Olaylari önleyemeyen Sah Pehlevi, gelmekte olan devrimi durdurabilmek için Ulusal Cephe önderlerinden Sahpur Bahtiyar’i Basbakan yapti. Ancak Bahtiyar’i, basta kendi örgütü olmak üzere, eylemlere katilan tüm örgütler, “devrimi satmakla” suçladilar. Olaylar, çok daha sert gelisti ve 16 Ocak 1979’da Sah, Iran’dan kaçti.
Sah’in ordusu dagilinca, o kargasa ortaminda Mollalarin silahli ve gözü kara örgütlü gücü, devrimin diger asil sahibi, sivil güçleri kisa sürede tasfiye etmeyi basardi. Böylece Iran Devrimi, ne istedigini iyi bilen, örgütlenmis, dine dayandigi için toplumsal gücü olan, ulemanin ve onlarin ögrencileri ile yandaslarinin olusturdugu “Sebeke”nin, Islam Cumhuriyeti’ni kurmasi ile noktalandi.
1979’da Irak’ta da Saddam, diktatörlügünü ilan ederken, Ayetullah Humeyni’yi arkasina almak isteyen Sii Mollalara, Irak’in laik kalacagini asla unutmamalarini ihtar etmisti! O tarihten beri Irak’ta, Siiler arasinda etkili iki aileden biri olan Sadr ailesine karsi, Saddam çok sert tepki koydu. Bu tepkiye karsi çikan Ayetullah Sadik Sadr, 1999 yilinda öldürüldü. Bugün Siiler arasinda daha saygin olan Ayetullah Sistani, Saddam karsisinda siyaset yapmadigi için kendini koruyarak, güçlü kalmayi basarmis oldu.
ABD’nin isgali ile, sanki geçmiste Iran’dakine benzer sekilde Sadr ailesi, Irak’in bagimsizliginin ve milliyetçiligin önderligini üstlenmek istedi. O nedenle Mukteda Sadr’da, isgalin ilk gününden baslayarak, ABD’ye ve Iran’daki Bahtiyar’a benzettigi isbirlikçi Basbakan Allavi’ye karsi, savas açti.
Mukteda Sadr’da, yasanan bu kargasadan yararlanarak, asil amacini elde etmek istiyor. Sii Lider verdigi vaazlarinda, Irak’ta da, Iran da oldugu gibi, Seriat’i esas alan ve Mollalarin liderliginde, bir Islam Cumhuriyeti’ni istedigini açikça belirtiyor. Gerçekte, babasi Sadik Sadr’in, hareketin ilk yillarinda ailesine, “mercii taklit” yani, iktidar gücünün kaynagi olarak Sistani’yi degil de, Iran’in Kum kentinde yasayan Ayetullah Kazim El Hairi’yi esas almalarini buyurdugu bilinmektedir.
Görülüyor ki, son günlerde Irak’ta yasanan iktidar savasi, Iran’da 1979’da olanlarin aynisidir. Üstelik birbirinden ayri oldugunu düsünmek olanaksizdir.
Devrimden çok sonra yapilan su yorumun altini çizmek gerekir: “Iran’da Sah rejiminin yikilmasina yol açan siyasi gösteri ve ayaklanmalar, sadece Islamci örgütlerin eseri degildir. Iran Devrimi, her seyden önce Sah’a karsi, onun kanli devrimini yikmayi amaçlayan bütün siyasal gruplarin katildigi, bir siyasal olaydir. Bu sürece irili ufakli, liberal veya sosyalist, dinci ve laik çok sayida örgüt katkida bulunmustur. Tam da bu nedenlerden dolayi Iran Devrimi, iki asamali olarak gelismis, ilk asamada Sah diktatörlügü yikilmis, son asamada ise, iktidari almak için en hazirlikli ve örgütlü bulunan kesim olan Mollalar zafer kazanmislardir.”(1)
Zavalli(!) Baskan Bush, bütün bunlari ne bilsin! Babasinin biraktigi yerden alip, dünya petrol pazarini istedigi gibi yönlendirmek istedi. Gelin görün ki, dünyanin basina öyle bir is açti ki; kimin ne zaman, nasil çözecegini, Tanri bile bilemez hale geldi! 30 yasinda Mukteda Sadr kim oluyor ki, Iran’daki Ayetullah Humeyni gibi, bugünkü Irak’i alip ta kaçiversin! Sonunda can derdine düstü de kayboluverdi! Ancak Necef, Kum kenti gibi yerinde duruyor!
(1) Isçi Mücadelesi Dergisi, Ekim 2003 |