Teskilatina (DPT) ilk giren Iktisat Fakülteli oldum. Türkiye’yi kurtaracak hayallerimin kahramanlari ile birlikte idim. Toprak Reformu yapacaktik. Dis Ticareti, bütün Bankalari, Madenleri, Stratejik Sanayileri devletlestirecektik. 10 yil sonra 1972’de, Italya ile aramizdaki uçurumu kapatacak, fert basina Milli Geliri 3000$’lara çikaracaktik. Gelir dagilimindaki adaletsizligi ortadan kaldiracaktik. Daha neler neler….. Hepsi 1970 öncesi yayinlanmis plan ve programlarinin satir aralarinda vardir. Merak edenler açsin okusun.
Ecevit’in en önemli sloganlarindan olan “Toprak isleyenin, Su kullananin” sözü, sosyalistlik mi, degil mi diye, yillarca tartisildi durdu. Bütün bunlarin yani sira benim kusagim ve bizden sonra 1968 kusagi, Atatürk’ün Dil Devrimini çok önemsedik, öztürkçe konusmak ve yazmak, sanki dil emperyalizmine karsi vermeye çalistigimiz en büyük kavga idi.
Kitaplara bürokratlarin en büyük ismi olarak geçen Müstesar Memduh Aytür’le 3. Plani hazirlarken dogru anlasilir kelime olmasa da öztürkçe olsun diye siddetli tartismalar yasadik. O da bize çocuk muamelesi yapar, güler geçerdi. Yillar sonra gerçeklerle, Bakanlik sorumlulugu ile karsilastigimda, toplu sözlesmede öztürkçe ama anlamsiz bir kelimenin yer almasi için asiri inat eden sendikaci genç arkadaslara, rahmetli Aytür gibi gülüp geçtigimi bugün gibi animsiyorum.
Irak’a asker göndermek için Devletin zirvesinde dün uzlasma olmus. Köskten çikan bildiride Cumhurbaskani Ahmet Necdet Sezer’in daha önce israrci oldugu “Uluslararasi Oydasma” ifadesi yer almamis.
Herhalde, zirvede bir gülen olsa gerek.
* oydasma (öztürkçe) = geçerlilik, mesruiyet, bir fikir etrafinda birlik olmak. |